Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Solu bekleyen kâbus

03 Aralık 2016 Cumartesi

Hollande Türkiye’de -heyhat- bizim hiç örneğini görmediğimiz bir feraset ve feragat örneği vererek 2017 “başkanlık seçimlerine” aday olmayacağını açıkladı.
Fransa’da da bu fazla sık yaşanmayan bir şey olmalı ki herkes şaşırdı.
Hollande, Fransa’da ikinci dönem için cumhurbaşkanlığına adaylığını koymayacağını açıklayan ilk devlet başkanı.
Adaylığının “solda birlik yaratmayacağına kani olduğunu” açıklayan Fransa Devlet Başkanı, “bir sosyalist olarak solun dağılmasına katkıda bulunmak istemediğini” belirtti.
Hollande’ın bu sözleri bir yandan “sorumluluk” ve “vakur devlet adamlığı” örneği olarak algılanırken bir yandan da solun saklanamaz çaresizliğinin neticesi olarak görüldü.

Yarış sağ ile aşırı sağ arasında
Sondajlarda popülaritesi yüzde 5-7’lere düşen Hollande’ın, her şeye karşın cumhurbaşkanlığı seçiminde şansını denemeye kalkması halinde Fransa solunu öngörülebilir bir hezimet bekliyordu.
Hollande’ın TV’de yeniden aday olmayacağını açıklayan çıkışından bir gün önce Le Monde “Solun önden ilan edilen intiharının güncesi/A gauche, chronique d’un suicide annoncé” başlıklı bir yazı yayımladı.
Solun ilk turda yüzde 10’un altına düşmek riskiyle karşı karşıya olmasının yanı sıra, genel seçimde de parçalanma olasılığıyla karşılaştığını, bunun ağır bir badire olacağını söyleyen gazete, başta Hollande olmak üzere önde gelen sol liderleri tablodan gereken dersi çıkarmaya ve acilen birlik olmaya çağırdı.
Tüm siyasi partiler ölümlüdür. Radikaller ve komünistler panaromadan neredeyse yok oldular” diyen gazete, “Sosyalistler de bu yolun yolcusu olmadan önce demokratik sorumlulukları üzerinde düşünmeli. Ülkeyi sağ ve aşırı sağın yarışına terk etmemek adına hangi ciddi önerileri getirebileceklerini tartışmalı” değerlendirmesini yaptı.
Hollande “Ben solu bölmem” deklarasyonunu, -özetle- Le Monde’un ortaya koyduğu bu “kara tablo” üzerine yaptı.
Hollande’ın köşesine çekilmesi de ne var ki, solun imajını yenilemesi için tek başına yeterli değil.
Ocakta cumhurbaşkanı adayını önseçimle belirleyecek sosyalistlerin şimdiki halde bu pozisyon için en güçlü ismi, halihazırdaki Başbakan Manuel Valls. Valls’in popüler olmayan Hollande’ın icraatlarından kendisini soyutlaması zor.

İtalya, Avusturya sınavları
Hollande’ın yarıştan çekilmesine yol açan diğer etmen, Sarkozy’nin de sağ cenahta elenmiş olması. Sağın cumhurbaşkanlığı adaylığı şansını, partisinin on gün önceki önseçim elemesinde kaybeden Sarkozy’nin denklemden çıkması, Hollande için sonun başlangıcı oldu.
Sarkozy’ye karşı her şeye rağmen ikinci kez seçimi alma umudunu koruyan Hollande, selefiyle birlikte yarış dışına itildi.
Solun müstakbel adayı, Sarkozy’nin yerini alan François Fillon ile aşırı sağın yükselen yıldızı Le Pen’le ilk turda yarışacak. İkinci turun Fillon ile Le Pen arasında geçmesine neredeyse mutlak gözüyle bakılıyor.
2017’ye Fransa sağ ve aşırı sağ paradigmaya hapsolan cumhurbaşkanlığı seçimi polemikleriyle girerken; yarın Avusturya ve İtalya’da yapılacak seçimler de, sola umut vaat etmiyor.
Yılan hikâyesine dönen Avusturya Cumhurbaşkanlığı seçimleri malum geçen bahar yapılmıştı. Seçimi aşırı sağın lideri Norbert Hofer’a karşı kıl payı farkla Yeşillerin adayı kazanmış; ama usulsuzlük iddialarıyla seçimin yinelenmesi kararlaştırılmıştı.
Yarın “Trump faktörü”nün de itişiyle bir AB ülkesinin başına ilk kez aşırı sağ bir devlet başkanının gelme olasılığı büyük.
Beri yanda İtalyanlar da yarın sandığa gidiyor. Anayasal reformlar için bir halkoylamasında oy kullanacak olan seçmenler, merkez-sol Renzi hükümetinin de kaderini belirleyecek.
Kendi önerdiği referandumu kaybetmesi halinde -ki bu güçlü bir olasılık- Renzi’nin yerinde kalması olası değil.
Renzi’nin referandumu kaybetmesi halinde Avrupa’da merkez solun kalan son barajlarından biri daha çökecek. Buradan devam.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları