Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Özel liderliğe hasbelkader gelmediyse
“Gençlerin önceliği adalet nöbeti değil, kozmetik nöbet” diyordu Fox’un haberi...
Kadıköy’de İstanbul şubelerine bir yenisini ekleyen ünlü bir kozmetik devi, ilk 500 müşteriye 10 bin TL tutarında kozmetik hediye etmeyi vaat ediyor..
Emeklilere verilecek ikramiyenin iki mislini bulan promosyonu duyanlar, geceden şubenin yolunu tutuyor, beraberlerinde portatif sandalyeler, masalar, oyunlar, termoslar, dolmalar, ders kitapları ile kuyrukta yerlerini alıyorlar...
Önlerdeki sıraları karaborsadan sonra 5 bin TL’ye satışa çıkaran bile oluyor.
Aklıma Sovyetler’in çökmesiyle, Moskova’da taze açılan kozmetik mağazalarının önünde yığılan unutulmaz kuyruklar geldi.
Eski Sovyet Cumhuriyetlerinin siyasi hak mücadelelerine tümüyle yabancı kitleleri, tam böyle işte kar kış demeden bir parfüm, birkaç ruj için tüketim mabetleri önünde birbirlerini ezmişlerdi.
Kadıköy’deki izdiham -heyhat!- o manzaralardan farksızdı.
CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’in Meclis’te başlattığı adalet nöbetine, ziyaretçi tribünlerinden destek veren gençlerin sayısı, ruj kuyruğundakilere göre çok az...
Ancak sorun, anayasal hukuk güvencelerini tehdit eden krize karşı başlatılan nöbete sahip çıkmakta yeterli atik tetikliği göstermeyen gençlerde değil yalnızca...
Özellikle ve daha çok topluma ne yaptıklarını iletmekte yetersiz kalan yeni CHP yönetiminde.
ORMANDA ÖTEN BÜLBÜL
Çiçeği burnunda genel başkan çok iddialı bir çıkışla Meclis’te, alışılmışın dışında bir nöbet başlattı.
Kılıçdaroğlu liderliğinde ölü toprağı serpilmiş ve her türlü yetki aşımına yıllarca sessiz kalan partiye kuşkusuz farklı bir soluk getirdi. Ama ne ki bu tür bir eylemi yalnız tetiklemek yetmez. Devinim ve etki yaratabilmek için aynı zamanda etkin bir iletişim stratejisine de sahip olabilmek gerekir.
Kılıçdaroğlu döneminin saymakla bitmez badirelerinden biri nitekim, iletişim ekibinin her dem ve her vesileyle gösterdiği başarısızlıktı.
Genel başkanlık koltuğuna oturur oturmaz kendisini ateşten gömlek ve çok büyük bir bahis içinde bulan Özel, ivedilikle esaslı bir iletişim ekibi kurmalı.
Türkçeye vaktiyle “Zoraki Turist” diye çevrilen, “Hasbelkader Turist/The Accidental Tourist” isimli ünlü bir film vardı. Özel, “Hasbelkader, Sehven Lider/Accidental Leader” olmayacaksa, sahiplendiği iddianın çapına denk kusursuz ve süratli bir örgütlenmeye girmeli.
Dün baktığım muhalif gazetelerin hiçbirinin baş sayfasında örneğin, Özel imzalı adalet nöbetinin haberi yoktu.
Barolar yürüyüşü vardı. Meclis nöbeti yoktu...
Parlamento nöbetinin en iletişimci çehrelerinden ve sözcülerinden olan Av. Sibel Suiçmez’in ifade ettiği gibi oysa, “Bu eylem yurttaşlarımız içindir. Eylemin sebebi yurttaşlarımızın hukuki güvenliğinin kalmamış olmasıdır. Bilsinler ki bu eylemi onlar için yapıyoruz”.
Kaç yurttaşımız acaba bunun farkında?
Hatta spesifik olarak CHP seçmenlerinin kaçta kaçı “bizzat kendi hukuki güvencelerinin tehdit altında olduğunun” ve bu eylemin o nedenle yapıldığının ayırdında?
Ünlü bir tanıtım düsturudur: “Bülbül ormanda ötmüş, kimse duymamışsa, ötmemiş sayılır.”
Ormanda öttüğünüzü duymalı herkes.
ANAYASAYA ŞAL ÖRTMEK
COVID olduğum için 10 Kasım’ı baştan sona ekranın karşısında geçirdim ve Anıtkabir’e, Dolmabahçe’ye dolup taşanları izledim. Eşzamanlı olarak yakın tarihin en derin anayasal krizlerinden birinin, Cumhuriyet’in 100. yılına denk düşmesinin tüm tenakuzunu iliklerime dek hissettim.
TV kameraları gün boyu Ata’yı anan duygu yoğun mesajlar ve spotlarla; iki yüksek yargı organı, Cumhurbaşkanlığı, Meclis arasında kördüğüm olan krizi yorumlayan hukukçuların kaygı verici ve karamsar açıklamaları arasında, paralel iki evren arasında mekik dokurcasına gidip geldi.
Cumhuriyetle yaşıt annemin kafasında bu meyanda bir şimşek çaktı. Bana krizin kendisine “Bu kadar demokrasi fazla” diyerek “61 Anayasası’nın üstüne şal örtmeyi” teklif eden ve de örten 12 Mart Başbakanı Nihat Erim’i hatırlattığını söyledi.
Benzetme isabetsiz sayılmazdı. Bu defa da AYM’nin üzerine şal örtülmek isteniyor.
Zaten hep oraya buraya şal örterek bugünlere gelmedik mi?
En kötüsü yurttaşların her daim gözlerinin üstüne örtülen şal oldu.
Ankara Baro Başkanı Mustafa Köroğlu’nun sözleriyle bitirelim bu yazıyı:
“Bu ülkede herkes yıllarca oturup izledi. Gelinen noktayı görüyorsunuz. Hukuk devleti olmaktan çıkıyoruz. Neyi konuşacağız ondan sonra? Tüm güçleri tek elde mi toplayacağız? Kuvvetler ayrılığı nerede? Özgürlükler nerede?”
İlk hedefimiz gözlerdeki şalı kaldırmak olmalı.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- 2 kişiyi öldüren Servet Bozkurt yakalandı!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı