Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Avrupa’nın kader seçimi
Avrupa Birliği’nde 373 milyon seçmen, Perşembe gününden beri oy kullanıyor.
İrlanda ve Çek Cumhuriyeti önceki gün sandığa gitti. Öteki AB ülkeleri de dün ve bugün oy verdiler.
Perşembe günü sandık sınavını veren ilk ülke Hollanda’dan gelen ve henüz kesin olmayan sonuçlar, ihtiyatlı bir iyimserliğin kapısını araladı: Tahminlerin aksine sandıktan başat güç olarak Geert Wilders’ın aşırı sağı yerine kıl payı farkla da olsa İşçi Partisi ve Yeşillerin sol koalisyonu çıktı. Hollanda’nın sol liderleri, bunun Avrupa’nın gerisi için umut vaat eden bir başlangıç olduğunu vurguladılar.
Ama ne var ki, Avrupa geneline “umut” değil, “umutsuzluk” hâkim...
27 ülkenin seçim öncesi yoklamalarında aşırı sağın önlenemez yükselişi her yerde çok bariz ve baskın bir veri olarak karşımıza çıkıyor.
LOKOMOTİF DEVRİLİR Mİ?
Birliğin belkemiğini ve çatısını oluşturan Fransa-Almanya ikilisinde misal, aşırı sağın gemlenemeyen yükselişi, bu gece geç saatlerde kesinleşecek seçim sonuçları üzerinde dev bir kara bulut oluşturuyor.
Fransa’da sondajlar Le Pen’in Rassemblement National/Ulusal Birlik partisini ilk sırada gösteriyor. Macron’un Renaissance/ Rönesans, Yeniden Doğuş’u ikinci sıraya düşüyor. Aşırı sağa tepkilerden beslenen Sosyalistlerin sürpriz çıkışı durumunda, Fransa Cumhurbaşkanının partisinin üçüncü bile olması olası.
Şansölye Olaf Scholz’un durumu daha parlak değil.
Büyük olasılıkla Almanya da, sandıktan Hristiyan Demokratlar ilk parti çıkacak. Onları-heyhat!- gene büyük olasılıkla Alternative für Deutschland (AfD) izleyecek.
Scholz’un sosyal demokratları SPD bu durumda şok-şok-şok... 3. sıraya savrulacak. Hatta Yeşiller’in performansı iyi olursa, SPD’nin 4. sıraya dek inmesi işten değil.
Brexit sonrası dönemin ilk AP seçiminde üstteki tablonun kesinleşmesi halinde, AB’nin lokomotif ülkelerinin liderleri sarı kart görecek.
Bu başlıbaşına istikrarı mayınlayan bir gelişme.
Macron liberal bir muhafazakar. Scholz ise sosyal demokrat. Ama ikisi de serbest düşüşte...
Neden?
Çünkü Batı demokrasilerinin şirazesi kaydı.
Geçen hafta da sözünü ettiğim Demokrasiler Nasıl Ölür? kitabının yazarı Steven Levitsky, Batı demokrasilerinin ana aksının değiştiğini, siyasi mücadelenin artık sağ-sol arasında değil; etnik milliyetçilik ve kozmopolitizm arasında cereyan ettiğini söylüyor.
Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki zemin kayması da tam bu hat üzerinden ilerliyor.
AB’nin lokomotifini oluşturan ülkelerde farklı iki siyasi aileye mensup liderler bugün salt iktidar aşınmasından değil, söz edilen şiraze kaybı ve aks değişikliğinin bedelini ödüyor.
REFERANSLAR YİTİRİLDİ
İtalya’dan ünlü siyasi analist Mario Deaglio bunu, Avrupa perspektifi ve değerleri bağlamında, “Koordinatlarımızı yitirdik” sözleriyle ifade ediyor.
1979’dan beri yapılan AP seçimlerinde bu nedenle katılım oranının rekor düşüş kaydetmesi bekleniyor.
“Beyaz Avrupa” vaat eden “Fareli Köyün Kavalcıları”nın arkasına takılan aşırı sağcılar dışında, ana akım seçmenler gerçekte nasıl bir Avrupa geleceğine ve konseptine oy verdiklerini tam bilmiyorlar.
Aşırı sağcılar için ise ayrım net ve açık.
Aralarında nüans ayrışmaları da olsa, Avrupa aşırı sağcılarının cümlesi, Brüksel’i devreden çıkaran bir “uluslar Avrupası” istiyor.
Başta “göç” olmak üzere bu partiler, Brüksel’in iklim değişikliği gibi uluslar üstü politikalarına karşı çıkıyorlar. Stratejik konularda biricik yetkinin ulusal liderlerde olmasını savunuyorlar.
Avrupa Parlamentosu’nun azılı göçmen ve İslam karşıtı Identity and Democracy ID/Kimlik ve Demokrasi grubunda bulunan Le Pen’in Ulusal Birlik’i, İtalya’dan Salvini’nin Lega’sı, Belçika’nın Vlaams Belang’ı, Avusturya’nın Özgürlük Partisi, Portekiz’in Chega’sı ve “SS’leri” savunduğu için gruptan taze ihraç edilen Almanya’nın AfD’si, “uluslar Avrupa”sını savunanların başını çekiyor.
Üsttekilere göre bir de görece “soft” bulunan bir ikinci “uluslar Avrupası” ekibi var.
Onlar da AP’nin gene en sağ kanadındaki European Conservatives and Reformists ECR/Avrupa Muhafazakarları ve Reformcuları saflarında yer alıyor.
Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri/Fratelli d’Italia partisi ve İspanya’nın Franco özlemcisi Vox’u, Polonya’nın aşırı sağ popülist Hukuk ve Adalet Partisi bu kümede konuşlanıyor.
AB içindeki Truva Atı olarak görülen bu iki grubunun beklendiği üzere saflarını genişletmesi halinde, parlamento çoğunluğu ana akım merkez sağ ve solda kalsa dahi; Avrupa’nın dengeleri değişecek ve ana akım partiler de-göç politikalarında olduğu gibi- aşırı sağ tarafından şartlanacak.
Bu gecenin bahsi bu!
Bu nedenle İtalya’nın sağcı Başbakanı Meloni, bu akşam kapanacak sandıkları “Karşıt iki AB vizyonu için yapılan bir referandum” olarak tanımlıyor.
20. yüzyılın en etkili, barış ve demokrasi yapısı olan AB, bakalım yeni yüzyılın ilk çeyreğinin stres testine dayanabilecek mi?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Kaynanasını hiçbir zaman sevemeyen 4 kadın burcu
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Beşiktaş'tan Talisca açıklaması: 'Karar verilmiştir'
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Mahruki yine yandı
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!