Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Albino alfa erkek goril

06 Şubat 2022 Pazar

Değişime uğrayan bir Türk atasözü dilden dile dolaşıyor” diyor “Financial Times” ve ekliyor: “Soytarı saraya çıktı mı kral olmaz. Saray sirk olur.”

Yanlış anlaşılmasın. “Soytarı”dan kasıt FT’nin “günleri sayılı” dediği Boris Johnson. Kurulu düzeninin gazetesi arkadan “Herhangi bir sirk aslında bu hafta İngiltere hükümetinde olanlardan daha örgütlüdür” diyerek devam ediyor. 

Londra’da Johnson’a öfke tavan. 

Ülke karantina kısıtlamaları altındayken İngiltere Başbakanı kendinden 24 yaş genç olan son zevcesiyle o parti senin bu parti benim gezmiş. Başbakanlık konutunda hafta sonu partilerinde içkiler ve şampanyanın ikiz kardeşi “prosecco”lar gırla gitmiş. 

Gene yanlış anlaşma olmasın. İngilizlerin kızdığı şey başbakanın alkol alması değil, kural tanımazlığı, halkı önemsememesi, vurdumduymazlığı...

Buna “kamuoyu” deniyor.

Kamuoyunun ateşi öyle yükselmiş ki, yalnız FT değil, önüne gelen BJ’a saydırıyor. 

Johnson’un gazetecilik yıllarında çalıştığı “Spectator” dergisi bile bundan böyle, “Kimsesiz cenazeleri düşünün” diye yazıyor; “(Karantinada) gerçekleştirilemeyen vedaları düşünün. Partiler, ikincil planda kalıyor. Hükümetin yalanlarından da beter olanı kayıtsızlık.”

Kayıtsızlık” nedeniyle Johnson’u “sosyopat”lıkla suçlayan yazarlar dahi var.

Önceki gün Guardian’da çıkan bir yazı tam bunu söylüyor. Sırf BJ’unun değil, liderliğindeki muhafazakâr partinin de üzüm üzüme baka baka kararır misali, “sosyopatlaşmaya teşne olduğuna” dikkat çekiyor: 

“(Vicdan, empatiden yoksun) bir sosyopat, bir örgütün eğer kalbindeyse, o örgütte giderek kendisini denetleyen kişiye benzer” diyor Guardian.

DOKUNULMAZLAR

 En okkalı ifadeler BBC’den yeni ayrılan deneyimli gazeteci Andrew Marr’dan geliyor. İngiltere’nin etkili siyasi dergilerinden “New Statesman”nın köşe yazarlarına dahil olan Marr; hafta başında katıldığı bir eski İşçi Partisi üyesinin cenazesinde aklından geçenleri aktarırken, siyasetin irtifa kaybını not ediyor.. 

Karantinada babasını ne kerte yalnız bir cenazede uğurladığını hatırlayıp çileden çıkıyor ve gerçek bir “parti-gate”e dönüşen Downing Street skandalına karşın koltuğuna zamklanan, bu uğurda kirli her taktiği uygulamayı göze alan Johnson için: “O müthiş bir albino alfa-erkek goril” diyor, “Kendisini kurtarmak adına sonuna değin mücadele edecektir.

Goril” benzetmesiyle yetinmeyen Marr, lider baskısıyla harekete geçemeyen kabine üyeleri için de kendisini alamayıp gangster “Al Capone” örneğine gönderme yapıyor: 

Başbakanın en sevdiği film (Brian De Palma’nın) Dokunulmazlar’ı olmalı” diyerek sözüne devam ediyor Marr: “Al Capone’yi oynayan Robert De Niro’nun ‘kabinesi’ ile konuşurken bir taraftan da nasıl bir basketbol sopası salladığını hatırlayın!

Önümüzdeki günlerde çok konuşulacak olan “Johnson skandalı”, pandemi koşullarının Avrupa coğrafyasında yarattığı sonuçlardan biri... 

VE ‘ONUR’ SİYASETİ

 Tüm ülkeler aynı değil, aynı koşullar beri taraftan İtalya’da bambaşka sonuçlar yarattı. 

Salgına 150 bin ölü veren Çizme’de mevcut liderler arkasında aksine kenetlenme oldu. 

İtalyan halkı bir yıl önce göreve gelen Başbakan (Avrupa Merkez Bankası’nın eski başkanı) Mario Draghi’ye ekonomiyi toparlayacak alternatifsiz kurtartıcı gözüyle bakıyor. 

Bu nedenle taşların oynamaması, hükümetin sarsılmaması, koalisyonların dağılmaması arzulanıyor. Güçlü “statüko” yandaşlığı geçen hafta bu yüzden 80 yaşındaki Sergio Mattarella’nın istisnai bir uzlaşma ile 7 yıllık süre için 2. kez seçilmesini sağladı. 

Ne Draghi ne Mattarella, Johnson gibi elbette gayri ciddi insanlar değil. 

Mattarella’yı yurttaşlar, karantina günlerinde TV’den yaptığı konuşmalarda berbere gidemediği için uzayan ak perçemli saçları ile hatırlıyor. 

Cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde köşkten taşınma hazırlıklarına girişen ve Necdet Sezer’vari bir tevazu ile kapı kapı “kiralık ev” gezen, şaşkın ev sahipleriyle “selfie” çektiren İtalya devlet başkanı, Johnson’un aksine tam bir “eski dünya”, “eski Avrupa” siyaset adabının örneği.

Eski düzen” siyasetçilerinin ender temsilcilerinden olan anayasa hukukçusu Mattarella, parlamentodaki son yemin töreni konuşmasıyla da çok büyük takdir topladı ve 54 kez alkışlandı.

Konuşmasında 18 kez “onur” sözcüğünü kullanan yaşlı Cumhurbaşkanı, bu kapsamda vurguladığı başlıkları; “ırkçılığa set çekmek”, “kadınlara şiddeti engellemek”, “yoksulluğa savaş açmak”, “mafyayla mücadeleye yönlenmek”, “parlamentoya yeniden işlevsellik kazandırmak”, “yargı reformu gerçekleştirmek” ve “bağımsız medya, haber alma özgürlüğünü korumak” şeklinde sıraladı. 

Cumhurbaşkanını ayakta alkışlayan parlamenterler bundan bir yol haritası çıkarırlar mı?

Sanmam. 

Ama gene de bir parlamentonun çatısı altında bir Cumhurbaşkanının ağzından bunları duymak hoş. İnsanı “yükseltiyor”, kulağa müzik gibi geliyor.    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları