Seni Umutlu Seni!

26 Ağustos 2014 Salı

Okurlardan gelen değerlendirme, katkı, tepki ve yorumlar bir yazarın en önemli pınarıdır. Pazar günkü ...
“Davutoğlu ve Türkiye” başlıklı yazıya ilişkin aldığım iletiler genişçe bir yelpazeyi içeriyordu. Büyük çoğunluğunun ortak paydası ise şuydu:
Umutsuzluk!
Davutoğlu’nu yazdığı kitaptan ettiği icraata kadar pek çok yönüyle anlatmaya çalıştığımız yazıyı şöyle bitirmiştik:
“Bakmayın bu kör karanlığa.
Anadolu’nun gücü bunu da aşacaktır.”
Okurlardan gelen ortak payda şöyle özetlenebilir:
“Yazınıza katılıyoruz, ancak sonuna katılmıyoruz.”
Devamında da şu tür yorumlar vardı:
“Sizin umut beslediğiniz Anadolu kalmadı artık...”
“O Anadolu gücünü başkaları kullanıyor. Her şey bitti...”
“O güce ulaşabilecek durumda değilsiniz, hayal görmeyin...”
“Adama oy veren de o Anadolu gücü... Sizinki boş bir umut...”
Yorumların tümü böyle değildi elbette. Her şeye karşın yapılabilecek şeyler olduğuna inanan okurlar da önerilerini sıralıyordu. Kimi gazeteden başlıyordu, kimi partiden...

***

Umutsuzlar baskın olduğuna göre bunun üzerine gitmek, sütuna yatırmak gerek.
10 Ağustos seçimlerinin ardından iş çevrelerinden medyaya kadar her kesim kendini yeni duruma uyarlama gereği duyuyor. Yaklaşım şu:
Köşk’e çıkan, bundan sonra da bugüne kadar yaptığını yapacak. Daha ötesini deneyecek. Türkiye’yi öngörülemez bir belirsizlik bekliyor. Biz mevcut durumun güçleneceğine göre yer tutalım, şimşekleri üzerimize çekecek bir adım da atmayalım.
Bu yaklaşım yeri geldikçe aktardığımız “diktatörlük” tarifini akla getiriyor:
Diktatörlük, bir kişinin milyonlarca kişiye hükmetmesi değildir, milyonlarca kişinin bir kişinin zorbalığını kabul etmesidir!
Milyonlarca kişinin içinden “Ben bu gidişi onaylamıyorum” diyenler çıkmaya başladığında başka bir siyasal iklim oluşacaktır.
Türkiye buna gebedir.
Her şeye karşın Türkiye’nin siyasal birikimi seçenek üretecek güçte ve zenginliktedir.
Türkiye 3-5 seçimlik ülke değildir.

***

Gün, şöyle bir silkelenme ve önümüze bakma günüdür.
Erdoğan yüzde 51.7 ile önemli bir başarı çizgisi göstererek Köşk’e çıkmaya hak kazandı. Bu hafta devir teslim haftası. Devir teslimin anlamı da şu:
Erdoğan’ın Köşk’ü devralması ve hükümeti teslim alması.
İşte size devir teslim.
Erdoğan’ın bundan sonraki hedefi şu:
En geç 2015 Haziranı’nda yapılacak genel seçimlerde siyasi çizgisinin anayasayı değiştirmeye yetecek milletvekili sayısına ulaşması.
Bunu başardığında mevcut anayasayı tamamen kendine benzetecek.
Başaramazsa?
O gün moda deyimle yeninin de yenisi daha yeni bir Türkiye oluşmaya başlayacak.
Siyasal dengeler bir başka zemine oturacak.
Türkiye’nin bugünkü gidişinden kaygı duyanların karanlığa bakıp her lafı etmek yerine, klasik anlatımla bir kibrit çakması gerekiyor.
Evet son dönemdeki her seçim için “köprüden önceki son çıkış” tanımı yaptık.
Önümüzdeki genel seçimi de şöyle tarif edebiliriz:
Köprüden sonraki ilk çıkış!
Bir köprü geçilmekte. Erdoğan ve etrafındaki Erdoğanlar kafalarındaki Türkiye’yi kurmak için önemli bir engeli daha aştıklarına inanmakta. Onun ne olduğu son birkaç gün içindeki AKP medyasından belli.
Buna hayır diyen herkesin ama herkesin, bulunduğu yerin ve aldığı sorumluluğun hakkını vermesi halinde, Anadolu’nun gücünü yine Cumhuriyet’in, Atatürk Türkiyesi’nin gücü haline getirebileceğimize yürekten inanıyorum.
Ne diyor Anadolu insanı:
Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun, bir yanı yoldur!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Emek en cüce değerdir! 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları