Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Satış ektiler… Batış biçiyorlar!

10 Nisan 2022 Pazar

Önce şunun altını çizelim:

Küresel bir kriz yaşanıyor. Ancak Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tablo küreselden çok ülkesel ve yönetimsel...

Başta 2008 olmak üzere “teğet” geçtiği söylenen geçmişteki krizler, şimdi “heyet” geçiyor. Türkiye, hukuktan tarıma, yönetim sisteminden Cumhuriyetin kazanımlarına, ülke saygınlığından ahlaki değerlere kadar her alanda 20 yıldır sürmekte olan erozyonun sonuçlarını yaşıyor. 

Satılan sadece maddi değerler olmadı, manevi değerler de piyasada fiyatlandırılıp nakte çevrildi. 

***

Kurtuluş Savaşı’nın 100. yılını yaşıyoruz. O büyük kurtuluşun ardından başlayan kuruluş mücadelesi yukarıda sözünü ettiğimiz bütün satışların, satılan değerlerin inşa edilişiydi. Son 20 yılda ülkeye giren 1 trilyon dolarlık kaynağa karşılık 3 trilyon dolarlık çıkış oldu. 

“Çıkış” nereye?

Görünen o ki kamuoyunun algıladığı gibi bir çıkış yok. Daha doğru anlatımla çıkış adı altında sermaye el değiştirdi, iktidar ekonomisi oluştu. 128 milyar dolardan “beşli çete” diye tanımlanan operasyonlara kadar hemen hemen bütün para aktarımları bir başka paralel evrenle bağlantılı görünüyor. Belki de bir süre sonra 128 milyar doların satılmış gibi gösterilerek belli ellere özel olarak aktarıldığı ortaya çıkacak. 

Geçmişte olduğu ve ortadan kaldırıldığı iddia edilen paralel devletin devam ettiğini, sadece araçların değiştiğini de uzak olmayan bir gelecekte görmemiz, yaşamamız söz konusu. Tüm Türkiye’nin aylar içinde fakirleşmesinin, yeni fakirlerin ortaya çıkmasının nedeni işte bu soygun yapısı.

Soygunun daha görünür hale gelmesinin nedeni de üretimin büyük ölçüde aksamaya başlaması. Bir iktidar düşünün ki ayçiçeği yağında sorun olmadığını anlatmak için “müjde” veriyor:

“Rusya’dan gemiler yola çıktı...”

Son dönemde değişik nedenlerle ortaya çıkan “beşli çete” tartışmasında da “beşi” kazıyınca altından ne çıkacağını herkes biliyor. O nedenle beşli çeteyi birinci sorumlu ilan etmek gölge taşlamak gibi bir şey.

Türkiye’nin milli onurunun da satışın içinde olduğunu vurgularken gündemdeki örneği anımsatmak yeterli. Kaşıkçı davasının başlangıcıyla geldiği nokta arasındaki fark, Baştepe Sarayı’nın Suudi sarayı ile kurduğu köprü ile paralel yürüdü. Önce, “Davayı açıyoruz, bu cinayetin üstü örtülemez”... Sonra, “Davayı cinayetin faillerinin bulunduğu ülkeye gönderiyoruz, bunun üstü açılamaz”...

Bakmayın Batı’nın yakın geçmişteki tutumunu değiştirip Saray’la bağları güçlendirmeye çalışmasına. Türkiye artık bir “müzakere” değil, “pazarlık” ülkesi! Yap pazarlığı, istediğin konumda tut!

***

Dış desteği artırma çabasının ekonomiye katkısından çok, “Bakın biz hâlâ çok güçlüyüz” havasını verme amaçlı olduğu da görülüyor. 

Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden milyar dolarlık yatırımların geleceği “pompalandı”. Sonuç? Belki 128’den yurtdışına çıkarılmış olanların azıcığını getirmek. Yani kendi paramızı, “yabancı sermaye bize hayran” torbasına koyup içeri sokmak...

Sevgili Yılmaz Özdil, Cumhuriyetin ilk 15 yılını anlatan son kitabı Anka Kuşu’nu, sevgili İsmail Küçükkaya’nın FOX TV’deki Çalar Saat programında anlatırken not ettiğim kadarıyla şuna değindi:

“Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılanların satılmasından daha vahim olan, o büyük başarının unutulması, unutturulması. O yüzden gençler tüm umutlarını yitirip ülkeyi terk etmek istiyor...” 

Satış ektiler, batış biçiyorlar. 

Çıkış için ilk adım, bu gidişe mahkûm olmadığımızı bilmek, fabrika ayarlarımızı unutmamak...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Değişimin 1. yılı! 5 Kasım 2024
CHP’ye operasyon! 31 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları