Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Levent Kırca
Güzel bir gündü. Uğur (Dündar), Yılmaz (Özdil), Levent (Kırca), ben Kalamış Marina’da oturmuş yemek yiyor, biraz da beyaz şarap içiyorduk. Levent tıpkı benim gibi iki kadeh içince kafayı bulurdu. Benim içki alışkanlığım yok. Daha doğrusu içemiyorum. Uykum geliyor, karaciğerime dokunuyor. Levent’te de öyle. İki espri patlatıyor kırılıyoruz gülmekten. Anlatıyor, anılara giriyor. Zaman nasıl geçiyor anlamıyoruz. Birden durup dururken: “Biliyor musunuz, ben kanserim” dedi. Önce kıkırdadık ama ben evhamlı biriyim ya, “Sen ne diyorsun oğlum, şaka mı bu?” dedim. “Harbiden öyle ama şimdi çok iyiyim” dedi. “Doktorlar tehlike yok diyorlar.” Buz gibi olduk. Şaka mı yapıyor, ciddi mi? Ben taktım tabii buna, “Oğlum, doğruyu söyle, bizi delirtme” dedim. “Yok ya bir şey, iyiyim, bundan kötü bir şey çıkmazmış” dedi. Aradan ne kadar geçti bilmiyorum. Hastaneye yatırıldı. Yılmaz, Uğur, ben gittik. Benim tiyatro Uğur’un Yalandan Kim Ölmüş oyunuyla Almanya’ya turneye gidecekti. Uğur da geliyordu. Ona özel davet yapmışlardı. Girdik hastanedeki odasına. Rengi iyi değildi. Doktoru odadaydı. Ben bir işaretle dışarı çağırdım genç adamı. “Biz Almanya’ya gidiyoruz, dört gün sonra döneceğiz, durumu nedir” diye sordum. “Dört gün mü? Bilemiyorum” dedi. Veda ettik, gittik Almanya’ya, döndük. Çok kısa bir süre sonra o dev oyuncu bize veda etti ve gitti. Yüreğimde yaradır. Hepimiz Levent’i çok sevmiştik. Hâlâ politik bir mesele çıktı mı “Tam Levent Kırca’lık” diyoruz. Levent’in olmaması o kadar büyük bir eksiklik ki. Tatlı kahkahası. Anıları Çehov sıcaklığında anlatışı o tatlı sesi hâlâ kulaklarımdadır. Bu topluma çok şey ekledi. Büyük sanatçıydı. Resim ve makyaj ustasıydı. Bir gün sordum ona, “Bir makyajı yapman kaç saat sürüyor?” diye. “Dört saatte yapıyorum, iki saatte söküyorum” demişti. Altı saatini üç dakikalık parodiye ayırıyordu. Sıcacık bir adamdı. Onu özlüyorum.
TAKVİM
Şimdi ben kısa bir süreliğine gitmek zorundayım. Eylül başında İzmir’de “Sahne Tozu Tiyatrosu” benim “Gırgıriye” adlı oyunumu oynayacak. Haldun Dormen’in armağanıdır bu topluluk. Sahneye koymamı istediler. Gideceğim. BKM Yapım iki bölüm olarak hayatımı çekiyor. İstanbul’da olacağım. Bu arada MSM’nin giriş sınavları ve okulun yeni dönem açılışı var. Masa Yayınları benimle bir nehir söyleşisi yaptı. Eksikleri varsa tamamlamam gerekiyor. Giderayak işler böyle yoğunlaşır. Çünkü ekim başında da “Antalya Film Festivali”nin altmışıncı yılında orada bulunmam gerekecek. “Köşe Atışları” devam eder ama bu haftalık yazılar biraz ihmale gelir. O nedenle kısa bir süre izinli olursam sizler de sadece “Köşe Atışları” ile idare ederseniz mutlu olurum. Şu işleri bitirelim. Hayat kısa...
KALAMIŞ
Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne de kıştan
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan
Şair Behçet Kemal Çağlar yazmış bu dizeleri... Münir Nurettin Selçuk gibi büyük bir bestekâr bestelemiş. Selahattin Pınar’ın müdavimi olduğu ve yaşamının son dakikalarını yaşadığı meşhur Todori de Kalamış’tadır. Tamburu hâlâ orada asılı durur. Ölüm yıldönümlerinde besteleri okunur, çalınır orada. Pek çok balıkçı, restoran, et lokantası vardır ama en ünlü özelliği Kalamış Marinası ve Kalamış Parkı’dır. Ana caddenin adı, Münir Nurettin Selçuk Caddesi’dir. Bitiminde Fenerbahçe Stadı’na çıkarsınız. FB Kulübü’nün sahaları, spor salonu da Dereağzı mevkisindedir. Burada hemen herkes sarı laciverttir. Hele maç günleri Kalamış ana baba günüdür. Aslında Kalamış birkaç satıra değil, bir kitaba konu olabilecek nitelikte olağanüstü huzurlu bir yerdir. Yerim olsa da size doya doya anlatabilsem.
SİGARA
Hayatımda hiç sigara içmedim. Babam pipo içerdi. Onu da merak etmedim. Annem, ablam sigara içmezlerdi. Ağabeyim gizli gizli içermiş. Yıllar sonra açık açık içtiğini biliyorum. Kokusu beni hep itmiştir. Hele çok sigara içen bıyıklı biriyle yakın mesafeye girerseniz o koku perişan eder. Kül tablası gibi kokar insan. Sigara içenler bana kızıyor olabilir ama ben de onlara kızıyorum. Çoğu izin bile almadan yanınızda kapalı bir mekânda yakıverir sigarasını. Orada içmeyen var mı, hasta var mı bakmıyor. Kimi de kibar içicidir, sorar: “İçsem rahatsız olur musunuz?” E tabii oluruz ama sen sorunca ne diyeceğiz şimdi? Rica ederim buyurun için... O da içer tabii. Bir keresinde, yaşamında bir ay sigara içenle hiç içmeyen birinin akciğer filmlerini görmüştüm. İnanamamıştım. Biri pespembe, diğeri siyah pembe... Bence içmeyin. Ama diyorsanız ki “Yahu şu dünyaya bir kere geldik, bırak da içelim”. Ben, bu dünyaya bir kere geldiniz, biraz daha kalın diye içmeyin diyorum efendim.
AL GÖTÜR BENİ
Hiç bilmediğim yerlere
Boşluk olsun, bomboş her şey
Hiçbir şey düşünmeyeyim
Çünkü ben düşününce
Ve çürüyünce düşünce
O zaman fark etmiyor.
Gündüzle gece.
Hiç bilmediğim yerlerde
Belki hayat birkaç hece
Yani bil me ce.
Al götür beni
Hiç bilmediğim o yerlere.
***
“Beklenmedik misafir gibidir sonbahar. Yine kapıyı çalmadan geldi.”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Uğur Dündar'ın 'babalık' davasında karar çıktı
- 2'si ağır, 3 polis yaralandı!
- Kadınlara cehennem hazırlayanlar
- İtirafçı Nevzat Bahtiyar'dan sürpriz hamle geldi
- Nasuh Mahruki'nin tutuklanma gerekçesi belli oldu!
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Cem Garipoğlu soruşturmasında karar!
- MSB açıklamasında 'Erdoğan' ayrıntısı
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Beşiktaş'tan Talisca açıklaması: 'Karar verilmiştir'