Müjdat Gezen

Hastaneler

02 Aralık 2024 Pazartesi

Bir akrabamızın bebeği gece hastalanıyor. Hiç uyanmıyor bebek. Henüz kırk günlük bile değil. Acele, o ünlü hastanelerden birine götürüyorlar. Yetkililer, “4- 5 gün yoğun bakımda kalması gerekiyor” diyor. Çünkü bebek sürekli uyuyor ve uyanamıyor. Anne baba, bu duruma karşı çıkıp bebeği özel bir doktora götürüyor. Kan tahlili yapılıyor. Bebeğin şekeri düşmüş. Çünkü anne uyuyakalmış ve emzirememiş. Yedi sekiz saat bebek sütsüz kalmış. Bu hastane çok ünlü ve bir Arap sermayesiyle yönetiliyor. 

OLİMPİYAT

Herkesin bildiği bir konudur. Beş olimpiyat halkası beş büyük kıtayı simgeler. Renkleri de o kıtaların işaretidir. Siyah: Afrika, sarı: Asya, yeşil: Avrupa, kırmızı: Amerika, mavi: Okyanusya (Avusturalya). 

O dönem Arktika ve Antarktika halkalara dahil edilmemiş. Fakat halkaların renkleri açıkça ırkçılığı simgelemekte. Ben olimpiyat komitesi başkanına yıllar önce bir mektup yazarak bütün halkaların beyaz olmasını önerdim. Kuşkusuz ciddiye almadılar. “Halkalardaki bütün renkler dünyadaki bütün ülkelerin bayraklarında zaten var” dediler. Paris Olimpiyatları’nda Eyfel Kulesi’nde beyaz halkalar göründü ilk kez. Aslında beş halkada dünyadaki bütün ülke bayraklarının renkleri yoktu: Fildişi Sahili: turuncu, Tanzanya: lacivert, Hindistan: turuncu, İrlanda: turuncu, Katar: bordo, Nijer: turuncu, Somali: turkuvaz, Sri Lanka: kahverengi, Zambiya: turuncu renkleri barındırıyor. Bu renkler beş halkada yok. Oysa tümü beyaz halka olsa sorun kalmayacak. 

BEYOĞLU

Eskiden müzikli tiyatroların kapısının önünde cazbant çalardı. Bir trompet, trombon, davul. Oyuna seyirci davet ederlerdi. İçerideki oyunda genellikle kantolar, şarkılar, bale dansları olurdu. Buna antrakt müziği denirdi. Gelen geçen durup dinlerdi arada. Kadıköy bunun tam yeri. Beyoğlu’ndan kaçan sokak müzisyenleri artık Kadıköy’e geliyorlar. Otuz iki tiyatro topluluğu Beyoğlu’ndan Kadıköy’e transfer yaptı. Beyoğlu tutucu oldu. Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’nin en modern eğlence muhiti muhafazakâr bir parti yüzünden bu hallere düştü. Kötü değişim. Ama bitecekti bitti. Vaktiyle beni fazla iyimser bulanlar oluyordu bu değişim konusundaki düşüncelerimden dolayı. Ama ben bunca yıldır bu işlerin içindeyim. Hiç sonsuza kadar var olan padişah görmedim. Padişah gördün mü diye soran olursa: Evet. 

MÜZİK EVRENSEL

Nat King Cole, Dean Martin, Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Safiye Ayla. Bu sanatçılar aramızdan ayrılalı yıllar olmuş ama sesleri hâlâ yaşıyor. Müzik budur işte. Ölmez. Sık sık dinlerim bu büyük sesleri. Mezzo kanalını açarım her gün. Dünyanın sanatçıları arasında Fazıl Say’ın ismi ve resmi geçti. Konseri yayımlanacak. O kadar duygulandım ki. Dünyaya armağan ettiğimiz genç bir piyanistimiz var. Tabii İdil Biret’i de burada anmam gerekiyor. Arada telefonlaşırız. Ayla Erduran, Suna Kan kemanda dünya çapında isimlerimiz. Yine piyanoda Gülsin Onay, Gülsin ayrıca UNICEF’ten mesai arkadaşım. Virtüöz piyano sanatçısı. Yurtdışında bu ülkeyi başarıyla temsil ediyor. Ayrıca dünya ve ülke çocukları için yardım topluyor. Müzik bizim mesleğe benzemez. Evrenseldir. 

YAŞAM

Hayat: Altmış yaşına kadar ciddiye alınması gereken, altmışla yetmiş arası ciddiye alınmaması gereken, yetmişten sonra ise ciddiye alsan da almasan da fark etmeyen bir oyun. Yaşadığın sürece bu oyunu iyi oynayabildinse mesele yok demektir. Tabii bu benim fikrim. Başka fikirlere bir şey demem. Mesela İlmiye Çığ Hoca’m benden biraz daha yaşlı idi. O güzel insanı yolcu ettik. Ayrıca Uğur abimi de (Dündar) bu konuda çok takdir ederim. Ege’de bin yaşındaki bir zeytin ağacının üzerinde çakılı pirinç plaka beni çok duygulandırmıştı. Üzerinde, “Uğur Dündar tarafından dikilmiştir” yazıyordu. Birbirimize iki de bir takılıyoruz, durmadan bunu yapıyoruz ama ikimizde 1943’lüyüz. Kırk üçlüler harp zamanı doğanlardır. Nüfus kâğıtlarımızda “Ekmeği verildi” yazar. Zor günlerin insanlarıyız. Bugün de zor günlerden geçiyoruz. Ama ikinci savaştan (biraz da İsmet İnönü ve Feyzi Çakmak sayesinde) yüz akıyla çıkan bu kuşak, bu çıkmazdan da yine alnının akıyla çıkacak. Mahkemeler, baskılar vız gelir bize. 

KAYYUM! 

- Affedersiniz elinizde yedek kayyum var mı? 

- Neden? 

- Bir iki yer var aklımızda, oraya koyalım diyoruz. 

- Tabii buyurun koyun. 

- Koyun diye kayyumu mu kastettiniz? 

- Siz dediniz ben demedim. 

Tolle, “Fikirlerinize fazla değer vermekten vazgeçin” diyor. Sanırım benim ısrarla yukarıda yazdığım halkaları kastediyor. 

Atatürk diyor ki: “Güzel sanatlarda başarı, bütün devrimlerin başarılı olduğunun en kesin belgesidir.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hastaneler 2 Aralık 2024
Süalp Tansan 18 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları