Bizim tarihimizde hamamlar çok işlevi olan mekânlardır. Hem yıkanılan, paklanılan hem eğlence ve sosyalleşme amaçlı kullanılan mekânlardır. Misal, Anadolu’da eski zamanlarda oğlan anaları gelin adaylarını son kez hamamda görüp inceledikten sonra görücüye giderlermiş. Kız beğenilip söz kesildikten sonra kına gecesi öncesinde bir de “gelin hamamı” eğlencesi düzenlenir. Sazendeler eşliğinde şarkılar söylenir, göbektaşı üstünde göbekler atılır.

Divan şairleri için hamamlar, özellikle kış mevsimlerinde, bir araya gelip eğlenerek sohbet meclisi kurdukları başlıca mekânlardır. Bir dolu erkeğin toplanıp eğlendiği hamamlarda kimi zaman aldıkları demin de etkisiyle nahoş olaylar da cereyan eder. Hamamlarda erkek erkeğe eğlencelerde yapılan edilenlere ilişkin dedikodular yoğunlaşınca hamamcı, dükkânın kapatılmasını önlemek, daha doğrusu hamamın namusunu kurtarmak için kimi zaman tellakların bir ikisini müşterilerin gözü önünde pataklar kimi zaman da işten kovar. Dedikodular dinince eski tas eski hamam.

Şu son birkaç ayda yaşadığımız olaylara baktığımızda külliye denen yerin devasa bir hamama dönüştüğünü düşünüyor insan. Eğlenceleri, şatafatlı yemekleri ve külliye eşrafının yolsuzlukları gündemden düşmüyor.

Yolsuzluklar gündemden düşmeyince içlerinden yolsuzlukla anılan biri “Hep birlikte arınmamız lazım” diye konuştu. Ahali teskin olmayınca hamamın namusunu kurtarmak için iki kişi feda ediliverdi.

Ne oldu hamamın namusu kurtuldu mu yani?

YAVRU VATANIN NAMUSU İKİ AVUKATA YIKILDI

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, giderek anavatana benzemeye başladı. Hem de her anlamda. Yolsuzluk, rüşvet, karapara aklama, siyaset-mafya-ticaret ortaklıkları artık vakayı adiyeden oldu.

Son aylarda Avusturalya vatandaşı olan ve Komançero çetesinin lideri olduğu söylenen Mark Douglos Buddle’ın önce vatandaşlığa kabulü, ardından da sınır dışı edilmesi olayı ile çalkalanıyor.

Mark Douglas Buddle, 20020 yılında İstanbul’da 250 bin dolarlık gayrimenkul alarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için başvuruda bulundu. İnceleme yapıldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını elde eden Buddle, KKTC’ye giderek orada da gayrimenkuller almakla kalmayıp iki ayrı şirketin yüzde 49 hissesini aldı. Böylece KKTC’de oturum izni de almış oldu. KKTC’de yabancı bir kişinin yerel şirkette hissedar olabilmesi için kendi ülkesinden sabıkasız olduğuna yönelik sicil kaydı ya da Ekonomi ve Turizm bakanının onayı gerekiyor.

Komençero lakaplı Buddle, KKTC’de cumhurbaşkanından, bakanlar kurulunun neredeyse tüm üyeleri ile tanışıyor.

Sonra iyi saatte olsunlar 2021 yılında KKTC medyasında Buddle hakkında “uyuşturucu baronu”, “karapara aklayıcısı”, “ülkesinde cinayet işlemiş katil” ve “Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan suç örgütü lideri” olarak manşetlere taşınıyor ve bu şaibeli kişiye nasıl oturum izni verildiği tartışmaya açıldı. Komençero lakaplı Buddle, KKTC’de cumhurbaşkanından, bakanlar kurulunun neredeyse tüm üyeleri ile tanışıyor. Bu siyasiler bugüne kadar kendilerini Buddle ile nasıl tanıştığını açıklamıyor.

Ardından Mark Douglas’ın evi FBI kıyafetleri giymiş silahlı kişilerce basılıp arama yapılıyor. Sonradan ortaya çıktı ki evi basan silahlı kişiler FBI görevlileri değilmiş. Bu konu İngiliz Daily Mail haber sitesinde de alay konusu oldu. Hükümet bu sahte FBI ekibinin kim olduğunu araştırma gereği duymuyor.

KKTC hükümeti hakkında suçlamalar olan bu kişi hakkında herhangi bir soruşturma ya da dava açmadan Türkiye’ye gönderdi. Gerekçe olarak da bu kişinin asayişi için sakıncalı olabileceği savını öne sürdü.

Türkiye de bir yıl önce vatandaş yaptığı kişiyi sınır dışı etme kararı alıyor. Bunun üzerine Budlee, Ankara İdare Mahkemesi’ne kararın iptali için dava açtı. İdare mahkemesi, Mark Douglus Buddle hakkında kırmızı değil mavi bülten bulunduğunu, mavi bültenle kişinin kimlik ve adres bilgilerinin tespitinin istendiğini belirterek hakkında herhangi bir suç kaldı bulunmadığından sınır dışı edilemeyeceği yönünde karar veriyor. Ama buna rağmen sınır dışı ediliyor.

Asıl film bundan sonra başlıyor. Budlle’nin adadaki mal varlıklarına birileri çöküyor. Eski ortağının “bana borcunu ödemediği” gerekçesiyle şirketin sattığı hisselerini geri aldığı söyleniyor.

Bu kişi hakkında şirket kurma ve oturma izni verenler, hükümet üyeleri sessiz. Ada basını da siyasiler yerine ücret karşılığı avukatlığını yapan Av. Emre Kadri ve Batur Sağlamer’i linç ediyor.

KKTC’de hamamın namusu da bu iki avukatı çarmıha gererek kurtarılmaya çalışılıyor anlaşılan.