Miyase İlknur

Nemrut Mustafa rolünü kim üstlenecek!

10 Nisan 2021 Cumartesi

Antikçağın en önemli düşünürlerinden Herakleitos “Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz” diyerek sözüm ona zamanın sabit değil, devingen olduğuna dikkat çekmek istemiş. 

Valla biz yıkanıyoruz Heraklietos Emmi. Bizim ellerde nehirler tersine aktığından mıdır yoksa selanik örgü misali iki ters bir yüz aktığından mı nedir, aynı suda pek çok kez yıkandığımız oluyor. Anlayacağın senin bu kuramın lafı güzaf. Antikçağdan günümüze kadar süzülüp gelen o söz, yaşadıklarından ders çıkaran toplumlar için geçerli. Unutma ki biz ders alan değil, âleme ders veren bir toplumuz. 

Eğer senin dediğin gibi olsaydı Nemrut Mustafa’yı ve başkanı olduğu Divanı Harbi Örfi Mahkemesi’nin kararlarını aradan 101 yıl geçmesine karşın anımsar mıydık?

Bize bir asır önceki olayı anımsatan da emekli amirallerin duyurusundan sonra siyaset ve yargı cephesinin içler acısı tutumu.

Emekli amirallerin duyurusundan sonra yaşananlara bir bakın hele. 

Ortada suç unsuru bir eylem olmadığı ve daha ifadeleri bile alınmadığı halde haklarında ferman çoktan verildi. Yargıya talimat veren verene. Bir hukuk devletinde iktidar mensubu bir bakanın “Eminiz bağımsız yargı gereğini yerine getirecektir” denmesi bile suçtur. Ama biz de bu talimata uymayan yargı mensupları suç işlemiş sayılır. Haklarında hemen HSK soruşturma açar, mahkeme üyeleri değişir. Yargıtay Başkanlığı’nın alelacele hemen bir bildiri yayımlayarak gereğini yapacaklarını açıklaması bundandır. İktidar blokunun cücük ortağı MHP liderini yargının “Emredersiniz, gereğini elbette yapacağız” mealindeki açıklaması bile kesmedi. Bahçeli, “Bunların rütbeleri de sökülmeli, emeklilik hakları elinden alınmalı ve maaşları kesilmeli” diyerek her zamanki gibi elinde benzin bidonuyla koşarak ateşi harladı.

Seçilmişlerden önce atılıp ilgili ilgisiz her konuda ahkâm kesen, parmak sallayan, herkese diskur çeken devletimizin en kudretli memuru Fahrettin Altun, Bahçeli’den geri kalır mı? İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 104 emekli amiralin imzasıyla yayımlanan bildiriye ilişkin olarak “Sadece imzacılar değil, onları cesaretlendiren de hukuk önünde hesap verecek” açıklamasını yaptı.

Aha! Nemrut Mustafa mahkemesi kararıyla örtüşen bir benzerlik daha...

Durun daha bitmedi.

Amirallerin avukatı Şule Nazlı Erol, “Sanıkların avukatlığından çekil. Senin için iyi olmaz” diye tehditler almaya başlamış. Nemrut Mustafa mahkemesinde sanıkların avukat tutması, lehlerine tanık dinletmeleri yasaktı. Eh aradan geçen yüz yılda hiç olmazsa suçu ne olursa olsun sanıkların tanık gösterme hakkı yasalarla güvence altına alınmış. Ama sanıkları avukatsız bırakmanın türlü yolları var değil mi?

Atatürk’ün rütbelerini söktüler de ne oldu?

Şimdi gelelim emekli amiraller için istenen cezalar ve yargının takındığı tavırla, başkanlığını Nemrut Mustafa Paşa’nın yaptığı Divanı Harbi Örfi Mahkemesi’nin neden benzeştiklerini anlatmaya...

İngilizlerin kuklası Damat Ferit Paşa hükümeti 5 Nisan 1920 tarihinde tekrar hükümeti kurmakla görevlendirilince, Divanı Harbi Örfi Mahkemesi’nin yetkilerini artırmış, kadrosunu yenilemişti. Bu çerçevede 1919 yılı içinde üye olarak görev yapan Nemrut Mustafa Paşa’yı mahkemenin başkanlığına getirdi. Mahkeme bu dönemde hükümetin çıkardığı bir kararnameyle Ermeni tehciri davalarına ilaveten ülkenin “iç ve dış güvenliğini bozmakla” itham edilen Kuvayı Milliyecileri de yargılamaya yetkili kılındı. Önce Mustafa Kemal Paşa, Kara Vasıf Bey, Ali Fuad Paşa, Alfred Rüstem, Halide Edib ve eşi Dr. Adnan Bey gıyaplarında idama mahkûm edildi. Bu idamlıklara daha sonra aralarında İsmet Paşa, Bekir Sami Paşa, Fahrettin Paşa, Fevzi Paşa ve imam müftü Rıfat Börekçi de eklendi.

BU KADARLA KALSA İYİ...

Mahkemede sadece Kuvayı Milliyeciler değil, onları destekleyen gazeteleri de cezalandırıldı. Bu konudaki en küçük bir haber bile suç unsuru olarak değerlendirildi. Nitekim o dönemde İkdam ve Vakit gibi Kuvayı Milliye hakkında olumlu yazı yazan gazete ve sahipleri Nemrut Mustafa Paşa’nın zulmünden nasibini aldı. Yakup Kadri bunlardan biriydi. Gerekçe olarak, Ikdam gazetesinde Ali Fuad Paşa’nın Eski şehir’de kazandığı bir askeri ba şarıya yer vermesi ve Mustafa Kemal’den “Paşa” diye bahsetmesiydi.

Bursa Valiliği ve Dahiliye Nazırlığı yapmış olan, Oktay Akbal’ın dedesi Ebubekir Hazim Tepeyran da Kuvayı Milliye’nin teşvikçilerinden biri olduğu gerekçesiyle idama mahkûm edilmişti.

SONRA NE OLDU?

Kuvayı Milliyeyi işgalcilere diz çöktürünce, onu ve özel mahkemesini olağanüstü yetkilerle donatan Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa Ingilizlerin himayesine sığınarak yurtdışına kaçtı. Nemrut Mustafa yargılandı ve o da Süleymaniye’de soluğu aldı.

Haklarında idam kararı verilen ve rütbeleri sökülen paşalara bu millet daha yüksek rütbeler vererek onurlandırdı.

Değerli amirallerin, ne maaşlarının kesilmesini ne lojman tahsislerinin kaldırılmasını ne de rütbelerinin sökülmesini sorun etmeyeceği malum. Bahçeli’nin rütbelerinin de seçim sandığı konduğunda millet tarafından söküleceğinden kuşkum yok. Bakalım amirallerin yargılanmasında Nemrut Mustafa rolünü kim üstlenecek?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları