Miyase İlknur

CHP operasyonlara şerbetlidir

23 Kasım 2019 Cumartesi

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim iki büyük eserim vardır, biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir” sözlerinde vurguladığı iki eseri de kurulduğu günden beri hem içeriden hem dışarıdan sayısız operasyona maruz kalmıştır. Bu operasyonlarla “Yıkılır, bir daha toparlanamaz” denmesine karşın zaman zaman sendelemesine, yara almalarına karşın hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Cumhuriyet Halk Partisi kurumsal varlığını sürdürmektedir. Elbette önemli olan ismen ve cismen varlıklarını korumaları değil, kuruluş amaçlarıyla uyumlu bir şekilde başkalaşmadan yaşamalarıdır.


Türkiye Cumhuriyeti ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluş amaçları aynı olduğundan, daha doğrusu CHP, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini savunması amacıyla kurulduğundan içeride karşıdevrimcilerin, dışarıda ise Türkiye üzerinde emperyal hedefleri olan güçlerin operasyon çektikleri bir parti olmuştur. Bu odaklar, zaman zaman operasyonu gerçekleştirmek için parti içinden tetikçiler de bulmakta zorlanmamıştır. Parti içi iktidar uğruna kimi zaman bilmeden, kimi zaman da bilerek, teammüden bu operasyonlara alet olanlar her dönemde olduğu gibi bu dönemde de olabilir.


Son günlerin en güncel konusu olan “Saray’a giden CHP’li kim?” tartışmalarına sözü getireceğimiz sanırım anlaşılmıştır. Ne hikmetse CHP’ye yönelik operasyonlar hep kurultay öncesine denk getiriliyor. Kim ne amaçla Sözcü gazetesi yazarı Rahmi Turan’a bu sansasyonel bilgiyi ya da fiskosu fısıldadı bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var ki, CHP terbiyesi almış, bu partinin genetik kodlarını içselleştirmiş ve bu ocakta yetişmiş hiç kimsenin saraya gizlice gidip görüşmeyeceği. Partinin Genel Başkanlığı ya da Cumhurbaşkanlığı koltuğuna niyet etmişlerin başvuracakları ve destek arayacakları merci Saray değil, tüzükte de yazıldığı gibi en yetkili organı kurultaydır. Zaten ne kadar masa başında yazılırsa yazılsın, ne kadar tüzüğün 6. maddesi kullanılarak son dakika üyelikleriyle seçimler yapılırsa yapılsın, CHP delegelerinin aklı, vicdanı ve kimyası dışarıdan müdahaleleri kaldırmaz. Geçmiş yıllarda da basın, iş dünyası ya da dış dünyanın etkili lobilerinin desteğiyle bu işe soyunanların sonu hep hüsran olmuştur.


Gazeteci olarak bizlere, her gün bir şeyler fısıldanır. Kulağımıza fısıldanan öyle iddialar var ki, yazacak olsak yer yerinden oynar. Bu türden lakırdıları fısıldayanlar kimi zaman da çok önemli mevkideki isimler olur. Ama bir gazeteci gündem yaratmanın, tartışılmanın şehvetiyle değil, aklı ve habercilik kurallarıyla hareket etmek sorumluluğunu taşımakla yükümlüdür. Hele hele koca bir camiayı töhmet altında bırakmak son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilir.


Kaç gündür medyamız Saray’a gidip destek isteyen CHP’liyi bulmak için “isim toto” oynuyor. Kimlerin adı geçmedi ki, Muharrem İnce, Gürsel Erol, İlhan Kesici, Onursal Adıgüzel, Mustafa Sarıgül, Metin Feyzioğlu, Öztürk Pekin. Bakalım daha kimlerin ismi sayılacak.


Cumhurbaşkanlığı seçiminden bugüne kadar olan süreci çok kötü bir şekilde yönetse de Muharrem İnce’nin bu işi yapmayacağı kesin. İnce, parti tabanına dışarıdan müdahalenin dedikodusu bile olsa, siyaseten biteceğini bilecek kadar deneyimli. İlhan Kesici de öyle. Cumhurbaşkanı ile görüşecek olsa genel başkanından izin almadan bu işi yapmayacak kadar akıl ve izan sahibidir. Gürsel Erol ile Onursal Adıgüzel’in ise liderlik iddaları yok. Mustafa Sarıgül ile Metin Feyzioğlu görüştüyse bundan CHP’ye ne? Her ikisi de şu an CHP üyesi değiller. Bu saatten sonra CHP’ye dönseler bile karşılıkları yok.


Kemal Kılıçdaroğlu, kurultayda güç kazanıp muhtemel rakiplerini yıpratmak için bu işi planladı” demek de deli saçması olur. Zira yönetim seçimlerindeki başarı nedeniyle en güçlü dönemini yaşıyor. Böyle bir operasyona ihtiyacı yok. Cumhurbaşkanlığı düşünen bir belediye başkanı desen, rakip olacağı kişiyle ne diye görüşsün?

CHP’ye birileri yine operasyon çekiyor ama bilsinler ki iddialarının eni ile boyunu tutturamadı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları