Miyase İlknur

Beyni Allah’tan iste!

19 Aralık 2020 Cumartesi

Üniversiteler fuhuş yuvasıdır” diyen Sakarya Üniversitesi öğretim üyesi Ebubekir Sofuoğlu’nu eleştirenler kervanına AKP yöneticileri de katıldı. Güler misin, ağlar mısın?..

Sofuoğlu’nun yerinde olsam teessüflerimi bildirirdim.

Hadi bizim gibi “laikçiler” adının önünde üfürükten akademik unvanı olan bu herif-i naşerifi tefe koyuyoruz da size ne oluyor?

Bu iklimi bizzatihi yaratan, konuştukça beyninin dibi görünen Sofuoğlu gibilere ulufe dağıtır gibi akademik unvanları veren rektörleri, uluslararası bilim dergilerinde yabancı dilde tek bir makalesi olmayanları, intihalcileri o görevlere getirenleri atayan AKP’nin yaptığı zevahiri kurtarmaktan öte bir şey değil.

Zevahiri kurtarmak isteyen tek AKP’liler değil elbet. Ekran karşısında coşa gelip siyasi iktidara yaranmak için ağzından çıkanı kulağı duymayan ve “Üniversiteler fuhuş yuvası” diyen Sofuoğlu, hakkında soruşturma açılınca, “Ben üniversite demedim kampustaki apartlar dedim” diye tornistan yaptı ama işe yarayacağını pek sanmam.

Sofuoğlu’nun yerinde olsam “Ben Reis’in takipçisiyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kendime örnek aldım. O da aynı şeyleri söylemişti” der ve Erdoğan’ın 2013 Kasım ayında Denizli’de söylediklerini örnek gösterirdim.

O zaman Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, 2013 Kasımı’nda önce Denizli meydanında, öğrenci apartları ile ilgili şunları söylemişti:

Denizli ilinde şahit olduk. Yurtların yetersizliği beraberinde çeşitli sıkıntılar doğuruyor. Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakâr demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak. Kızlı erkekli kaldıkları tespit edilenlerin ailelerine bilgi verilecek.

Sonra ne oldu, 15 Temmuz darbesini yapanlar kızlı erkekli apartlarda kalanlardan değil, Erdoğan’ın sözünü ettiği “muhafazakâr demokrat yapılarına uyan” FETÖ yurtlarından çıktı.

Sofuoğlu’nun “üniversiteler fuhuş yuvası” sözünü pekiştirmek için de “İnanmıyorsanız gelin göstereyim Nişantaşı gibi vallahi” sözüne ne demeli?

Nişantaşı’nı nasıl bir yer olarak hayal ediyorsa? 

Ya Nişantaşı’nı hiç görmemiş ya da bir Nişantaşı ziyaretinde başına kötü bir kaza gelmiş diye düşünmeden edemiyor insan. Sofuoğlu, fuhuş konusunda bu kadar duyarlıysa Nişantaşı’nı bıraksın kendi mahallesinin çok itibar ettiği Başakşehir’deki apartları gözlem altına alsın. Baksın bakalım günlük kıyılan imam nikâhlarıyla o apartlara kimler yerleşiyor ve kiracılar neden sürekli değişiyor?

Hep mi Sakarya Üniversitesi?

Sakarya Üniversitesi hem FETÖ’nün hem de iktidarın en güvendiği, en sevdiği üniversite. Devlet bürokrasisine girişte Sakarya Üniversitesi en önemli referans. 

FETÖ’nün de merkez üssü haline gelen bu üniversitede 15 Temmuz sonrası tam bir deprem yaşandı. Tam 89 akademisyen açığa alındı. Adil Öksüz’ün de bu üniversitede öğretim üyesi olduğunu anımsatmaya gerek yok.

Pelikancıların Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi Yönetim Kurulu üyesi olan ve sosyal medyadan yaptığı paylaşımlarla Kemal Kılıçdaroğlu’na AKP sözcüsü gibi laf yetişteren Bünyamin Bezci de bu üniversiteden. Hani depremzedelerle dalga geçen ve “AYM iktidarı hizaya getirmek için kurulmadı” diye cevahir yumurtlayan Prof. unvanlı trolcü hoca. 

Bu üniversitenin medar-ı iftiharı Diyanet İşleri Başkanımız Prof.Dr. Ali Erbaş da meteorolojinin sağanak yağış uyarısı yaptığı gün yağmur duasına çıkmıştı malum.

Bünyesindeki eğitim ve araştırma hastanesinde “Kupa/ Hacamat ve Sülük uygulaması için sertifika eğitim programı” açan üniversiteden önemli araştırmalara, buluşlara imza atan müthiş beyinler çıkacak değil ya?..

Gel de Baba Karpiç’i anma?..

Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak siyasilerin, bürokratların, iş dünyasının ve yazar-çizer takımının uğrak yeri olan ünlü Karpiç Lokantası’nda cebi şişkin olanların salonda bütçesi kısıtlı olanların ise barda oturarak yiyip içtiği bir yer olduğu anlatılır. Her zaman barda takılan Necip Fazıl, bir gün cebi para görünce Karpiç’te soluğu almış. Fiyakayı çok seven üstat, barda oturanlara küçümseyici bir bakış fırlattıktan sonra salondaki masalardan birine kurulmuş. Garsonlardan birini çağırarak siparişini vermiş. Siparişi gecikince Baba Karpiç’in en sinir olduğu şeyi yapmış. Çatal bıçakla tabağın kenarına vurarak garsonları çağırmaya kalkışmış. 

Bu sesi duyan Baba Karpiç hemen tepesinde bitmiş tabii.

- Hayrola Beyefendi!

- Yarım saat önce beyin sipariş ettim, hâlâ gelmedi.

- Garsondan mı istemiştiniz?

- Evet.

- Yanlış kişiden istemişsiniz. Beyni garsondan değil, Allah’tan isteseydiniz daha yerinde olurdu...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları