Mine Söğüt
Mine Söğüt minesogut@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şaredarıya Gıyadînê ya da Diyadin Belediyesi

14 Eylül 2016 Çarşamba

Bir tarafta bir halka dilini dilediği zaman bahşeden;
Ve dilediği zaman o dili tekrar tekrar katleden legal bir iktidar;
Diğer tarafta dilinden vurulmuş o halkın yaralarını kendine silah yapan ve cephanesi tükenmek bilmesin diye o yaraların iyileşmesine olanak tanıyan her fırsatı geri tepen bir illegal iktidar...
Bu legal ve illegal iktidarlar kendi yıkıcı dillerinin saldırgan gücüne güvenmeye devam ettikleri sürece bu coğrafyada savaş hiçbir zaman iç dinamikleri sayesinde ve gerçekten bitmeyecek.
Dil sadece kelimelerle kurulan bir yapı değildir.
Tercihler, yöntemler, icraatlar da bir dildir ve somut kelimelerden bağımsız oldukları için çoğu kez sinsidir.
İktidarlar kendi sinsi dillerinde, kendileri gibi düşünmeyen herkesi kelimelerden, cümlelerden yakalayıp yargılarlar.
Anayasalarını kalbe değil çıkara, kâra, pazarlıklara ait cümlelerle yazarlar.
Dünün hesabını çıkarmak ve yarının hesabını yapmak uğruna bugünün hileli hesaplarını meşru kılarlar.
Egemen olmanın çıkarlarını korumak için gerekirse kendi çocuklarını bile yakarlar.
O yüzden bu iktidarların, neyi hedeflediği şaibeli tüm icraatları arkaik bir despotizm dilinin hortlağıdır.
Ve hiçbir zaman hançer tam kalbine saplanmadığı için çağlardan çağlara aramızda elini kolunu sallayarak dolaşmaktadır.
Bu topraklarda bir cümleyi Kürtçe ya da Türkçe kurmak...
Aslında hiç fark etmez.
Fark eden hangi cümleyi kurduğunuzdur.
Hangi kelimeleri seçtiğiniz;
Ve o kelimelerle ne dediğinizdir.
Farklı dillerde de olsa tüm kelimeler aynı sesi çıkarmaya, aynı duyguyu anlatmaya çabalayan birer öz kardeştir.
Ama insan bunu çabuk unutur.
Kendi kardeşliklerini çabuk unuttuğu gibi.
Diyadin Belediyesi’ne atanan kayyımın ilk icraatının Kürtçe tabelayı kaldırmak olması o yüzden hiç şaşırtıcı değil.
Dile ait kıymetleri bilen ve oyunu o kıymet üzerinden kuran taraflar arasında gerilen ipin yarattığı fon müziği asıl metni yenilir yutulur yapmaktan başka bir işe yaramaz.
Asıl metin de asla saf bir barıştan bahsetmez.
Türkleri ve Kürtleri birbirine düşman eden ve bu düşmanlığın asitlediği geniş alanda, içinde insani değerleri barındırmadan büyük pazarlıkların peşinde koşan tüm resmi ve gayri resmi iktidarlar birbirlerinin zehirli dillerini eme eme, insana ait ne varsa o fon müziği eşliğinde bir kez daha yağmalamaya hazırlanırlar.
Dava uğruna kurban verme geleneği üzerine şekillenen bir direniş biçiminin;
Ve mutlak iktidar uğruna her türlü kıyamı yapma hakkını kendinde gören bir diğer iktidar iklimin ortasında insanlığın yeni ve benzersiz bir metin ortaya çıkarması imkânsızdır.
Tabelada “Şaredarıya Gıyadînê” yazdığı anda zafer kazandığına ikna olan bir güçle;
O tabela kaldırıldığı anda düşmanı alt ettiğini düşünen bir devlet arasında barışın gerçek anlamını bulması beklenemez.
İçişleri Bakanı her ne kadar;
“Meselemiz terördür. Kürtçe bizim dilimizdir. Diyadin Belediyesi’nin tabelası hemen asılacaktır” dese ve tabela hemen yerine konsa bile...
Dil ve kimlik üzerinden yürütülen vahşi siyasetlerin bir türlü tükenmeyen tohumları ufacık bir siste yeniden yeşerir.
Ve insanın vahşi aklı düşmanı dilinden ve kalbinden vurmayı kirli bir başarı olarak kodlamayı sürdürür.
Herkes kendi diline gerçekten sahip çıkmadığı ve kardeşinin dilini kollamadığı sürece;
Çok kollu, çok bacaklı ve çok başlı iktidarlara teslim edilen barıştan insana bir hayır gelmez.
Dil...
Kimse artık hatırlamıyor ama...
Aslında ayrışmaya değil kaynaşmaya yarasın diye var.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları