Mine G. Kırıkkanat
Mine G. Kırıkkanat kirikkanat@mgkmedya.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İki Serdar, bir Sencer ve Diğerleri…

16 Ekim 2013 Çarşamba
İki Serdar, bir Sencer
ve Diğerleri
için değil, beyaz günlerin
heyecanını, pembe
günlerin sevinçlerini
paylaşmak için de
vardırlar.
Birlikte hayaller kurmak
ve gerçekleştirmek kadar
birinin kurduğu hayale
sahip çıkmak, el vermek,
arka çıkmak, risk almak,
dostluk değilse nedir?
İşte “Kutsal Bir Gün”,
her şeyden önce böyle bir
dostluk filmi. Kurgusundan
çekimine, yönetiminden
yapımına, montajından
tanıtımına, emeği geçen
kimi kime sorsanız, herkes,
hem de uzun yıllardır
arkadaş!
Uğur Sencer Aydın’ın
parmağı yazmış, Serdar
Temizkan’ın parmağı
yönetmiş, Serdar
Akar’ın parmağı yapımını
üstlenmiş, Ebru ve Güner
Koralı’nın parmakları
destek olmuş, kiminin eşi,
kiminin yeğeni, daha bir
sürü parmak koşuşturmuş;
“Hani bana, hani bana”
diye soruşturan naçiz
yazarınıza da “Kutsal Bir
Gün”ün başındaki kutsuz
Alman sekreterini oynamak
düştü, sevgili okurlar!
Rolüm kısacık,
ama dostlarımın
el ele, heyecanla
gerçekleştirdikleri bu
hayalin bir parçası olmak
beni çok mutlu etti. Hele
sonucu görünce.
HHH
“Kutsal Bir Gün”,
yönetmen Serdar
Temizkan’ın ilk uzun
metrajlı filmi.
Senaryosu, Malcolm
Lawry’nin ‘Volkanın
Altında’ ve Bukowski’nin
Barfly’ı tadında; iki
kardeşin “alkolik”
geçirdiği bir anneler
günü... Gerek senaryo,
gerekse sinematografik
açıdan, bence iki Altın
Portakal’dan fazlasını
hak ediyordu. Sanırım
ulusal jüri, ayran içenlerin
tepkisinden çekindi,
filme görsel yönetmen
ödülünü vermekle yetindi.
Ama Sinema Yazarları
Derneği’nin ulusal jürisi
cesurdu: Engin Ayça,
Ali Ulvi Uyanık ve
Atilla Dorsay, hem de
oybirliğiyle SİYAD’ın Altın
Portakal ödülüne ‘Kutsal
Bir Gün’ü layık gördüler.
Ali Düşenkalkar
ve Arda Kural’ın baş
karakterlerini paylaştığı
filmde Selen Uçer, Alona
Cini, Erkan Taşdöğen
ve küçük oyuncu Doğa
Sakarya’nın yanı sıra
Gözde Kansu da rol
alıyordu. Hatta raslantıya
bakın ki Burcu karakterini
canlandırdığı ‘Kutsal Bir
Gün’, Gözde Kansu’nun
göğüslerini konu alan
bir diyalogla başlıyor.
Üstelik, çok konuşulan
göğüsleri filmde ancak ve
yalnız, bendeniz Almancı
sekreterin masasına
eğildiği an, o da şöyle bir
görünüyor.
Başka bir deyişle
naçiz yazarınız, Hüseyin
Çelik’i ekranda çıldırtan
Gözde Kansu’nun
göğüs dekoltesinin
çok yakın çekim, canlı
tanığı ve çıldırmadı.
Oysa güzel bir kadının
dekoltesi, erkeklerden
önce kadınları çileden
çıkarır, benim bildiğim.
Ama AKP Genel Başkan
Yardımcısı, makamını
hiç ilgilendirmeyen kadın
dekoltesinden sorumlu
(ve sorunlu) işlevi, nasıl
açıklanabilir, onu da
bilmiyorum.
***
Sonuç olarak Gözde
Kansu, hem işini kaybetti
hem de pespayeliğin
dibine vuran medyada
uğradığı linç dolayısıyla
Antalya’ya gelemedi,
oynadığı filmin
ödüllendirildiğini göremedi.
Evine kapandı, acı çekiyor.
Türkiye’de ayıp nedir
bilmeyenlerin, iffet
hocalığına soyunması
gerçekten dehşet verici
boyutlara ulaştı. Yine de
düşünürsek... Abazan
hırsızların cansız vitrin
mankenleriyle seks yaptığı
ve ne mermer heykel ne
de resimlerdeki çıplaklığın
güvencede olduğu bir
ülkede; muktedirlerin
de kadın dekoltesiyle
uğraşması, sanırım
olağandır.
Bu olağanlardan çok
sıkıldım. Sizlerden izin
rica ediyorum, başımı
alıp gidecek, gözlerimi ve
kulaklarımı dinlendireceğim
biraz. İki hafta sonra bu
sütunda buluşmak üzere,
hoşça kalın.
“Yenilikleri yenilikçiler öldükten
yüzyıl sonra benimseyenlere,
muhafazakâr denir.”
PETER USTİNOV
G N O K T A S I
AKSAV, Altın Portakal Film Festivali’ne
katılan yüzlerce konuğu her yıl Antalya’nın
önde gelen otellerinde, elbette indirimli
fiyatlarla, ama parasını ödeyerek ağırlıyor.
Bu yıl konaklanan otellerden biri de ne
yazık ki Harrington Park Resort’tu.
2010 yılında alkolsüz ve cinsel
ayrımcı “tesettür” oteli olarak açılan,
ama Antalya’ya gelen yerli ve yabancı
turistlerin beklentilerine uymayınca
“normale” dönen turistik tesis; Akdeniz’in
kıyısında eski Doğu Alman blokunu
çağrıştıran, balkonsuz bir beton kütlesi.
Dışı, maviye boyalı. İçi, gülmekle
ağlamak arasında kararsız kaldığınız bir
zevksizlik abidesi.
Bilmem doğru mudur, ama otel
çalışanları dekoruyla bizzat Emine
Erdoğan’ın ilgilendiği iddiasıyla
övünüyor... Oysa övündükleri dekor,
gerçeküstü bir kâbus! Güya Osmanlı
tarzında döşenen otelde, başta yatak
örtüleri, hemen her şey altın yaldızlı
boyayı bol bulunca içine banılmış. Ancak
insanın üstüne üstüne gelen bu saldırgan
gösteriş, alt tarafı yabancı turistleri
Osmanlı’dan bezdiren bir çirkinlik. Bunlar
benim gördüklerim.
Üst tarafı ise otelde kalan
arkadaşlarımın yaşadığı şoklar: Açılış
gecesinden artan kanapeler, ertesi
sabah kahvaltısında sunulmuş. Zaten her
yemekte bir önceki yemekten kalanlar da
servise konulup hatta küflü ekmek bile
verilmiş ve tartışma konusu olmuş. Hizmet
ve hijyenin sinemacılardan sıfır aldığı
otelde, fazla elektrik harcamamak için
devasa kristal avizelerin sönük tutulduğu
lobi aydınlatılmıyor, loş koridorlarda
dolaşılıyormuş.
Sizin anlayacağınız bir zamanların
tesettür oteli Harrington, olmuş size
tasarruf modeli Park Resort!


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Avamgart Türkiye 3 Kasım 2024
Ceza ödüldür bazen 2 Kasım 2024
Cumhuriyete doğru 27 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları