Ulu Çoban Muktedir Makropiç, şahsının adası Mikronezya’da şahsının iktidarı Yol Partisi’nin sömürüsünü sürdürebilmek için kusursuz bir plan yapmıştı. Önce Yutania ile sahte bir savaşa hazırlanacak, sonra milliyetçi duyguların şahlanmasından yararlanarak seçim yapacak ve böylece iktidarını sağlamlayacaktı.

Plan doğrultusunda, SKK diye anılan Sandık Katakulli Kumpanyası başkanlığına sadık bendesi, hile ustası Bulkara Alpara’yı atamıştı. 

Bulkara Alpara hilede eli çabuk, kütlede ağır mı ağır; zaten kütlesel ağırlığı yüzünden Mikronezya’daki cima özgürlüğünden yararlanamayan, mutsuz bir yoldaştı. Betonit Saray’da bedavadan yiye içe birlikte şişmanladığı resmi karısından başka hiçbir kadın ya da erkek suratına bakmaz, düğmeleri patlatan göbeğini görünce de başını çevirirdi. 

Bulkara Alpara, iticiliğinin tabii ki farkındaydı. Ama teselliyi derdinin kaynağı tıkınmakta bulmaktan kendini alamıyordu.

Minnak adada savaş seferberliği sürerken Ulu Çoban Makropiç SKK başkanı Bulkara’yı yeni seçim hilelerini etüt etmek üzere Makronezya’ya staja gönderdi.

Bulkara Alpara, ilk kez Mikronezya dışına çıkıyordu. Makronezya’da kendisini Valdemir Potin’in görevlendirdiği çakı gibi bir rehber karşıladı. Adamın fit görünüşü, yakışıklılığı SKK başkanının yüreğini dağladı. 

Yeni seçim hilelerini etüt ettiği her gün, peşinden ayrılmayan rehberin dünyaları yiyip bir gram almamasına şaştıkça şaşıyor; hatta sabrı taşıyordu. 

Bir akşam yemeğinde dayanamayıp, sordu: “Günlerdir birlikteyiz, bakıyorum iştahın yerinde, benim kadar yiyorsun. Nasıl oluyor da şişmanlamıyorsun?”

Rehber, “Ben bekârım da ondan” diye güldü. “Bekârlar şişmanlamaz.”

Bulkara Alpara, şaşırmıştı. “Ne ilgisi var?”

“Olmaz olur mu? Bekâr adam gece buzdolabına bakar, iştahını kabartan bir şey göremez, yatağa döner. Evli adam gece yatağa girer, iştahını kabartan bir şey göremez, buzdolabına döner.”