Olaylar Ve Görüşler

Atatürk’ün dış politika stratejisi ve günümüz - DOÇ. DR. HÜNER TUNCER

14 Aralık 2024 Cumartesi

Ortadoğu ülkeleri, yanıbaşımızdaki Suriye başta olmak üzere, kendilerini bir anarşi ve şiddet sarmalında bulurken Türkiye’nin, çok dikkatli ve rasyonel bir dış politika izlemesi gerekmektedir. Burada cumhuriyetimizin kurucusu ve çağdaş Türkiye’nin yaratıcısı Atatürk’ün dış politika ilkelerinin rehber alınması şarttır. Bu nedenle burada, büyük Atatürk’ün dış politika ilkelerinin başlıcalarını bir kez daha anımsamamızda yarar vardır.

Atatürk’ün dış politika ilkelerinin başında “Yurtta barış, cihanda barış” ilkesi gelmektedir. “Yurtta barış”, devlete vatandaşını huzur ve güven içinde yaşatabilmesi için sorumluluk yüklemektedir. “Cihanda barış” ise uluslararası ilişkilerde güce ve güç tehdidine başvurmamayı ve uluslararası uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözüme kavuşturulmasını ifade eder. Atatürk, “Biz kimsenin düşmanı değiliz, yalnızca insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız” derken eşsiz bir insan sevgisinden ve saygısından söz etmekteydi.

GERÇEKÇİ OLMAK

Atatürk’e göre Türkiye, barışı isteyen ve amaçlayan devletlerle işbirliği içinde olmalıydı. Atatürk, Kasım 1931’de şöyle demekteydi: “Amacı Türkiye’nin güvenliği olan ve hiçbir ulusa karşı olmayan bir barış yolunu izlemek, bizim her zaman ilkemiz olacaktır.” Atatürk’ün bu ilkesinden hareketle Türkiye Cumhuriyeti, bölgesindeki barışı da koruma yükümlülüğü altındadır ve dünya barışını korumayı amaçlayan bir dış politika izlemelidir. Atatürk, 1935 Haziran’ında Amerikalı gazeteci Baker’a şunları söylemişti: “Eğer sürekli barış isteniyorsa halkların durumunu iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsanlığın tümünün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir.”

Atatürk’ün bir diğer dış politika ilkesi de “gerçekçilik”ti. Gerçekçi bir dış politika, maceracılıktan uzak bir politika olmalıydı. Atatürk, bu dış politika anlayışını şu sözleriyle dile getirmekteydi: “Sınırlarımızı ve olanaklarımızı bilelim!” Türkiye, gücünün ve olanaklarının bilincinde olarak dış politikasını saptamalı, ayrıca diğer devletlerin güçlerinin de bilincinde olmalıydı. Bu “gerçekçilik”te “ödün vermek” ya da “sindirilmek” söz konusu değildi.

Dış ilişkilerde dostlukların ya da düşmanlıkların söz konusu olmadığı, yalnızca devletlerin ulusal çıkarlarının belirleyici rol oynadığı, Atatürk’ün ortaya koyduğu dış politika ilkeleri arasındadır. Bunun özellikle etrafımızdaki ülkelerde şiddet sarmalığının doruğa tırmandığı zamanlarda dikkate alınması gerekir.

BARIŞÇIL ORTAM

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasını şöyle tanımlamaktaydı:

“Ulusal politika demek, ulusal sınırlarımız içerisinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlığımızı korumak, ulusun ve ülkenin gerçek mutluluğuna ve refahına çalışmak ve yabancı ideolojilerden (komünizm, panislamizm, panturanizm gibi) uzak kalmaktır.”

Atatürk döneminde saldırgan olmayan dış politikasıyla Türkiye, Doğu Akdeniz’de ve Ortadoğu’da barışçı bir ortamın gelişmesinde de çok önemli bir rol oynamıştı. Türkiye, 1932 yılında Milletler Cemiyeti’nin üyesi olduktan sonra, Ortadoğu’nun en güçlü devleti olarak görülmeye başlandı. Böylelikle Batılılarca “Avrupa’nın hasta adamı” olarak nitelendirilen Osmanlı Devleti’nin yerini, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde “Balkanlar’ın ve Ortadoğu’nun sağlıklı adamı” almıştı.

Türkiye, Atatürk’ün dış politika ilkelerini uygulayarak Ortadoğu’da yeniden bir denge unsuru olabilir ve bölge devletlerinin istikrara kavuşmasında belirleyici bir rol oynayabilir. Bu rolü oynayabilmesi için öncelikle devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e sahip çıkılması ve bu büyük insanın iç ve dış politikada benimsediği ilkeler çerçevesinde politika uygulayarak Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden sözü dinlenir bir devlet konumuna getirmesi gerekmektedir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları