Öner Yağcı

Savaş ve insan

14 Aralık 2024 Cumartesi

Savaş, insanlar arasındaki güç ve çıkar çatışmalarının en azgın biçimidir. Eşit olmayan insanlar arasında süren çatışmaların, toplumlararası vuruşmaya, zorbalığa dönüşmesidir.

İnsanın yaşama hakkını elinden alan savaş, bir siyasal iktidar biçimidir.

“Her ulusta sayılı insanlardan oluşan bir topluluk (sınıf) üretim ve değişim araçlarını elinde tuttukça, öbür insanların da yönetimini elinde tutacak, onlara kendi yasalarını zorla kabul ettirecektir. Bu topluluk, yığınların gösterebileceği tepkilerden korunmak için ordulara dayanacaktır. Karşıtlıklardan yararlanacak, özgürlükleri kısacaktır. Bunlar sürdükçe, ekonomik, toplumsal siyasal çatışmalar oldukça savaşlar da olacaktır” diyor Jean Jaures.

SAVAŞ KÜLTÜRE ŞİDDETTİR

Toplumsal adaletsizliklerle, siyasal özgürlüklerle yakından ilgili olan savaş, bireyin ve toplumun yaşamına, yaratıcılığına, özgürlüğüne, kültürüne şiddet yoluyla engel olmaktır.

“Her savaş insanlığın ilerlemesini engelleyen kötülük zincirine bir halka ekler” diyor Albert Einstein.

Savaş, dinler, ırklar, sınıflar adına, bunlar aracılığıyla çıkarlarını genişleten, tarihin her döneminde ayrı sıfatlar almalarına karşın aynı olan birilerinin egemenlik yöntemidir.

İnsanların savaştan yana harekete geçirilmesi çok kolaydır çünkü insanın doğasında sevgi, nefret, üretme, yaşatma gibi yok etme güdüsü de vardır.

Zayıf, düşüncesiz insanların duygularının ateşlenmesidir savaş.

Kışkırtmalarla yok etme, öldürme güdüsü kolayca açığa çıkar ve savaş çağrısı, düzenlerin adaletsizliğiyle mutsuz olan insanlarda nefret güdüsünün harekete geçmesine yol açar.

Yok etme çılgınlığını ateşleyen savaş kışkırtıcılığı, demagojiye açık insanları kitle iletişim araçlarıyla istediği yöne yönlendirerek bağnaz, akılsız bir halk yaratmayı amaçlar.

SAVAŞ ATALARIN AYIBIDIR

Atalarının ayıbı, utancı olan savaşı yaşamamak, yaşatmamak da yeni kuşakların görevlerindendir.

Bugünün dünyasında barışa sağır olmak, barış yandaşı olmamak hakkı yoktur insanın.

Savaşın egemenliğine son vermek, dünyanın yaşanılası olmasını isteyen, onu ödünç aldığı çocuklarına kirletmeden, yozlaştırmadan, geri vermek duyarlılığını, bilincini taşıyan her insanın görevidir.

Mihail Şolohov uyarmıştı: “Barışın düşmanları aklın sesine kulak vermek istemiyorlar; her yeri bir anda sararak dünya yüzünde tüm yaşamı yok edecek nükleer alevlerin üzerine benzin dökmeye hâlâ devam ediyorlar.”

Paul Eluard, “Barış asıl yasasıdır insanlığın” derken Victor Hugo noktayı koymuştu: “Barış, her şeyi hazmeden mutluluktur.”

SAVAŞSIZ YAŞAM ARAYIŞI

Tarihte kölesiz bir yaşam düşünülemezdi, köleler olmasa kim çalışacak denirdi ama insanlık kararlı ve acılı savaşımlarıyla köleliği kaldırdı yaşamdan.

Bugün insanlık savaşsız bir yaşamın düşünülemeyeceği yanılsamasını yaşıyor.

Oysa savaşların ortadan kaldırılabileceği düşüncesinin egemen kılınmasıyla silahlanma harcamalarına aktarılanlarla yoksulluğun yenilebileceği, yokluk ve yoksunluk yaşayan halkların bunun nedeni olarak gösterilen yapay düşmanlıkları yok edeceği bilinse, savaşın zorunlu olduğu yanılsaması da kölelik gibi silinecektir.

Hitler Savaşının Tarihini Taşıyan Bir Mezar Taşı şiirinde, “Hoş gördün, baba, askere gitmemi,/ anne, beni saklamadın,/ kötü öğütler verdin bana, ağabey,/ ablacığım, uyarmadın beni!” demişti Bertolt Brecht.

İnsan türünü, insanlığın binlerce yıldır yarattığı, ortak ürünü olan uygarlığı, kültürel zenginliği yok etmeye yönelik olan savaşa karşı olmak, insanın varoluş sorumluluğudur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözü bu sorumluluğun bilgece aktarılmasıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Savaş ve insan 14 Aralık 2024
Zaman, savaş ve insan 7 Aralık 2024
Tüketilmek 30 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları