Bin çile, bir çınar

01 Eylül 2024 Pazar

1970’li yıllarda Stuttgart’ın banliyösü Esslingen’deki Süleymancılar, Kuran kursları açarak, inşa ederek İslama hizmet yolunda olduklarını söylüyorlardı. Saklı amaçları, şeriat devleti kurmaktı. Kuran kurslarını, öğrenci masraflarını gerekçe göstererek bağış, zekât ve fitre topluyorlardı. Makbuzsuz ya da sahte makbuzlarla toplanan yüzbinlerce Alman Markı’nın akıbetini, ne kadarının amaca kullanılıp ne kadarının cebe indirildiğini bilmek mümkün değildi. 

Örneğin 1975 Ramazan ayında sadece Sindelfingen Camisi’nden 150 bin mark toplamışlardı. 

Bu fiili durum karşısında, üzerime düşeni yapmam gerekiyordu. Vaaz verdiğim tüm camilerde ve konferansa çağrıldığım derneklerde işçilerimize Kuran kursu yapımı, bakımı ya da tadilatı için zekât ve fitre verilmesinin caiz olmadığını, dinde yerinin bulunmadığını; zekâtın, fitrenin ancak ve yalnızca Kuran kursu öğrencileri ile yoksullara verilebileceğini, dini dayanaklarını da göstererek anlattım. 

SİYASAL İSLAMIN ALMAN TARİHİ

Çabalarımın sonunda, 1976 yılında Sindelfingen Camisi’nde toplanan para 25 bin mark dolayında kaldı.

Aynı yıl Esslingen’deki camide kadir gecesi verdiğim vaazda, Kuranın nüzulü üzerine konuşurken; biri sözümü keserek “Kuran hakkında konuşamazsın, çünkü Kuran düşmanısın” diye zırvaladı. Süleymancı olduğu belliydi. Tekerlerine çomak sokanları Kuran düşmanlığıyla suçlamak, en bilindik yöntemlerinden biriydi.

“Ben Kuran kursu mezunuyum, hafızım, nasıl Kuran düşmanı olabilirim?” deyince; “Kuran kurslarına zekât, fitre verilmez diyorsun!” diye karşılık verdi. 

TEHDİDE PAPUÇ BIRAKILMAZ

Soğukkanlılığımı korudum. “Tövbe suresi 60. ayette, zekâtın kime verileceği belirtiliyor, ulema da zekât nereye verilirse fitrenin de oraya verileceği görüşünde. İslam’ın tanımı ve ulemanın tanımında Kuran kursları yok. Ben kendiliğimden bir şey söylemiyor, Kuranın ve ulemanın görüşünü sahipleniyorum, bundan da geri durmam” dedim. 

Tartışmayı dinleyen işçiler bana sahip çıktı, yüksek sesle “Hocam konuşmaya devam et” dediler. Yalnız kalan ve hoca geçinen Ahmet adlı şahıs da camiyi terk etmek zorunda kaldı.

1976 Ramazan ayı hasılatlarındaki dramatik düşüşü benim çabalarıma bağlayan -doğrusu da öyle-  Süleymancılar, imzasız tehdit mektupları gönderdiler. Sonuç alamayınca, ataşeliğe gelen bir işçi, sureti haktan görünerek güya beni sevdiğini ve kötülük görmemi istemediğini; dernekçilerin 100 bin markı gözden çıkardığını, bir kiralık katile beni öldürtmek istediklerini anlattı.*

AKIL YOLUNU, HAK YERİNİ BULUR

Yukarıdaki satırlar, yoksulluğun bağrında doğup ışığı söndürülemeyen üstün bir zekânın, özündeki ozan vicdanı ve dürüstlükle bütünleştiği Gani Aşık’ın, hafızlıktan milletvekilliğine uzanan 87 yıllık yaşamöyküsü Çilelerin Çınarı’ndan alıntılanmıştır. 

Gani Aşık, küçücük bir çocukken kendisini döve döve Kuranı ezberleten babasına kin tutmayıp 14 yaşında yetim kaldığında yün yorganını sırtlanıp İstanbul’a gelecek ve bir otelde çaycılık yaparak Kuran “ilmini” ilerletecek kadar inançlı bir din insanıdır. Yıllarca medrese kökenli “alimler”in rahlei tedrisinden geçmişliğine karşın törpülenemeyen zekâsı, onu uygarlığın ana damarı laik Cumhuriyet ve Atatürk Devrimlerine bağlamıştır. Çalışarak okuduğu ilahiyat fakültesini bitirdikten sonra “CHP’li” müftü olarak atandığı her yerde inandığı dini, laik Cumhuriyet değerleriyle savunmuş ve 1977’de Kayseri milletvekili seçilmiştir. Gani Aşık, laik Cumhuriyet’in en değerli din bilginlerinden biri, pek çok kitabın ve Cumhuriyet gazetesinin kadim yazarı; Aydınlanmacı bir bilgedir. 

Duygulanarak okuduğum yaşamöyküsünü saygıyla selamlıyorum. 

* Çilelerin Çınarı “Yetimlikten Vekilliğe”, Cumhuriyet Kitapları, 2024.


Bir zamanlar sizin gibi çocuktum

Bugün ben de ‘herif’ oldum yavrular

Kınamayın uykuya çok acıktım

Bu yaşımda öğrenciyim yavrular


Kalbırımız asılı duvardayıdı

İneğimizin gözü zavardayıdı

Babam irahmetlik hovardayıdı

Altı kere kadın aldı yavrular


Bir Fadime vardı bir de Şakire

Emmi derdik Köselerin Bekir’e

Ekmeği doğrayıp donmuş hekire

Kaymaklı bal gibi yerdik yavrular


Yaşım on üçe indi öğrenciyim orta birde

Yıllarımı yitirdim zaman denen nehirde

Başarı emekte saklı ne keramet ne sihirde

Sert kayaya yeni çarptım yaralıyım yavrular.


GANİ AŞIK 

(Sümer Ortaokulu, 1950)


Yazarın notu: 5 Eylül perşembe günü Dalaman Belediyesi’nin düzenlediği Dalaman Kitap Günleri’nde Dr. Ceyhun İrgil ile birlikte saat 19.00’dan öteye kitaplarımızı imzalayacağız, 20.30’da “Siyasette adalet ve vicdan” konulu bir söyleşi yapacağız. Yakınlarda olan okurlarımızı bekleriz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Havasız kadınlık 14 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları