Anılarımızı Çalan Hırsızlar (2)

12 Şubat 2012 Pazar
\n\n\n

Anlattığım yıllarda, göz bebeği kızını özel sınavla kazandığı Notre Dame de Sion (Kız) Lisesine yatılı gönderen tüm ebeveynler, Reşat Nuri Güntekinin Çalıkuşunu hatmetmiş, idealist Ferideler yetiştirdiklerine inanıyorlardı. Zaten çoğunun hayali, bilim insanı, akademisyen, diplomat, sanatçı ve kölemşor evlatlarla fazlasıyla doğrulandı.

\n

Hubert Köşkündeki o tek ders yılı, ailelerinden ilk ayrılığın yürek ağrısına, yedikleri dokuz kuduz aşısının karın ağrısı karışan NDS yatılıları, Haydarpaşa Garından yarıyıl tatiline kalkacak vuslat trenini bekliyordu ki...

\n

İstanbul, korkunç bir soğuk ve geride bıraktığımız 20. yüzyılın en yoğun kar tabakasına gömüldü. Okullar, zamanından önce tatil edildi. Ancak yatılı öğrencileri ülkenin dört bir yanına göndermek kolay değildi. Haydarpaşadan Anadoluya kalkan trenler tıka basa doluydu.

\n

Ama o yıllarda Notre Dame de Sionlu ablam”, şimdi Büyükelçi Feryal Çoturun babası da TCDD genel müdürü, babamın kadim arkadaşı Seyfi amcaydı! Dolayısıyla trene vagon eklendi ve Feryal Çotur liderliğindeki Ankaralı NDS öğrencileri, Haydarpaşadan kalkan son katara bindiler. Kar yüzünden başka tren kalkmayacağı gibi, bizimki de zaten kara saplanacak ve yolda kalacaktı

\n

Hayatımın en eğlenceli yolculuğuydu. Zümrüt yeşili gözleriyle okulun en güzel kızı Feryal abla, Elvis Presley hayranıydı ve tüm şarkılarını ezbere bilirdi. Yarıyolda kara saplanan trende mahsur kaldığımız iki günde, trende yiyecek bitti, müzik bitmedi. Sınıf arkadaşı Remziye ile birlikte, Elvisin tüm repertuvarını seslendirdiler. TCDD yönetimi, içinde kızların olduğu vagonu, ne olur ne olmaz, kilitlemişti. Karnımızı pencereden ekmek ve su veren yardımsever köylüler doyurdu. Sonunda yol açılıp Ankaraya vardığımızda, o trenden mutluluğu ömür boyu sürecek anılarla indim.

\n

***

\n

Nasıl başlarsa öyle sürer ya, Haydarpaşa Garından hep sıradışı yolculuklara çıktım. Bazen, trene bile binmeden Can dostum Memet Baydur, yeni bir oyun yazıyordu. Haydarpaşa Garında hayal ettiği Kadın İstasyonunu ilk kez Haydarpaşa Gar Lokantasında, tren düdüklerinin arasında dinledim, Memetten. Oturduğumuz masayı, beyaz örtü üzerindeki iki kadeh rakıyı, kocaman gözlüklerin ardında muzip gözlerini, çocuksu yüzünü bugün gibi anımsıyorum.

\n

Zaten anılarımızı çalanların, tarihi hoyrat bir iştahla yakan, yıkan, satan, yok etmediğini bile illa ki dönüştürenlerin sorunu bu: Bizim güzel anılarımızın beşiği mekânlar, onların unutmak istediği özgeçmişin, artık inkâr ettiği kimliğin tanıkları. Çıktığı kabuğu beğenmeyen oldumcuka aslını, buldumcuka neslini, bağcıyı kovana dağdan inmişliğini, kentli gibi yapana köylülüğünü anımsatıyorlar.

\n

Haydarpaşa Garına yamalı poturuyla inen yoksul, yağmaladığı İstanbula efendi olur da çulsuzluğunu anımsatan Haydarpaşa Garını korur mu hiç? Aslını inkâr ederken ardında tanık bırakır mı?

\n

Zaten yaktı, elbette yıkacak. Geçmişine tanık olmayan yegâne zenginlik ölçüsüne vuracak, içini boşalttığı tarihi. AVM yapacak, otel konduracak. Haydarpaşayı, kendisini dönüştürdüğü gibi sıradan, zevksiz ve abartılı bir görgüsüzlük abidesine dönüştürecek.

\n

***

\n

Taksim Gezideki ağaçlık alana, onlara çaresiz ve ürkek dolaştıkları beş parasız gençliklerini, belki de utanç duydukları kimi geceleri anımsattığı için ordusu yok edilmiş bir kışla kondurmak istiyor, olamazlar mı?

\n

Emek Sinemasını, çocukluğunda, gençliğinde bu güzel sinemada güzel filmler seyreden, anılar edinen kim gözden çıkarabilir? Elbette kapısından kovulan, bilet parasını denkleştiremeyen, sevgilisiyle el ele tutuşamayanların hıncı satar, yıkar ancak!

\n

Ama işte bunlar, bir kez paralanmayagörsünler

\n

Karısının kızının en küçük çantasına 5 bin TL ödeyip koluna taktığı Chanel, Haydarpaşa Garında çekilen ve milyonlarca dolar harcadığı reklam filmiyle tanıtırken dünyaya, seçkinlik markasını

\n

Haydarpaşa Garını, o trenlerden çarıklı ayakları, yamalı poturlarıyla indiklerini unutmak için yok edenler... Seçkinliğin, kendi talihine yar olmasa da tarihe sahip çıkmak, yani soyluluk olduğunu asla öğrenemeyecekler.

\n

Çünkü soyunu inkârla soylu olunmaz.

\n

Anı hırsızları tarihi soysuz, tarihe saygısız olmak zorunda.

\n\n\n

‘G’ NOKTASI

\n\n\n

AKP hükümeti, bugüne kadar öpüp başına koyduğu ve baskın, arama, tutuklama, içeri tıkmalarını anaç gözlerle izleyip babaç sözlerle savunduğu haşarı yavrusu, özel yetkili yargının MİTe dokunmasına niye bozuldu, anlayamadım.

\n

MİT Müsteşarını ÖYMden kaçırmak için kişiye özel Hakan Fidan Yasası çıkacak.

\n

MİT Müsteşarı, apoletlerinin yeri henüz soğumamış bir Genelkurmay Başkanından daha yüksek bir devlet katında mıdır? Devlete 139 general ve amiralden daha mı sıkı bağlı, daha mı sadıktır?

\n

Belki de devletten çok hükümete sadakati sorgulanacaktır, MİT Müsteşarının

\n

AKP iktidarını onca teröristve yüzlerce darbeciden bunca koruyup kollayan ÖYMden şimdi korkmak niye? Kendi atadıkları savcılardan daha iyi mi bilecekler kimin terör, kimin darbe peşinde olduğunu?

\n\n\n

Her canlı ölümü tadacak!

\n

ÖZEL YETKİLİ MEZARLIK

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tetiği kim çekti? 7 Eylül 2024
Bin çile, bir çınar 1 Eylül 2024
Kepçe nerede? 31 Ağustos 2024

Günün Köşe Yazıları