Saraylı, tarikatlı, kirli ittifaklardan kurtulmadan olur mu?

07 Eylül 2024 Cumartesi

Dünyanın imparatorluklar tarihi içinde Osmanlı’nın yerinin hakkını vermek bir yana, tek adam rejiminin okumaları ile bugünlere taşınmaya kalkışılmasının sonuçlarını bile bir köşe yazısına taşımanın işlevi olamaz. Olsa olsa bilinçli çarpıtılarak gönüllerde kalmış, sultanlık dönemlerine özlemlerle günümüze çarpıtılarak taşınanların açtığı yaraları anımsayabiliriz. Türkçesi söz konusu tarihsel gerçeklerin çarpıtılmaları ile günümüzde bize yaşatılanlar, dayatılan düzenler arasındaki ilişkileri doğru okumaya çalışabiliriz.

Sonuç olarak Osmanlı’nın parçalanması sonrası çok geniş sınır alanları içindeki oynanmış büyük emperyal oyunlar, halklarına kurulmuş tuzakları da asla unutmadan, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları olarak Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, kuruluş-kurtuluş savaşları süreçlerinin yaşanması ile devrimler tarihimize geçiş yapabiliriz. Hani günümüzde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözcükleriyle, kurtuluş tarihimizden gelenek, askeri okullarımızdaki mezuniyet törenlerinde slogan atılmasının suç olarak algılanması isteniyor ya... Nedenlerini, birilerinin ödlerinin kopmasını sorgulayabiliriz.

Kurtuluş, kuruluş savaşlarımızın çok zorlu koşullarındaki dünyaya örnek, ötesinde umut, oluşturmuş devrimler tarihimizin çoğunluğu Atatürk’ün yaşam yıllarında yerleşmiş en büyük devrimlerin adımlarıyla onurlanmak hakkımız. Emperyal dünyanın insanlığa unutturmak istediği değerler yumağı. Kemalizmin bağımsızlık savaşımlarını veren ülkelerde örnek olamaması için emperyal güç odaklarının çok büyük, güçlü ideolojik savaşımları unutulacak gibi değil.

***

Dünya ile birlikte ülkemizde de unutturalabilmeleri için çok çaba gösterilmiş. Sonrası, Cumhuriyet tarihimizde yürünen yollarda, iç dış odaklı kirli çıkar ağları adına kurulmuş ittifaklarla çok fazla zikzaklar çizilmiş. Askeri birden acıtıcı, çarpıcı, sivil çok daha uzun soluklu çok daha içten, derinlikli, çarpıcı, zikzaklı yürüyüşlerle bir ileri, iki geri gidivermemiz öğretiye dönüştürülmüş. Günümüzdekilerin, Osmanlı’nın bir ileri, iki geri olarak yapılan ünlü askeri yürüyüşünü kutsallaştırarak gündemimize taşımış olmalarında payı var mıdır?

Günümüzün, dünya çapındaki genel toplumsal gerilere savrulmayla da bağlantılı, ülkemizde ise en etkili çarpıcılarından biri olarak yaşanan, 2002’den başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde sürmekte olan tek adam rejimine dönebiliriz. Dünyada, sivil diktatörlükler iktidarlarında bile böylesine uzun yaşanabilmiş bir örneği daha yok sanırım. Sırrını isteyenler diledikleri gibi gerekçelendirebilirler.

Bütün dönemlerinin gazeteci olarak içinden tanıklıklarıyla, kurulurken sürpriz siyasal cephe değişikliği ile Milli Görüş’ten kopuş ile Fethullah Gülen ittifakı ile buluşmaları var. 15 Temmuz’da bilinen Gülen’in FETÖ’ye, ABD kaynaklı darbe operasyonuna, başarısız kalan silahlı darbe gecesinin, ortak siyasal, toplumsal direnişine ayrıntılarına girmeden yürekten katılanlar safında kalmak koşulu ile.

Dünyada bir örneği olmayan, ucube, en diktatoryal modelin bile hukuku ayaklar altına alınıyor olarak bugünlere gelişimizin açtığı toplumsal yaraların çok kalın olarak altını çizme günlerindeyiz. Ülkemizin yüzde doksan üstü yaşayanları için, yaşam koşulları artık katlanılmaz boyutlarda gerilere püskürtülmüş olmasının gerçekleriyle yüz yüzeyiz. Bu düzenin böylece sürüp gitmesi yaşamsal tüm gerçeklere aykırı. Çıkışı bulabilmek için çok akılcı, çok dayanışmalı, çok toplumsal çözümler üretmek zorunda olmak tek gerçeğimiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları