Mehmet Şakir Örs

Muhalefet belediyelerine kıskaç

08 Kasım 2024 Cuma

Ülkemizde muhalefete mensup belediyelerin ve belediye başkanlarının çalışması giderek daha da zorlaşıyor. İzmir ve Ege’de belediye başkanlarının büyük çoğunluğu CHP’li olduğu için, bu durum pratikte CHP’li belediye başkanlarının kıskaca alınması sonucunu getiriyor.

Aslında yerel yönetimler üzerinde ‘Demokles’in kılıcı’ gibi sallanan bu kıskaç; CHP’li belediyelerin ve başkanların çalışmalarını olumsuz etkiliyor. Muhalif başkanlar, giderek hizmet üretemez ve projelerini yerine getiremez hale geliyorlar.

HEM MALİ, HEM DE İDARİ

Yerel yönetimler üzerindeki kıskaç ve baskılar, hem mali ve hem de idari alanlarda kendini gösteriyor. Bu durumun en çarpıcı örneği, yılların birikimi olan SGK borçlarının yeni başkanların önüne konulmasıdır. Bu dönemde belediye gelirlerinden kesinti oranları yükseltilerek, onların da bir kamusal hizmet kurumu olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir.

Belediyelerin kamuya borçlarının yeniden yapılandırılmasında da, başkanların siyasi tutumlarına göre ayrımlar yapılmaktadır. Örneğin Selçuk Belediyesi’nin yıllardır temel gelir kaynağı olan Meryemana girişindeki otoparktan sağladığı gelir kaynağı, elinden alınmak istenmektedir. 

YENİ DURUM VE BELEDİYELER

İstanbul’un ve Türkiye’nin en büyük ilçelerinden Esenyurt’un CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer’e yapılan terör operasyonu, muhalif belediyelere ve başkanlara verilen bir gözdağıdır. Daha da acısı Esenyurt’ta ve sonrasında DEM’li başkanların bulunduğu Mardin, Batman, Halfeti’de ‘kayyum’ uygulamasına geçilmesidir.

Buna benzer operasyonlar geçmişte de yapılmıştı. Örneğin Türkiye’nin 3. büyük kenti İzmir’de büyükşehir belediye başkanına ve bürokratlarına  yönelik ‘kumpas’ davaları açılmıştı. Güneydoğu’da da ‘kayyum’ uygulamaları yapılmıştı. Ama bütün bu uygulamalar siyaseten ters tepti. Ancak günümüzde yaşananlara bakılınca, bütün bu yanlışlıklardan yeterince ders alınmadığı anlaşılıyor.

BELEDİYELERİN DAYANIŞMASI

Bu zorlu dönem, öncelikle muhalif belediyelerin kendi aralarındaki işbirliğini güçlendirmesiyle aşılabilir. Ama ondan da önemlisi ve önceliklisi, yerel yönetimlerin kendi hemşehrileriyle oluşturacakları dayanışma ve bütünleşme ağı olacaktır. Yerel yönetimlerin çevresinde demokratik bir savunma hattı oluşturulmalıdır.

Bunun yolu da yerel yönetimlerin, görev alanlarındaki yerel toplumsal dinamiklerle, kanaat önderleriyle, sivil toplum kesimleriyle ve her şeyden önce kendi çalışanlarıyla bütünleşmesinden geçmektedir. Örneğin İzmir’in yakın geçmişinde, Aziz Kocaoğlu döneminde bunun en çarpıcı örnekleri yaşanmıştı.  

HALKA DAHA İYİ ANLATILMALI

Bütün bunların kotarılabilmesi için, muhalif belediyelere ve başkanlara yönelik engellemeler / baskılar halka daha iyi anlatılmalıdır. Muhalif başkanlar, karşı karşıya bulundukları zorlukları, çektikleri sıkıntıları; hem çalışanlarına ve hem de sorumluluk taşıdıkları kenttaşlarına saydam biçimde aktarmalıdır.

Siyasal iktidarın muhalif özellikle de CHP’li belediyelere yönelik hamleleri, ancak böylesi örgütlü ve birleşik bir çabayla boşa çıkarılabilir. Hatta bu baskı ve yıldırmalar, ‘kayyum’ uygulaması; tam tersine geri dönüp, düzenleyicilerini siyaseten vurabilir!

***

Elektrik Fabrikası İzmir’in tarihidir

Bazı özellikli mekânlar kentlerin tarihi ile bütünleşirler. Tarihi Elektrik Fabrikası’nın da İzmir için böylesi bir anlamı ve değeri vardır. İşte bu nedenle de, Elektrik Fabrikası İzmir’in ve İzmirlinin tarihidir, geçmişidir.

Bu tarihi alan üzerinde, bugünlerde adeta kara bulutlar dolaşıyor. İzmir ve İzmirli için simgesel değeri olan tarihi mekân, rant amaçlı yeni planlamalara kurban edilmek isteniyor. Özelleştirme İdaresi tarafından, tarihi Elektrik Fabrikası’nın çok katlı yapılaşmaya açılacağı, bunun planlama hazırlıklarının yapıldığı haberleri gündeme düşüyor.

ASIRLIK MEKÂN

İzmir Elektrik Fabrikası, 1929 yılında inşa edilmiş. Cumhuriyetin ve Cumhuriyet ekonomisinin ilk atılım dönemlerinin tüm karakteristik özelliklerini taşıyor. O dönemlerde kentin endüstrileşmesinde, iktisadi, sosyal ve kültürel gelişiminde çok önemli işlev üstlenmiş. Ayrıca mimari açıdan da arkeolojik özgünlük ve ilginç özellikler taşıyor.

İşte İzmir’in bu kültürel değeri, merkezi idare tarafından 30 kat yapılaşmanın olacağı ticaret ve turizm alanı haline getirilmek isteniyor. Bu konuda görüşleri istenen İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Konak Belediyesi olumsuz görüş bildiriyorlar.

İZMİR SAHİP ÇIKMALI

Daha önceki dönemde de buranın kültürel açıdan değerlendirilmesi gündeme gelmiş ve İzmir halkı adına Büyükşehir Belediyesi, Grand Plaza şirketi üzerinden bu işe talip olmuş ve açılan ihaleyi de kazanmıştı. Ancak Özelleştirme İdaresi tarafından sonuç onaylanmadı. Demek ki merkezi idarenin farklı planları ve hazırlıkları varmış!

Bu gelişmeler karşısında, İzmir’e ve İzmirlilere önemli bir görev düşüyor. Yerel yönetimler öncülüğünde İzmir’in bütün kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları, iş dünyası temsilcileri bir araya gelip, bu tarihi ve kültürel mirasa sahip çıkmalı... Bu sahiplenişin, tüm İzmirliler için, İzmir’in tarihine bir saygı duruşu ve aynı zamanda bir yurttaşlık ve hemşehrilik görevi olduğunu düşünüyoruz.. Bu bağlamda İzmir’in tüm yerel dinamiklerini, tarihi Elektrik Fabrikası’na sahip çıkmaya çağırıyoruz!..

***

Eşrefpaşa modeli

İktidarın uyguladığı sağlık politikası çöküyor. Sağlık alanındaki olumsuzluklar çoğalıyor ve sorunlar giderek tırmanıyor. Sağlıktaki özelleştirme uygulamaları, hastanelerin ve sağlık kurumlarının önemli bölümünü adeta bir ‘rant kapısı’ haline getirdi. Bununla ilgili ortaya çıkan yolsuzluklar ve yanlışlıklar da, doğrusu tüm yurttaşları endişelendiriyor.

Sözün özü, sağlık hizmetleri ile ilgili olarak kamuoyunda büyük hoşnutsuzluk var. Öyle ki ne sağlık hizmetine ihtiyaç duyan yurttaşlar memnun, ne de sektörün içinde görev yapan başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanları! Dolayısıyla, sağlık alanı ile ilgili yeni arayışlar gündeme geliyor.

Bu bağlamda, muhalefet belediyeleri, kentlerde yaşayanların sağlık hizmetlerine nasıl katkı sunabileceklerinin arayışı içindeler. Gazetemizin önceki günkü manşetinde yer alan  ‘Belediyelerden hastane adımı’ haberi de işte bu arayışın ürünüydü.

Bu haber ve arayış, ister istemez İzmir’in Eşrefpaşa Hastanesi’ni akıllara getirdi. Çünkü yıllardır İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak çalışan hastane çok özgün bir model. 1908 yılında hizmete giren hastane, 1950 yılından itibaren belediye tarafından yönetilmiş. Üstelik bu dönem İzmir’de mesleği hekimlik olan bir başkan var. Bizde dün sabah ziyaretimize gelen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’a, sıcağı sıcağına bu konuyu sorduk.

Aynı zamanda Sağlıklı Kentler Birliği Başkanı da olan ve gazetemizin konuyla ilgili manşet haberini birlikte okuyup değerlendirdiğimiz Tugay; Eşrefpaşa Hastanesi’ni bu dönem daha da geliştirip güçlendirecekleri bilgisini verdi. Bu konuda, İzmir olarak tüm ülkeye ‘rol model’ olabileceklerini söyledi. Kısacası, tarihi Eşrefpaşa Hastanesi, sağlık hizmetlerine katkı sunmak isteyen yerel yönetimlere model olmaya hazırlanıyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Laiklik çağrısı 24 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları