Mehmet Şakir Örs

Kemeraltı, İzmir’in nabzı

06 Aralık 2024 Cuma

Kemeraltı denince her daim yürek tellerimiz titrer… Anıların içinden ayaklanan ve geçmişten günümüze uzanan pek çok fotoğraf, adeta belleğimizde harmandalıya kalkar!.. Tıpkı, bir zamanlar, yolu bir şekilde Kemeraltı’ndan geçen hemen her İzmirli ve Egeli hemşehrimizde olduğu gibi…

KEMERALTI’NIN HATIRLATTIKLARI

Kemeraltı, İzmir’in yüreğidir, atardamarıdır!.. Günümüzde tarihsel özelliklerinden çok şeyler yitirmiş olsa bile, yine de o bizim Kemeraltı’mızdır… Kemeraltı çocukluğumuzdur, gençliğimizdir, kısacası hayatımızdır!.. Biz İzmirliler ve Egeliler, Kemeraltı’nda, kentin geçmişi ile birlikte aynı zamanda kendimizi, kendi tarihimizi de buluruz. Nice yaşanmışlıklara adres olmuş, nice anılara ebelik etmiştir o daracık tarihi sokaklar… 1970’li yıllarda, üniversite öğrenciliği dönemimizde; Kemeraltı’nın girişinde, sloganlar atarak sol dergiler satmamızı ve ayrıca yılbaşı / bayram nedeniyle kurulan sergilerde bağırarak İzmirlilere tebrik kartı satmayı nasıl unuturuz…

İNSAN IRMAĞI

Yine o yıllarda, Kemeraltı çevresindeki hukuk bürolarında çalışırken; ikinci beyler sokağında birkaç basamak merdivenle inilen Yılmaz Usta’nın salaş dükkânında yediğimiz köfte piyazın lezzetini, bugün bile damağımızda duyumsuyoruz. Ya üçüncü beylerdeki vazgeçilmezimiz olan meşhur Atom Ali’nin menemenine ne demeli? Tabii birinci beylerdeki Bodrum ile Veysel çıkmazındaki Ferit Baba’nın yerinin de bizde apayrı izleri var. Anafartalar Caddesi üzerindeki Şükran ile Dönerci Atıf da unutulmazlarımız arasında… O yıllarda Kemeraltı bir insan ırmağıydı. Toplumun hemen her kesiminden insan adeta burada resmigeçit yapardı. Yalnızca İzmir’in farklı semtlerinden değil, Ege’nin dörtbir yanından gelenler de alışverişlerini buradan yaparlardı. Sözün özü, İzmir’in, Ege’nin yüreği her daim burada atardı!..

EKONOMİNİN NABZI

Burada atan elbette yalnızca İzmirli, Egeli insanların yüreği değildi. Aynı zamanda ekonominin nabzı da burada ölçülürdü. Piyasanın durumunu, işlerin nasıl olduğunu, insanların satınalma gücünü ve isteğini, buradaki ekonomik faaliyet ortaya koyardı. Bir bakıma ekonominin de barometresiydi Kemeraltı. 

Biz de gazetecilik ve yazın yaşamımızda; Kemeraltı üzerine pek çok yazı yazdık, röportaj yaptık ve araştırma yayımladık. Bunlardan bazılarını kitaplarımıza da aldık (İmbatın Türküsü -İzmir ve Ege Yazıları / Mehmet Şakir / RSM Yayını / 1989) ve (İZMİR - Sesler Yüzler Sokaklar / Mehmet Şakir Örs / İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayını / 2001).

ESNAF VE VATANDAŞ DERTLİ

Bütün bunları niye mi hatırladık? Son dönemde, Kemeraltı çevresinde birçok esnaf dükkânının kepenk indirdiğini gördükçe ve bu konuda gazetelerde çıkan haberleri okudukça, doğrusu yüreğimiz buruldu. Yılbaşı alışverişi bile Kemeraltı esnafının derdine çare olamadı. Buranın o görkemli dönemlerini görmüş yaşamış bir İzmirli ve Egeli olarak, bizim de

Kemeraltı anılarımız depreşti!.. Bugün bile ne zaman aklımıza İzmir’in eski halleri düşse, ayaklarımız bizi doğru Kemeraltı’na götürür. Orada geçmişin güzelliklerine doğru bir yolculuğa çıkarız. Belleğimizle, yüreğimizle Kemeraltı oluruz, Konak oluruz, İzmir oluruz!..

***

Aydın Tekstil’in hikâyesi

Aydın Tekstil fabrikasının Aydın’ın ekonomik ve sosyal tarihinde önemli bir yeri var. Bu fabrika, yörenin temel tarım ürünü olan pamuğun bir sanayi ürününe dönüşmesinin simgesel mekânıydı. 1950’li yıllardaki kuruluşundan 2000’li yıllara uzanan üretim tarihçesi, aynı zamanda Aydın’da emeğin ve alınterinin de tarihidir.

TARİŞ’Lİ YILLAR

Geçmişte Aydın Tekstil’in yüzde 99 payı Tariş’e aitti. Biz de eski bir Tarişçi olduğumuz için, o görkemli yıllarda bu fabrikaya çok yolumuz düşmüştü. Bölgedeki kooperatiflere inceleme gezilerine çıktığımızda, Aydın Tekstil’de konaklardık.

Bir zamanlar üç vardiya çalışan ve binlerce ailenin ekmek kapısı olan bu fabrika ile ilgili yaşanmış çok anımız vardır. Orası aynı zamanda, o dönemlerde Aydın’ın, Aydınlıların sosyal amaçlı buluşma ve birliktelik alanıydı...

FABRİKANIN KAPANMASI

Ülkemizde tarım satış kooperatiflerinin sanayiden uzaklaştırılması, Milli Aydın Bankası gibi kuruluşu cumhuriyet öncesine kadar uzanan finansman kuruluşlarının kaybedilmesinin ardından; Aydın Tekstil gibi üreticiye ait işletmelerin de kapılarına kilit vuruldu.

Çıkarları gereği üretici ve üretim düşmanı politikalardan beslenen kimi çevreler, bu şanlı fabrikanın çok değerli arazisine de çökmek istediler!

AYDIN’A KAZANDIRILDI

Ancak Aydınlılar için pek çok anıyı da içinde bulunduran bu değerli alan, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu tarafından zorlu ve uzun bir mücadele sonucu Aydın’a kazandırıldı.

Kapalı mekânları sürekli kültürel etkinliklerin yapılacağı bir merkez oldu. Ağaçları, bahçesi ve yeşil dokusu korunarak, Aydınlıların nefes alacağı bir sosyal gezi alanına dönüştürüldü. Geçtiğimiz günlerde de burada ilk kitap fuarı düzenlendi. Aydınlılar kültürle, sanatla ve kitaplarla buluştular.

***

Akbelen’in ‘Işık’ı...

Ünlü yayıncılık kuruluşu BBC’nin hazırladığı, 2024 yılında dünyada ilham kaynağı ve etkili olan 100 kadının arasına Akbelen çevre direnişinin simge isimlerinden Nejla Işık’ın girmesini; çok anlamlı ve değerli buluyoruz.

Bu önemli gelişmeyi ‘benim değil, bizim başarımız’ diyerek değerlendiren Nejla hanımı yürekten kutluyoruz. Geçtiğimiz seçimde İkizköy muhtarı da seçilen Işık ve onun şahsında Akbelen direnişçileri, bu değerlendirmeyi gerçekten hak ediyorlar.

ÇEVRECİ ‘AMAZONLAR’!

Ege’deki çevre mücadelelerinde köylü kadınlarımızın çok önemli rolü ve işlevi var. Onlar kadın duyarlılıklarıyla çevre mücadelesinin hep en ön saflarında yer alıyorlar. Onca baskıya, engellemeye yüreklice karşı koyuyorlar.

Onların kararlı mücadelelerini gördükçe, belleğimizde İzmir’in kuruluşu ile ilgili mitolojik öyküler ve İzmir’in kurucusu kabul edilen ‘Amazon’ ismi verilen mücadeleci kadınlar canlanıyor. Doğrusu, çevre mücadelecisi köylü kadınlar, bir anlamda günümüzün Amazonları mı diye düşünmeden edemiyoruz.

SABAHAT HANIMDAN NEJLA IŞIK’A

Aslında her çevre mücadelesi kendi kahramanlarını yaratıyor. 1990’lı yıllardaki Bergama köylülerinin çevre mücadelesi unutulmaz. O dönem de mücadelenin simge ismi Çamköylü Sabahat hanımdı. Sevgili eşim, iletişimbilimci Prof. Dr. Ferlâl Örs, o yıllarda henüz doktorasını yapıyordu. Bergama köylülerinin çevre mücadelesini doktora tezi konusu yapmıştı. Öğrencileri ile birlikte direnişçi köyleri ziyaret edip, birlikte görüşmeler yapmıştık. Sabahat hanımın evine de konuk olmuştuk.

Bunca yıl sonra Nejla Işık’ın elde ettiği başarıyı; Bergama’dan Akbelen’e, Kaz Dağları’ndan Yırca’ya, geçmişten günümüze tüm çevre mücadelecisi köylü kadınlarımızın başarısı olarak değerlendiriyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Zor ve zorlu yıl 31 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları