Mehmet Çoban
Mehmet Çoban teleformat2012@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Televizyonlarda Reyting Hastalığı

17 Şubat 2013 Pazar

Türkiye’de medya bir tuhaf. Televizyonlardaki manzaraysa tuhaftan öte. Sisli, puslu ve karıncalı. Siyah beyaz televizyon yıllarının ilk dönemlerinde yayın olmadığı zaman kar yağardı beyazcamda. İşte şu anki iklim o karlı havadan daha beter. Her şey salt reyting ölçümlerine bağlanmış durumda. Televizyondaki izlenme oranlarını araştıran bu ölçümler sokaktaki insanın bile günlük hayatını belirlemeye başladı. Reyting aşağı, reyting yukarı. Salt reklam sektörü veya program yapımcıları değil, neredeyse tüm ülke, ilk yüzde hangi programlar var, ezbere biliyor.
Köşe yazarları veya medya eleştirmenleri içinden bile Türkiye’de şu anda reyting ölçümleri yapan iki tane farklı şirketin var olduğunu bilmeyenler çıkar. Bilse de isimlerini hatasız telaffuz edemez. Etse de neden iki ayrı şirketin ölçüm yaptığını anlatamaz. Reytinglerde iki başlılığı TRT’nin yarattığını bir yerlerden okumuş ya da duymuştur, ama TRT’nin dahil olmadığı reyting kurumunun SBT mi yoksa TNS mi olduğunu çıkaramaz. Hadi bütün bu soruları bildi diyelim, niye ilk yüzdeki programların iki ayrı reytingde birbirinden çok farklı oranlara ulaştığını anlatamaz. Sahi niye TV programları ve diziler farklı farklı reytingler alıyor? TNS Yunan, SBT Arap seyircisini mi ölçüyor? İkisi de Türkiye sınırları içindeki televizyon programlarını izleyen bizim insanımızın tercihlerini en doğru biçimde yansıtmaya çalışmıyor mu? Demek ki yansıtamıyor. Oysa Amerika’da her şey net ve şeffaf. Gidin bir Avrupalıya sorun, bırakın reyting sıralamasını, en sevdiği programın bile kaçıncı sırada yer aldığını bilmez.
Sonunda biz başardık ama. Halkımız medya okur yazarı olmakla kalmadı, medya antrenörü bile oldu. Seyirci hangi dizinin tutacağını, hangi hikâyenin daha iyi iş yapacağını medya sektörünün kurmaylarından daha iyi biliyor artık. Televizyonları yönetenlerden daha iyi koku aldıkları kesin. Sokaktaki herhangi birini çevirin, Türkiye’deki ana akım TV kanallarından birinin başına geçirin, bu kadar diziyi elinde patlatmaz. Belki dizi sektörü bu denli can çekişmez.
Kanallar artan maliyetler yüzünden dizi yayımlamaktan vazgeçiyorlar artık. Yarışma programlarına yükleniyorlar. Aslına bakarsanız bu kötü bir gelişme değil. Krizden doğru televizyonculuk anlayışı çıkabilir. Düşük bütçeli, yeni ve farklı formatlar, farklı televizyon programları hak ettiği önemi kazanabilir.
Dizilere gelince: Daha mütevazı bütçeyle çekilen az ama öz işler tutunur, reytinglerde iyi yerlere gelir. Çünkü eski Yeşilçam geleneği dizilerde devam ediyor. Kanallar yayımladıkları her dizinin, her yarışmanın reytinglerde birinci olmasını beklemese, sorun bu denli kangrenleşmeyecek aslında. Bu takıntı yüzünden kaliteli ve farklı yapımlara yer açılamıyor. Bu hastalıklı yaklaşım Amerika veya Avrupa’da yok. Orada dizilerin yaşaması için ille de birinci olmaları gerekmiyor. İzleyici kitlesini doğru belirliyorlar. Genele değil gençlere, kadınlara ya da orta sınıfa seslenen kaliteli projelerin önünü açıyorlar.
Eğer böyle giderse televizyon sektörü kendi ürettiği ve çağımızın medya kanseri sayılan reyting hastalığına yenik düşer. Şu an grip virüsünden hastalandığını sanıyor. Felç geçirdiğinde yeniden ayağa kaldıracak bir bakıcı bile bulamayabilir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları