Mehmet Çoban
Mehmet Çoban teleformat2012@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Senaryo Emek İster

28 Nisan 2013 Pazar

“Zengin Kız Fakir Oğlan”dan başladım, Güney Kore çakması “Bir Aşk Hikâyesi”ne, oradan da her daim yeniden pişirilip temcit pilavı gibi önümüze konan Yeşilçam klişelerinden “Aşk Emek İster” dizisine geçtim. Elimde kumanda tur atıyorum. Son dönemde ekrana gelen yeni diziler bunlar. Bu hikâyelerin nesi yeni, yaratıcılık bunun neresinde filan diye sormayacağım, bu soruları sormak bile demode oldu dizi sektöründe. Sanırım sorunun özüne inip asıl soruyu irdelemek gerekiyor.
Neden bu ülkede özgün hikâyeler üretilemiyor? Neden iyi senaryolar yazılamıyor?
Yapımcılar, kanallar, genelde dizi sektörü hep iyi senaryo eksikliğinden yakınıyor.
“Abi iyi senaryo yazılmıyor ki bu ülkede, iyi dizi olsun!” geyiklerini her gün duyarsınız.
Sonuçta bu sektörün ana sorunu
“yaratıcılık.” Ne yaman çelişki değil mi bu? Fikir ve projeden geçilmeyen bu topraklar nedense yeni ve özgün hikâye üretemiyor. Neden? İyi senarist mi yok bu ülkede? Yoksa iyi senaristler ve iyi “yaratıcılar” var da onlara imkân mı tanınmıyor? Koltuğunun altında dizi projesi her gün Cihangir sokaklarında dolaşan onlarca yeni “yaratıcı” yüzle karşılaşabilirsiniz. Her kanalın drama müdürünün masasında en az 700 proje dosyası bekliyor. Peki bunların içinde iyi senaryo yok mu da bizim önümüze hep uyarlamalar veya eski Yeşilçam klişeleri geliyor?
Yapımcıların ve kanalların kafası karıştı. Karar mercileri
“iyi” ile “trash’’i yani çöpe atılacak projeyi ayırt edemez hale geldi. Bu yüzden rizikoya girmekten kaçınıyorlar. Yeni ve denenmemiş projelere imza atıp reytinglerde çuvallamak yerine, tutacağına kesin gözüyle baktığı projeleri, güvendiği yapımcılara sipariş ediyorlar. Sistem tümüyle ters işliyor ve gittikçe çarpıklaşıyor. Bu sistemden uyarlama ve klişe projelerin dışında özgün ve iyi hikâyelerin çıkması imkânsız.
Güvenilen yapımcılardan oluşan dar bir çemberin içine sıkışıp kaldı yaratıcılık. Dışarıdan merkeze girmek isteyen yapımcılar da risk almaktan kaçınıyorlar. Proje üretim aşamasını bedavaya getirip kanala sattıktan sonra senaristlerin paralarını ödemek istiyorlar. Genelde de bu projeler kabul edilmediği için senaristler aylarca bedava çalışıyor.
Yeni bir dizi için kanallar 4 bölüm senaryo, 13 bölüm hikâyesi ve karakter özelliklerinden oluşan bir proje dosyası istiyorlar. Yapımcı şirket bunun için bir senaryo grubu oluşturuyor.
“Vicdan” sahibi olan kimi yapımcılar 5 bin ya da 7.500 lira avans ödüyor, “emeğinizin karşılığını projeyi kanala sattıktan sonra ödeyeceğim” diyor. En az dört senaristten oluşan bu grup oturuyor, fikir geliştiriyor, buradan genel hikâye oluşturuyor, 13 bölümün ayrı ayrı öykülerini kurguluyor ve senaryo yazımına geçiyor. Yaklaşık 3-4 ay gece gündüz bu proje için çalışıyorlar. Sonuç? “Kanal projeyi çok beğendi ama bu sezon yayın akışı çok yoğunmuş, gelecek sezona inşallah...”
Dizi projesi üretmek pahalı bir iş. Ve gerçekten çok emek istiyor. İyi de işin sonunda neden hep emek harcayan, alın teriyle senaryo üreten yaratıcılar mağdur oluyor, aç kalıyor? Aylarca çalışmanın karşılığında 1000 TL avansla karın doyurmak zorunda bırakılıyor? Yaşam güvencesi olmayan, gelecek ay kirasını ödeyememe korkusuyla yaşayan bir senaristten iyi projeler beklemek haksızlık değil mi?
Tabii bu ülkeden iyi senaryo, özgün hikâye çıkmaz. Yaratıcılık emek ister. İyi senaryo için önce senaristin emeğine saygı göstermek gerekiyor. Aşka sıra sonra gelir.

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları