Mehmet Çoban
Mehmet Çoban teleformat2012@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Reyting Gişeye Karşı

13 Nisan 2014 Pazar

Televizyonda yaprak dökümü dönemine girdik. Diziler dökülüyor. Dizi sektörü güz rüzgârlarıyla savrulurken sinema ilkyaza merhaba diyor.
Yeni reyting sistemi dizi sektörünü altüst etti. Genel izleyici grubunda kültür ve eğitim düzeyi çok düştü. Kaliteli hikâyeler yerine sinemadaki “popcorn” filmlerine benzer çerezlik diziler daha çok iş yapıyor artık. AB grubu yavaş yavaş ekrandan kaçıyor. Bedava iyi dizi izleme dönemi bitti, yeni istikamet sinema.
Bu yıl tutan dizilere bakalım. Küçük Ağa, Küçük Gelin, Şefkat Tepe, Kurtlar Vadisi, Karagül, Kaçak ve Medcezir. Sonuncusu hariç bu dizilerden hangisini üniversite öğrencileri/mezunları izler? Muhteşem Yüzyıl bittikten sonra hikâyesi, dili ve teknik kalitesiyle izlenebilir dizi kalacak mı? Kurt Seyit bile can çekişiyor. Eskiden iyi dramalara alışık, güçlü ve kaliteli dizileri merakla bekleyen seyirci bugün ihtiyacını nasıl karşılayacak?
Sinemamızın sorunu da bu. Televizyona kaptırdığı seyirciyi yeniden kazanmak için herhangi bir çaba sarf etmiyor. Lakin ne yaman çelişkidir ki, dizi sektörü kendi hazırladığı kaliteli seyirci potansiyelini altın tepside sinemaya geri sunmaya hazırlanıyor. Televizyonlar dizilerin kalitesini düşürdükçe, dramayı bırakıp eğlence ve yarışma formatlarına yöneldikçe, dizi sektörü sinemaya el atmak zorunda kalacak. Nitekim bunun örneklerini görmeye başladık bile. Büyük dizi yapımcıları komedi filmleriyle sınırlı da olsa pahalı film yapımlarına girişiyorlar. Nasıl tarihin doğal akışını değiştirmek mümkün değilse, diyalektik dönüşüme engel olmak da imkânsız. Kapitalizm topla, tüfekle ve atomla yok etmeye çalıştığı sosyal devlet anlayışını, kaderin çilesine bakın ki kendi ürettiği akıllı telefon ve bilgisayarla yetiştirdiği yeni kuşak insanlarla yeniden inşa ediyor. Sonuçta kapitalizm istese de istemese sosyalizme dönüşüyor, farkında değil.
Dizi sektörü de aynı tarihsel değişimle karşı karşıya. Zamanında seyirciyi bedava dramalara alıştırarak sinemamıza büyük darbe vururken zafer sarhoşuydu. Yeşilçam da kendini yenileyemeyince, eski yapımcılar televizyondan kolay para kazanma yolunu seçti. Sinema standup’çıların sulu komedilerine ve parasız film çekmeye çalışan yönetmen-yapımcılarının “arthouse” yapımlarına kaldı. Ama günün sonunda kanalların parasıyla yapımcı olan, kurumsal yapımcılık yerine taşeronluğu seçen çarpık yapılanma çöküyor. Televizyondan kolay para kazanma dönemi bitiyor. Sonunda dizi sektörü sinemayı keşfetmek zorunda kaldı. Pahalı ve ticari filmlerle sinemaya girmek için proje geliştiriyorlar.
Ne var ki televizyondaki hatalar aynen sinemaya ithal ediliyor. Komedi ve drama dışında başka türleri denemek rizikolu olduğu için projeler kendini tekrarlayan hikâyelerle dolu. Ya ağlatacaksın ya da güldüreceksin. Başkası iş yapmazmış. Bu iki duygu dışında ülkem insanında başka duygular yok mu? Örneğin korku. Veya heyecan? Kahramanlık hikâyelerini sevmez mi benim seyircim? Yeni bir Kara Murat tutmaz mı? Peki ya heyecanlı bir gerilim filmi? Türkiye sineması gelişirse, televizyonlara yeni pencereler, sinema kuşakları bile açılabilir. PT-3’te korkugerilim türü televizyon filmleri gösterilirken, sabahları çocuk filmleri yayımlanabilir. Evet tarihsel değişimin önüne geçilemiyor.
Dizi sektörü kendi eliyle yok ettiği sinemamızı yeniden canlandırarak televizyonlara yeni formatlar, yeni pencereler açıyor, farkında değil.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları