Mehmet Çoban
Mehmet Çoban teleformat2012@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mehmet, Emine ve Rojin

11 Ağustos 2013 Pazar

BİR. Bu ülkenin yakın tarihini anlatan film ya da dizi neden çekilemiyor?
İKİ. Bu ülkeden özgün senaryo (eser) ve iyi senarist çıkmıyor mu gerçekten?
ÜÇ. Televizyon kanalları siyasi dizi çekmekten neden çekiniyor?
Bu üç sorunun yanıtını bir üçleme roman veriyor.
Mehmet Eroğlu’nun ‘Fay Kırığı Üçlemesi’. Ülkemizi parçalara ayıran bölünmelerin öyküsü. Türkiye’nin son 20 yılına ışık tutan bir destan. Özellikle son on yılın ekonomik ve siyasi dönüşümünü objektif anlatış tarzı mükemmel. Alın size bizden ve bu toprakları anlatan özgün bir eser. Kanallar bu üçlemeyi dizi yapsa bırakın reyting rekorlarını, düzgün ve kaliteli iş yapmanın keyfi ve ödülleriyle bir numara olurlar. Ama yapmıyorlar. Görmezden geliyorlar. Karanlık sularda yüzmek tehlikeli. Kore dizilerini ve Amerikan hikâyelerini Türkiye’ye uyarlamak, gerektiğinde araklamak daha kolay. Suya sabuna dokunmadan garantili iş yapmak yurdum insanının genetik kodu olmaya başladı.
Yazar Mehmet Eroğlu bu ülkenin en iyi siyasi romancılarından biri. 12 Eylül’de sakıncalı bulunduğu için uzun süre yayımlanamayan ilk kitabı
‘Issızlığın Ortasında’ romanını okuduğumda çarpılmıştım. Son üçlemenin ilk iki bölümünü (üçüncüsü Rojin daha yayımlanmadı) elimden bırakamadım. İşte bu. Bu ülkeden umudu kesmemek gerek.
Kitapların isimleri bu ülkenin toplumsal parçalarını sembolize ediyor. Mehmet bir asker, ama askerden daha çok beyaz Türklerin temsilcisi. İkincisi Emine Kayserili muhafazakâr ve zengin bir ailenin başörtülü genç kızı. Üçüncüsü Rojin eski bir PKK militanı. Fay Kırığı Üçlemesi, laik-Müslüman, Türk-Kürt ve zengin-yoksul, yani bugünün Türkiye’sini parçalara ayıran bölünmelerin öyküsü. Şimdi bu hikâye tutmaz mı? Neden dizi yapılmaz peki? Birkaç yapımcının bu yöndeki girişimlerinin kanallardan döndüğünü biliyorum. Medya korkuyor...
Medya mahallesinde hava kurşun gibi ağır. Artık habercilik masa üstü yayıncılığa ve PR bildirilerine dönüştü. Diziler Kore’den aşırtma röveşatalarla besleniyor. Ergenekon kararlarına denk getirilen ünlülerin uyuşturucu operasyonu çarşaf çarşaf fotoğraf ve açık kimlikleriyle banttan canlı yayımlanıyor. İçkiye, sigaraya çeki düzen veren siyasi iktidar şimdi de ayrık otlarını temizlemeye çalışıyor. Yakında penguen belgesellerinden bıkan seyirciyi börtü böcekle ilgili kamu spotlarıyla beslemeye başlarlarsa şaşırmam. Ne de olsa medyanın da organik olanı makbul artık.
Oysa bu ülkenin vicdanı kanıyor. Ergenekon kararlarıyla af söylentileri aynı anda yine masa başı haber mühendisliği marifetiyle servis ediliyor. Kafalar daha da karıştırılıyor. Objektif habercilik tam bugünler için lazım, ama bunu yapacak bağımsız medyadan eser kalmadı. Televizyonlar sosyal medyanın oyuncağı oldu. İnci Sözlük’ün oyununa gelen medya
‘Altını Şer İncisi Ker’ lafındaki ‘şer’in anlamını tartışıyor saatlerce sahur programlarında. Seyirci ağlasın mı, yoksa gülsün mü şaşırdı. Medyamız acınacak halde.
Çare kitaplarda. Şimdi kitap okuma zamanı. İktidar kitaplara biber gazı sıkmadan, tribünlerde okuma eylemi yapalım.
Ey seyirci artık
‘oku’!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları