Mehmet Çoban
Mehmet Çoban teleformat2012@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kızlar ve Gelinler

03 Kasım 2013 Pazar
Samanyolu’nda bir dizi var. Adı
“Küçük Gelin”. Reytingleri altüst
ediyor. Acun’un yarışması olmasa
gün birincisi olacak.
Dizinin teknik kalitesi standart.
Hikâye anlatımı vasat. Oyunculuklar
abartılı. Konu televizyonda ve
sinemada o kadar çok işlendi
ki, yeni ne var bu dizide, diye
soruyor herkes. Sahi bu dizi neden
izleniyor?
İlkin kısa öykü. Urfa’da abisi kız
kaçırdığı için 14 yaşındaki Zehra’nın
karşı tarafa berdel olarak verilmesini
anlatıyor Küçük Gelin. Bu kadar.
Yine ve yeniden töre dizisi yani.
Mahzun Kırmızıgül’ün “Hayat
Devam Ediyor”unun devamı bir
nevi. Mahzun’un dizisinden sonra
bölgede küçük yaşta evliliklerin
sayısı artmış. Buna orantılı olarak
da zorla evlendirilen kızların yaşı
düşmüş. Bu nedenle Küçük
Gelin’in yapımcıları Mahzun gibi
olaya damardan girip, küçük gelin
almayı ekranda özendirmek yerine,
meseleyi sosyal sorumluluk projesi
çerçevesinde yaklaşıp, küçük
gelinlerin dramlarını yok etmek için
kolları sıvamışlar. İyi de etmişler,
ortaçağdan kalma töre anlayışını
yok edeceklerini sanmıyorum, ama
en azından reytingde başarılılar.
Sosyal sorumluluk projelerinden
oldum olası nefret ederim. Nazi
döneminin propaganda filmlerini
anımsatır bana. Hollywood da
bazen gizli ya da örtülü, bazen de
açıkça ideolojik propagandaya alet
olan filmler üretti, hâlâ üretmeye
devam ediyor. Ama artık kurmaca
dünyasında ideolojik propaganda
eskisi gibi etkili değil. Çoğu zaman
planlanan ve hesaplanan stratejilerin
tam aksine sonuçlar bile doğuruyor.
Artık ideolojik televizyonculuk
çağı bitti. Televizyon eğlendirme
(entertaiment) dışında başka
bir işleve hizmet etmiyor.
Bilgilendirme (information) bile
şovdan yoksun olunca izlenmiyor.
Toplumun tümüne hitap etmeyen
(Massmedia), bir etnik gruba veya
dini harekete bağlı televizyon
kanalları marjinal kalıyor.
Peki, Samanyolu TV belirli bir
ideolojiye bağlı olduğu halde, nasıl
oluyor da izlenme oranlarında bu
kadar başarılı oluyor? Ölçümlerde
yapılan manipülasyonları bir kenara
bırakalım ve bu verilerin doğru
olduğunu kabul edelim. Bizim gibi
demokrasiye tam geç(e)memiş veya
12 Eylül’den bu yana ara vermiş
toplumlarda yaşanan geçiş dönemi
sürecinde bu tür propaganda
medyaları türüyor ve belirli bir süre
başarılı da oluyor.
Samanyolu TV’nin başarısını
doğru irdelemek için hangi
yapımlarının reyting aldığına göz
atmak yeterli aslında. “Şefkat
Tepesi, Tek Türkiye, Hıyanet
Sarmalı” vb. yapımlar genelde
Kürt sorunu üzerine kurgulanmış,
iyi-kötü ve siyah-beyaz çatışma
şablonuna dayanan ve sonuçta
nefreti körükleyen diziler.
Küçük Gelin de iyi-kötü
şablonuna oturan, beylik klişelerden
beslenen bir yapım. Burada
yeni olan tek şey, muhafazakâr
ve dini çevrelerin ilk kez töreye
karşı bu kadar açık ve net tavır
almaları ve küçük kızlarımızın
okula gitmelerini savunmaları.
Artık Türkiye’deki cemaatlerin
de yavaş yavaş zenginleştiğini
ve burjuva geleneklerine sahip
çıkmaya başladıklarını görüyoruz.
Gizli gündemleri gizlemeye, kızım
sana söylüyorum, gelinim sen anla
gibi takiyye kokan senaryolara
gerek yok. Dizilerde eğitime önem
verdiklerine göre, sıra siyasette
özgürlüğe ve kurumsallaşmada
şeffaflığa gelecek demektir.
Hazır barış süreci tam hızla yol
alırken, Meclis’te türban sorunu
çözülmüşken, şu cemaatlerin
şeffaflaşması sorununa da bir el
atsak, Türk siyasetinde söz sahibi
olan gizli saklı her kurumu glasnosta
davet etsek, sonra da tarafsız bir
medya için yağmur duasına çıksak
nasıl olur?


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları