Mehmet Çoban
Mehmet Çoban teleformat2012@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

İçeridekiler

09 Mart 2014 Pazar

İçeridekiler ağlıyor.
Hapistekilerden söz etmiyorum. İlker Başbuğ dışarıda. Ötekilerin çıkmasına az kaldı. Her şey yerli yerine oturuyor. Şimdi dışarıdakilerin gülme zamanı.
Beni asıl medyanın içindekiler ilgilendiriyor. Onlar ağlıyor. Hem de kan ağlıyor. Koskoca medya patronu telefonda “Nasıl girdik bu işin içine?” diye ağlıyor. Kovulan gazeteciler, sektörün dışına itilen dizi emekçileri, yani dışarıda kalanlar aç. Eve, çocuklarına ekmek götüremiyorlar. Ama başları dik. İçeridekilerse içeri girdiklerine bin pişman. İçeridekilerin başı “Hayırlı olur inşallah” diyor. Tapeler savaşında seyircinin vicdanı sızlıyor.
Yeni dizinin adı “Hicran Yarası”. Hepimize hayırlı olsun.
Hayatımız dizi oldu, farkında mısınız? Arkası yarın türü ağlak dramalar seyrediyoruz. Bu daha başlangıç. Seyretmeye devam. Ey seyirci, demeye dilim varmıyor ama, kabahatin çoğu senin. Sen seyirci kaldığın sürece içeridekilerin reytingi artıyor.
Çevre merkezi işgal etti. Çemberin eski sahipleri dışarı itildi. Paralel çember çevirenlerle sanal tape oyunları oynuyor yeni mahalle sakinlerinin çocukları. Balkondan dışarı çıkmaları yasak. Dışarıda çelik çomak oynayan aç ve yoksul sokak çocuklarına imrenerek bakıyorlar. Zamanları kalırsa ayakkabı kutularındaki paraları sayarak zaman geçiriyorlar.
Çember daralıyor. Siyaset sıkıştıkça medya yavanlaşıyor.
Balkon çocuklarının rol kestikleri dizileri izlemeye mahkûm ediliyor ülkem insanı. Sanal diziler çekiliyor artık. Sanal düşmanları alt eden yapay kahramanların sansürlü mücadeleleri geliyor ekrana.
Kızılelma’yı izlemişsinizdir mesela. Dizi tarihinde ilk kez sanal bir balkon çocuğu MİT ajanı sıfatıyla gerçek adı ve sanıyla dizide yer alan Başbakan’ı suikastten korumaya çalışıyor. Provokatörleri ve kendine vazife çıkaran hakiki tetikçileri özendirdiğini belirtmeye gerek yok. Asıl çelişki kurgusal bir kahramanın reel bir siyasetçiyi korumaya çalışması. Absürd gelmiyor mu size? TRT tarih yazıyor. Seyircimize hayırlı olsun.
Adı önemli değil, bu ülkede bir televizyon kanalı 750 bin TL bütçeyle bir dizi siparişi veriyor ünlü bir yapımcıya. Elektrik aidatlarından kesilen halkın parası yapımcıya gelene dek 450 bin TL’ye dek düşüyor. Her hafta havada kaybolan 300 bin TL kimin cebine iniyor acaba? Yapımcı bunu nasıl içine sindiriyor? Bu vicdan yarasının tedavisi mümkün mü?
Dizi sektöründe bir avuç yapımcı kaldı içeride. Onlar da içeride olmaktan pişman. “Muhteşem Yüzyıl” da bitiyor. Yalnızca Hürrem değil, yapımcısı da tükenmişlik sendromundan şikâyetçi. Dışarı çıkmak için can atıyor.
“Kurt Seyit ve Şura” dizisi başladı bu hafta. Dışarıdan içeri girmeye çalışan önemli ve özenli bir dizi. Küçük Ağa ve Kaçak’a reytinglerde mağlup oldu. İlk bölümde hikâye çok iyi akmasa da bayağı pahalı bir dizi. Kıvanç Tatlıtuğ da oyunculuğunun doruklarında. Tarihi dokusuyla ve görkemli prodüksiyonuyla uluslararası düzeyde bir iş.
Ayakkabı kutularıyla reyting kutularının yan yana durduğu hanelerden oluşan yeni reyting sisteminde tutunabilir mi? Umudumuzu yitirmeyelim.
Dua etmekten başka çaremiz var mı?
Siz seyirci kalmaya devam edin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları