Mehmet Çoban
Mehmet Çoban teleformat2012@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gölgedekiler

08 Haziran 2014 Pazar

Show TV bu sezon gölgede kaldı.
TMSF olaya el koydu da kanal kurtuldu nihayet. Yoksa gidiyordu tepe taklak. Yakında sarıp sarmalanır ve havuz medyasına bir güzel pazarlanır. Alıcı için iş kolay. Cebinden beş kuruş para çıkmayacak nasıl olsa. Bir devlet bankası kredi musluğunu sonuna dek açacak. Mutlaka. Ne diyelim hayırlı uğurlu olsun yeni medya patronuna.
Lakin baştan anlaşalım. “Nerden girdim bu medya işine” diye sızlanmak, öyle telefonlarda ağlamaklı filan olmak yok. Tamam mı? Yeni Türkiye’nin müstakbel medya patronu anlaştık mı?
Demek ki medyanın fıtratında var bu tür facialar, el koymalar. Ben asıl Ciner Grubu’nun kaderine yanarım. Ne acılı kadermiş bu, inanılır gibi değil. Bahtsızlar. Bir türlü büyük bir kanal sahibi olamadılar. İlkin Kanal 1’i denediler, yürümedi. Sonra tam atv yoluna girdi derken TMSF gelip bir çuval inciri berbat etti. Ve Show TV’yle tam muratlarına eriyorlardı ki, Acun’dan sonra bir daha belini doğrultamayan, içi boşalan kanal bu yıl yerlerde sürünmekten kurtulamadı. Sonunda imdada TMSF yetişti. Show’a el koydu.
Artık “Alo Fatih”e de ihtiyaç yok. Zaten tapeler TÜBİTAK’ın gölgesinde yoklara karıştı. Heceler sözcüklerin önüne geçti. Sis bulutu dağıldı. Söz bitti. Yaşasın montaj!
Sahi nükleer santrallar montaj sanayiyle kurulur mu? Enerji sektöründen yayılan radyasyon siyasileri mi yoksa medya yöneticilerini mi daha fazla kirletir? Saksıda hormonlu süs biberi yetiştirir gibi yapmacık yeşil çevre programları yayımlayan kanallar, HES mücadelesini, nükleer santrallara karşı direnişleri dizi yapabilirler mi? Farkındayım korku filmi hikâyesi gibi oldu. Lakin korkunun ecele faydası yok. Daha ne kadar korkup gölgede gizlenmeyi, faciaya seyirci kalmayı vicdanınız kabul edecek? Daha ne kadar?
Türkiye’de bir korku dizisi var. Gölgedekiler. Show TV’nin bu yıl en ilginç projelerinden biri. Aslında korkudan çok gerilim dizisi. Alacakaranlık kuşağı gibi. Çarşamba geceleri 11’den sonra her bölümü 45’er dakikalık iki kısa filmden oluşan fantastik gerilim formatı. İlkin Galip Tekin denemişti Star’da “Acayip Hikâyeler”le bu türü. Tutmamıştı. Oysa çok iyi projeydi. Gölgedekiler daha basit, daha alt seyirci grubuna ulaşmaya çalışıyor. Yeni ve değişik formatları görünce heyecanlanıyorum. Lakin Gölgedekiler çizgisini tam belirleyemiyor. Bazı bölümlerde Kanal 7 ve STV türü çakma filmleri, daha kötüsü sanki Sırlar Dünyası’nı izliyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz.
Son bölümde “Eve dönüş” hikâyesi anlatılıyor. 7 yaşında annesinin cinayetine tanık olan bir kız çocuğunun 20 yıl kaldığı klinikten çıkıp evine tekrar dönüş hikâyesi bu. İlginç. Kız eve geldikten sonra annesinin katilini de buluyor. Ne var ki hikâye fazla basit. Katil daha filmin başında belli oluyor. Amcası. Seyirciyi kandırmak için komiseri de şüpheli gösteriyorlar ama seyirci yemiyor. Kadercilik ön planda, mantıklı çözümlemeler eksik. Anlatım zayıf. Oyunculuklar kötü. Her bölümde ayrı ayrı seçilen başrol oyuncuları dışındakiler dökülüyor. Oysa görüntüler ve filmin akışı başarılı. Formatın imkânları da çok fazla. Neredeyse tek bir mekân ve düşük bütçeli bir prodüksiyonla kotarılıyor dizi. Tanınmış oyunculara da ihtiyaç yok. Senaryolara ve yan oyunculara biraz daha fazla yatırım yapılırsa kalıcı bir formatla karşılaşabiliriz.
Böylece bizim de fantastik gerilim türünde korku dizilerimiz çoğalır. Belki bunları izledikçe korkmaktan kurtulan bir toplum oluruz. Kim bilir?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları