Mehmet Çoban
Mehmet Çoban teleformat2012@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Duygusuz ve Yalnız Ülkem

02 Haziran 2013 Pazar

Duygu “Survivor’’a veda etti. Gönderildi desek daha doğru galiba. Gönüllüler adasının ve dolayısıyla bu yarışmanın çatışmaya ihtiyacı kalmayınca barış sürecine girildi ve programın en renkli siması bir kalemde silindi.
Oysa yarışmayı baştan beri hak eden ve belki de televizyon formatlarında bir ilki başarmak üzere olan bir ana karakter, program daha final yapmadan yok edildi. Senaryo dilinde
“antagonist’’ diye bir terim vardır. Bizde daha çok kötü adam olarak bilinir. Yeşilçam’ın Erol Taş’ları gibi mesela. Kötüler bir hikâyede engel ve çatışma unsuru olarak ne denli güçlüyse başroldeki iyi adam/kadın da o denli başarılı olur. İşte bu kötü adam, ‘Survivor’da olduğu gibi bazen kötü kadın, ilk kez senaryo şablonlarını tersyüz edip birinci olacak diye umutlanmaya başlamıştım, ama yanılmışım. Yine senaryo veya proje tasarımcıları ‘iyi’den ve ‘güç’ten yana tavır aldılar. Duygu’ya yazık oldu. ‘Survivor’ duygusuz kaldı. İçi boş ve yapay ‘Ümit’lerle bu işi götürmeye çalışacaklar. Fakirin ekmeği bu kez Ümit Karan artık.
“Benim güzel ve yalnız ülkem’’ ne yazık ki 30 yılı aşkın süredir duygudan yoksun. Acun’un yarışması finale doğru duygusuz kalsa ne olur? Türk seyircisi alışıktır böyle kıyımlara. Oturur kuzu kuzu seyreder, 12 Eylül’den bu yana yaptığı gibi.
Aslında şu anda tam zamanı. Acun’a benden bir proje kıyağı, pardon önerisi. Şöyle bir televizyon formatı çok iyi iş yapar bugünlerde: Gezi Parkı’ndan Survivor adasına sanal bir Yavuz Sultan Selim Köprüsü kursun sözgelimi. 1984 filmindeki gibi her tarafı MOBESE kameralarıyla donatsın. Gezi Parkı eyleminden nasıl
“Biri Bizi Gözetliyor” tadında yeni bir format çıkar ve nasıl reyting yapar, o zaman anlar. Biraz uçup, projeyi daha da geliştirebiliriz. Senaryoyu Hollywood yapımcıları yerine Beyaz Saray’ın Ortadoğu’dan sorumlu proje danışmanlarına yazdırırsak içine biraz komplo teorileri bile katabiliriz. Tuzu biberi olur. Duygu’yu oradan alıp Gezi Parkı protestocularının önderi yaparız mesela. Hem onun barış sürecini baltalama girişimlerini bertaraf ederiz, hem de böylesine başarılı bir kötü kadın karakterini harcamamış oluruz. Duygu’ya bu sektörde daha çok ekmek var.
Acun artık program sunmaktan vazgeçer,
Obama rolünü üstlenirse, Ümit Karan’dan da iyi Tayyip Erdoğan olur. Hürrem karakterinden bıkıp, dizi sektöründeki çarpıklığı protesto eden Meryem Uzerli’yi de, hazır Berlin’deyken dış mihrakların başı olarak Almanya Şansölyesi Merkel rolüne düşünelim derim ben.
Ünlüler adasından sürülen
Dağhan da bugünlerde nedense durup dururken yeniden ötekileştirilmek istenen Alevilerin simgesi olur. “Ben bu köprüyü kullanmam arkadaş” diye direnebilir. “Sanki başka hiçbir Türk büyüğü kalmamış gibi, gidip sen üçüncü köprünün adını niye Alevilerin kıyımcısı olarak kabul edilen Yavuz Sultan Selim adını verirsin” diye Gezi Parkı direnişine benzer başka bir protesto eylemi örgütleyebilir. Sahi Aleviler niye temel atma töreninde pasif direniş yapmadılar? On binlerce Alevi, köprünün ayaklarının dikileceği alanı işgal etse, çadır kursa ve bir daha oradan kalkmasa ne olur? Boğaz biber gazından geçilmez, ama benim seyircim seyretmekten kurtulup, onurlu bir direnişe imza atmış olur. Gezi Parkı’yla dayanışma dalga dalga yayılır. Bence bundan da iyi bir senaryoyla yeni bir televizyon formatı çıkar. Fakat bunun yapımcısı Acun değil, olsa olsa Sırrı Süreyya Önder olur. Bir alternatif televizyon kanalında, olmuyorsa sosyal medyada iyi de “tık’’ alır.
Bundan beynelmilel bir film bile olur, benden söylemesi.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları