Mehmet Çoban
Mehmet Çoban teleformat2012@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çare Karagül

16 Haziran 2013 Pazar

Gezi’den yeni bir Türkiye doğuyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Salt siyasetin değil; medyanın, sanatın, sporun ve nihayetinde tüm toplumun dili değişiyor.
Gezi Parkı’ndan yükselen ses erkek egemen dilini yerle bir etti. Eğer bu direnişin sonunda bir zaferden söz edilecekse, o da gençlerin ve özellikle kadınların özgürlük mücadelesinde elde ettiği kazanımlardır. 90 kuşağın getirdiği yeni barışçıl söylem, direnişe hâkim olan yeni bir rengi,
“kadın rengi”ni de topluma mal etti.
Duvar yazılarından birinde
“Çare Morgül” sloganını görünce Taksim’den yayılan ve Türkiye’yi saran kadın kokusunu tüm benliğimde hissettim. Gezideki genç kadınlar, “Bu memlekette hiçbir zaman kendimi burada olduğu gibi özgür hissetmemiştim” diyorlar. Duyu organları hâlâ eski Türkiye ikliminden beslenenlerin bu özgürlük kokusunu “sidik” olarak algılamasını şaşırmamak gerek. Ne acıdır ki, bizzat değişimin mimarları, değişimin farkında değiller. Bundan sonra eline mikrofonu alan erkekler yanındaki kadına “Bir sus be!” diye azarlayamayacaklar. Azarladıkları takdirde sosyal medyada kara mizah konusu olacaklar. Bundan sonra dizilerdeki sanal erkek kahramanlar, halkın gerçek kahramanlarıymış gibi medyaya çıkıp komik ötesi beyanatlar veremeyecekler. Vermeye kalkışırlarsa Gezi’deki genç ve kadın direnişçiler parka değil, ama “Kurtlar Vadisi”, “Sakarya Fırat” ya da “Şefkat Tepesi” gibi dizilerle seyirciyi öfke ve düşmanlık tohumlarıyla pisletenlerin üstüne büyük abdest yapacaklar.
Bundan sonra dizilerin dili ve hikâyeleri de değişecek. Aslında son dönemlerde yayına giren yeni yapımların birçoğunda kadın kokusunu hissetmeye başladık bile. Fox yavaş yavaş kadın kanalına dönüşürken “Karagül” dizisi kadını başkahraman yapmaktan çekinmiyor. “Karagül” ezberlerimizi de bozdu. Sürekli Doğu’dan İstanbul’a göçü anlatan hikâyeleri tersyüz etti. Beyaz yakalı orta sınıf bir İstanbul kadınını ta Urfa’ya, daha doğrusu Halfeti’ye götürdü. Batılı bir kadın oradaki erkek egemen toplumun tüm baskılarına direnip topraktan ekmeğini çıkarmak için uğraş veriyor. Doğu’da karagül fideleri yetiştirmeye çalışan çağdaş bir kadının mücadelesini seyirci de sevdi. Reytinglerde birinciliğe oturttu. “Karagül”ün başkahramanı olan anne, aldatılarak hamile bırakılan 16 yaşındaki kızını öldürmek yerine sahip çıktı. “Sen yanlış da yapsan, hatalı da olsan yine de benim kızımsın, seni seviyorum ve hep senin yanında olacağım” diyen anneye seyirci gözyaşlarıyla bağrına bastı. Tıpkı Gezi’deki çocuklarına sahip çıkmak için meydanda insan zinciri oluşturan anneler gibi.
“Yalnız ve güzel ülkem” insanı artık yalnız ve umutsuz değil. Gezi’den yayılan genç ve güzel kadın kokusu tüm Türkiye’yi sarıyor. Galatasaraylısı, Fenerlisi yükseleninin Çarşı olduğunu söylüyor. Ateistler İhsan Eliaçık’ın mesajlarını okudukça direnişçiler için dua ediyor. Ulusalcılar Kürt eylemcilerle omuz omuza halay çekiyor. Devrimciler cuma namazı kılan Antikapitalist Müslümanları polisten koruyor. İşçiler ve sendikalar Boyner gibi çapulcu sermayeyle dayanışma içinde. Evet, Türkiye değişiyor.
Bundan sonra siyasetin dili de rengi de değişecek. Bu dilin erkek egemen dili olmayacağı kesin. Renginin ne olacağına gelince. Artık bu rengin “ak” mı, “sarı” mı yoksa “mor” mu olacağını siyasetin mühendislerine değil, halka bırakalım.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Burada Laf Yok 2 Mart 2015
Beş Kardeş 22 Şubat 2015
Aşk, Tanrı ve Ceza 15 Şubat 2015

Günün Köşe Yazıları