Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Demokrasi yerelde başlar
Konak ve Çankaya belediye başkanları yerel siyaseti masaya yatırdı:
LEYLA TAVŞANOĞLU
Türkiye’nin en büyük iki ilçesi İzmir’in Konak ve Ankara’nın Çankaya ilçeleri. İkisi de CHP’li belediyeler tarafından yönetiliyor. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan ve Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık’la yerel demokrasi sorunlarını konuştuk.
- Milletvekilliği, bakanlık yaptınız. Şimdi de belediye başkanısınız. Bu üç görevi birbiriyle kıyasladığınızda ne görüyorsunuz?
H.T.- Bir kere bakanlık çok kolay bir görev. Hiç kimse kendine özel önemler atfetmesin. Herkes çevrenizde pervane. Emrinizde binlerce insan var. İcraat yapabiliyorsunuz. Bu hükümetin sağlık sisteminde entegrasyon çalışmasından övgüyle söz ediliyor. Ama bakanlığım sırasında ilk entegrasyonu yapan benim. Ama ne yazık ki biz sosyal demokratlar nedense icraatlarımızı, başarılarımızı geniş halk kitlelerine yeterince duyuramıyoruz.
Milletvekilliği de kolay. Üç-dört gün TBMM’de belli bir çalışma sistemi içindesiniz. Bunların hepsini gördüm. Şu anda da tek bakan-başkan benim. Onun için de gözlemleme şansı buluyorum.
Ben belediye başkanı olunca da yerel yöneticiliğin gerçeklerini gördüm. Belediye başkanlarının çok yalnız, sahipsiz ve kimliksiz olduklarının farkına vardım. Oysa dünyada böyle değil. Örnek olarak Fransa’yı alalım. Fransa’da bütün bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları belediye başkanlarından çıkıyor. Çünkü belediye başkanlığı bir okul. O okulda iyi yetişen insanlar sonuçta devlet yönetimine gelebiliyor. Oralarda yerel yönetimler güçlü insanlarla daha da güçleniyor. Bu bir sistem olarak oturmuş.
Ayrıca oralarda belediye başkanlığına gelecek isimler de bellidir. Oysa bizde ilçeleri ve büyükşehirleri ele alın. Daha şimdiden her biri için 13-14 aday spekülasyonu yapıldığını görüyorum. Bu makamı da küçültüyor.
Konak Türkiye’nin en büyük ilçelerinden birisi. Kimileri Türkiye’nin sekizinci, dokuzuncu kenti diye takılıyor. Gün geliyor burada 1.5 milyon insan yaşıyor. 170 milyon liralık bir bütçeyi yönetiyorum. Ama birisi bir gün sizin çok gülmenize kızıyor. Artık moda olan haliyle savcılığa dilekçe yazıyor. Bunun 20-25 yere gittiğine tanık oldum. Ondan sonra çeşitli kurumlar başlıyorlar soruşturmaya. Yani son dönemlerde sistem belediyeleri iyice kimliksizleştirmeye yöneldi.
- Oysa güçlü yerel yönetimler güçlü demokrasileri getirmez mi?
H.T.- Güçlü yerel yönetimler güçlü demokrasinin yanı sıra güçlü siyasetçileri ve güçlü ekonomiyi yaratıyor. Bunu yaratmadan güçlü bir Türkiye’den söz edemezsiniz.
Ama ne yazık ki gerçekler öyle değil. Bırakın yeni insan yetişmesini, geleceğini göremeyen, her an bunu yaparsam cezaevine mi girerim, ihaleye fesat karıştırma suçlamasıyla karşı karşıya kalır mıyım kuşkusuyla yaşayan insan portresiyle karşı karşıyayız. Bu da doğal olarak verimliliği engelliyor. Geçmişte ise böyle değildi. Bugün ise artık hiç böyle değil.
Biz belediyemizin önemli bir bölümünü artık sayın müfettişlerimizin çalışmalarına ayırmak zorunda kalıyoruz. 365 günün neredeyse tamamına yakın bölümünde sayın müfettişlerin çalışmaları sürüyor. Bu da tedirginlik içinde bir çalışma ortamı oluşmasına yol açıyor.
- Acaba AKP’li belediyeler de aynı muameleye maruz kalıyor mu?
H.T.- Sanmıyorum. Çünkü rakamlar ortada. Ben bu durumu yadırgıyorum. DSP İzmir milletvekili ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanıydım. O zaman da İzmir’de Fazilet Partisi’nin bir belediyesi vardı. Biz bakanlık olarak bir ambulans, çöp kamyonu alımı yaptığımızda bütün ilçelere eşit dağıtım yaptık.
Dört yıldır belediye başkanıyım. Ama daha bir çöp kamyonunun belediyeye verildiğini görmedim. Devlet kurumlarıyla vardır. Devlet kurumlarıyla dayanışma ve paylaşım içinde olduğu zaman güçlü devlettir. Öbüründe bir ayağı topal oluyor. Bunu ne kadar görmezden gelirsek de aslında gerçek budur.
Dayanışma ve paylaşım içinde olursanız insanlar ötekileştirildikleri duygusuna da kapılmazlar. Ama böyle bakılmıyor. Yerel yönetimler bugün zorlu bir dönemden geçiyor. AKP’li belediyelerde de her istediklerini yaptıkları imajı var. Ama yarın bir normalleşme sürecine girildiğinde ya da hak hukuk ve adalet eşit biçimde dağıtıldığında aslında oralarda balonların uçurulduğunun farkına varılacak. Bundan da halk zarar görecek. Türkiye kaybedecek. Onun için bu konuda biraz daha sağduyulu, eşitlikçi ve adalete uygun davranmakta yarar var. Belediye başkanı olarak belediye başkanlarının haline üzülüyorum.
- Yeni bütünşehir yasasıyla ilçe belediyeleri sanki büyükşehirlerin ya da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın taşeronları haline gelmedi mi?
H.T.- Burada bir yetki karmaşası var. Kimin yetkisi nerede başlayıp nerede bitiyor? Belli değil. Aslında ilçe belediyeleri büyük ölçüde kimliksizleştirildi. Oysa dünyadaki uygulama tam tersi. Yani, benim bir sokağımın, bir caddemin, bir parkımın durumunu ben mi yoksa ilgili bakanlık ya da büyükşehir belediyesi mı iyi bilebilir?
- Acaba bizde sosyal demokratlar neden seslerini yeterince duyuramıyorlar, destek bulamıyorlar? Türk insanı gerçekten sağ partilere oy vermeye mi eğilimli?
H.T.- Biz sosyal demokratlar olarak iç meselelerimizle çok uğraşmaktan ve birbirimizi yeme konusunda çok usta olduğumuz için yaptıklarımızı anlatamama gibi bir meselemiz var. Bu hastalık merkez sağda da var. Ama bugün AKP’de yok. Hem biat kültürü hem kol kırılır yen içinde kalır anlayışı AKP’de egemen. Yani sadece eleştirel bakış açısıyla topluma umut veremiyorsunuz. Oysa halk umut istiyor.
Bakın, Sayın Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu çok çalışkan. Bildiğim kadarıyla 81 ilin hepsini gezdi ve geziyor. Ecevit’te de bu özellik vardı. Ama bunu öne çıkaracağımız yerde, kendi parti tabanımız da dahil olmak üzere iyi muhalefet yapılmadığından yakınılıyor. Bu çok göreceli bir eleştiri. Bu da yanlış. Ortada somut veriler var. Eleştireceğine somut proje üret. Belki de en büyük hastalığımız bu.
PORTRE
HAKAN TARTAN
İzmir, 1961 doğumlu. Ortaöğrenimini Tevfik Fikret Lisesi, yükseköğrenimini 9 Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde yaptı. 1979’da Milliyet gazetesinde gazeteciliğe başladı. 12 Eylül darbesi öncesi CHP Gençlik Kolları yöneticilerinden oldu. 1995’e kadar gazetecilik yaptı. 1995-1999 genel seçimlerinde DSP’den İzmir milletvekili seçildi. Koalisyon hükümetinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptı. 2002’de İsmail Cem ve Kemal Derviş’le Yeni Türkiye Hareketi’ne katıldı. Proje hayata geçmeyince siyasete bir süre ara vererek gazeteciliğe döndü. Hürriyet’te görev yaparken 2009 yerel seçimlerinde CHP’den İzmir’in Konak İlçesi Belediye Başkanlığı’na seçildi.
\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Kazanan isim belli oldu!
- 'Adama lafını yedirirler böyle, ensendeyim'
- 3 ülke daha BRICS'e 'ortak üye' oldu!
- Polis yanlış adresi bastı, ev sahibinin kolunu kırdı
- Teğmenler hakkında yeni gelişme!
- Romanya - Kosova maçı yarıda kaldı!
- 'Tahmin edemedikleri kadar dirençliyiz'
- İlk bulgular neye işaret ediyor?
- MHP'den 5'inci paylaşım da aynı saatte geldi!
- Özel'e soruşturmada 'yetkisizlik' kararı