Jale Özgentürk

Sefalete bir puan daha

19 Kasım 2021 Cuma

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile bağımsız(!) Merkez Bankası, politika faizini 100 baz puan daha düşürerek yüzde 15 olarak açıkladı.

Faizlerin aynı kalacağı umuduyla karar öncesi 10.50 TL’ye gerileyen dolar kuru da yeniden ipini kopardı ve 11.00 TL seviyesinin üzerini de test etti. Erdoğan, “faiz nedendir enflasyon sonuçtur” olarak formüle ettiği ancak aslında faize tümüyle karşı olduğunu açıkça ilan ettiği bu kararla tüm uyarılara kulağını kapatmış oldu. 

Bu uyarıları yapanlar arasında AKP’ye yakın iş insanları da vardı. Konuştuğum bir çok iş insanı faiz indiriminden önce asıl dertlerinin önlerini görememek olduğunu söylüyor. Onlara göre faiz, döviz, enflasyon sarmalına kapılan ekonominin istikrarsızlık getirdiğini söylüyor ve dövizin çıktığı düzeyin de ne yazık ki hükümetin umutlarını bağladığı ihracatı yükseltmeyeceğini söylüyorlar. 

İNDİRİMİN ETKİSİ YOK

İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekip Avdagiç’in kararın ardından yaptığı açıklamadaki şu vurgusu  ise çok önemli: 

“Faiz indirimlerinin bankaların rotatif ve taksitli kredilerine yansımadığını ve krediye ulaşımda sıkıntının devam ettiğini görüyoruz... İş dünyası için asıl konu öngörülebilirliktir. Kurun, enflasyonun ya da faizin yüksekliğinden ziyade öngörülebilir olmaması asıl meseledir.”

Asıl zorda olan ise giderek yoksullaşan, sefalet sınırına bir adım daha yaklaşan halk. 

Ekimde açıklanan Dünya Sefalet Endeksi’nde Türkiye 2020 sonuçlarına göre 156 ülke arasında 21. sırada yer aldı. Yani bizden daha kötü olan sadece 21 ülke var. Türkiye’de 2014’den beri düzenli olarak sefalet artıyor.

Yangın büyük. Yanlış politikalarla daha da büyüyor. Toplumcu Düşünce sitesinde yer alan bir yazıda Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un ekonomiye ilişkin yaptığı şu analiz bugün yaşananların asıl nedeni ortaya koyuyor:

- 1970’ten beri Türkiye’nin esas sorunu döviz sorunu.  Sermaye sınıfı seçtiği modelle, döviz olmazsa ekonomi kuramayacağını itiraf ede ede bugüne gelmiş. 

- Üretim yapmak için dış dünyaya bağımlı ve en azından 20 yıldır dışarıdan finanse edilerek üretim yapabilen bir ekonomi, rezervlerini de kaybederse o zaman eli kolu bağlı bir duruma geliyor. 

- Bu durumda siyasi mecburiyetleri var. Nedir o? Menfaat dağıtmadan var olamaz. Bu da döviz girişine bağlı. İkincisi bedava kaynağa bağlı. Nedir o? Vatanı bir gayrimenkul olarak algılaması. Onun üzerinde yeni sermaye sınıfı katmanları yaratıyorsun, inşaatlar yollar vs. Yine bedava kaynak; emek.

- Verdiğin asgari ücret ki geri alıyorsun. İki bedava kaynak ve dışarıdan döviz girişi, esas girdileri bu ve bu model şimdi çalışmıyor. Neden? En başta döviz rezervin kalmamış esas darboğaz burada.

Türkiye’nin ekonomik sisteminde bir sorunu vardı. Şimdi bir de ideolojik sorunu oldu!

ONUR AİR’DE SATIŞ MUAMMASI

Onur Air çalışanları şirketin uçuş yaptırdığı halde sigortalarını kısa çalışma ödeneğinden ödediğini belirterek geçen hafta şirket merkezi önünde kırmızı kartlı eylem yaptı.

Onur Havayolları Taşımacılık AŞ., 14 Nisan 1992’de kurulan Türkiye’nin ilk özel havayolu şirketlerinden biri. 2006 yılında 31 adet uçakla 7 bin12 koltuk kapasitesine ulaşan Onur Air, yıllar içinde zorlu dönemler atlattı. Şirket bir süredir yine ayakta kalma mücadelesi içinde. Murat Ersoy’un Atlas Jet’inden sonra Onur Air de çalışanlarının maaş ve alacaklarını 21 aydır ödemiyor. 

İranlı ortağından yüzde 15 hissesini aldığı belirtilen Onur Air’in sahibi Cankut Bagana’nın şirketi satmak istediği biliniyor. Geçen haftalarda ise Necati Bulak, havayolu şirketini satın aldığını açıklamıştı. Bu konuda dün Turizm Gazetesi’nde yer alan haber şöyle: 

“Bulak, önceki hafta cuma günü kendi sitesinde  ‘Ve Ankara’dayız. Salı günü bu ülkenin gündemini değiştirmeye hazır olun” demişti. Salı günü geldiğinde bu kez  “Bu hafta içinde’ diye yazdı. Onur Air’in sahibi Cankut Bagana, 21 aydır maaş alamayan çalışanlar şirket önünde toplandığında çalışanlar adına üç temsilci ile görüşmede havayolunun satış sözleşmesini imzalamadığını bu konuda alıcı görünen Necati Bulak’a çalışanlara ödenmesi gereken sekiz milyon doları hesaba yatması şartını koyduğunu söylemişti.

Necati Bulak ise web sayfasında sözleşmenin imzalanması için her gün yeni bir tarih veriyor.”

Satışta bir muamma olduğu kesin. Bir yorumda Bora Jet satışına gönderme de yapılıyor.  

Mağdur olanlar ise yine çalışanlar. Eylemlerle seslerini duyurmaya çalışıyor. Şirketin sadece hac ve umre uçuşlarından aylık ortalama uçak başına 1.5 milyon dolar kazandığını söyleyen çalışanlar satış haberlerini oyalama olarak yorumluyor.

Olan yine çalışana oluyor!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları