Jale Özgentürk

MUÇEV bilmecesi

21 Ağustos 2020 Cuma

Muğla Çevre Vakfı Limited Şirketi’ni ortak olduğu iddia edilen isimler bile tanımıyor

Kıyıları korumak iddiasıyla eski Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki’nin 2016’da başlattığı girişim, bugün sahilleri peşkeşin aracı oldu. Ortaklık iddiasını reddeden Halim Mete, “DTO olarak kurduğumuz şirket hiçbir işlem yapmadı. MUÇEV’i tanımıyoruz” diyor.

Türkiye’nin her bölgesinde kıyılarda yağma yaşanıyor. Artık havlunu alıp gidebileceğin bir sahil yok gibi. Bir yandan Çevre Bakanlığı, bir yandan Milli Emlak, bir yandan mafyatik örgütlenmeler. İhaleye falan gerek yok.

Şezlongu atan başlıyor para kesmeye. Oysa anayasanın 43’üncü maddesi “Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir” diyor.

3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 5. maddesi ise “Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir” hükmünü veriyor. Yani anayasaya göre sahillerin kullanımında öncelik halkın. Diyeceksiniz ki anayasa mı kaldı ortada?

Bugünlerde Muğla’da ortaya çıkan MUÇEV tartışması, kalmadığını bir kez daha kanıtlıyor. Tartışmanın konusu dünyanın en güzel kıyılarının olduğu Muğla sahillerindeki “peşkeş”. Sadece Muğla değil, Edirne, Antalya’da da ortaya çıkan Muğla Çevre Vakfı Turizm Ticaret Ltd. (MUÇEV) isimli şirket sahillerin işletmesine hiçbir kurala dayanmadan sahip oluyor.

Şirketi tanımıyoruz

Şirketin görünen yönetiminde bürokratlar ve devlet memurları bulunuyor. Bir iddiaya göre Metin Kalkavan’dan Halim Mete’ye, Tezcan Yaramancı’dan, Faruk Miras’a iş dünyasından isimler de şirketin kurucuları arasında. Halim Mete, Deniz Ticaret Odası (DTO) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetiminden yıllardır tanıdığım bir isim. Gelişmeleri ona sordum. Olayı şöyle anlatıyor:

- Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Muğla kıyıları ve sahillerini korumak için bir şirket kurulmasını istedi. DTO’nun öncü olmasını önerdi. Çünkü odamız Türkiye’nin tüm kıyı ve iç sularında örgütlü bir oda. Biz de o dönem Deniz Ticaret Odası yönetimi olarak Deniz Temiz Derneği (TURMEPA) Başkanı Tezcan Yaramancı gibi isimleri de alarak Deniz Kıyı Koruma Şirketi’ni kurduk.

- Amacımız sahilleri işletmek değil sadece korumaktı. Ancak o tarihten sonra hiçbir işlem yapmadık, hiçbir karara imza atmadık. Şirket üç senedir faaliyet dışı. Mete, 6 ay önce MUÇEV’le ilgili iddiaların ortaya atılmaya başladığını söylüyor. “Ancak bizim hiçbir ilgimiz yok. MUÇEV’i tanımıyoruz, alakamız yok, ne yaptığını bilmiyoruz” diyor.

Halim Mete’nin tanımadığını söylediği şirket ise büyük bir bilmece. Bürokratların adının yer aldığı şirket ortaklarının arkasında kimler var henüz bilinmiyor. Milletvekillerinin sorularına yanıt da yok. MUÇEV hangi “kamu yararına” hareket ediyor? Yanıtı merakla bekliyoruz!

Rusya iyi gidiyor, Almanya zor!

Pandemi sürecinin en büyük darbeyi vurduğu sektör turizm oldu. Ziyaretçi sayısında ilk iki ülke Rusya ve Almanya’dan ağustosta gelen olumlu haberler sektörü biraz da olsa umutlandırdı. Ancak bir haftadır ortaya çıkan eğilim, Rus turist sayısında artışı gösteriyor. Almanya’dan ise olumlu gelişme yok.

Turizmde lüks konseptin en önemli otellerinden biri Regnum. Ağırlıklı Rusya’dan turist alıyor. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Şafak Öztürk’le sektördeki gelişmeleri konuştuk. Rusya pazarı için olumlu gelişmelerin sürdüğünü söyleyen Öztürk, Almanya için ise şunları söylüyor: “Almanya vatandaşlarından dönüşte test yaptırmasını istiyor. Pozitif olma durumunda karantinayı Türkiye’de yaşamak istemeyen Alman ziyaretçiler ise gelmemeyi tercih ediyor. Bu yıl Avrupa’dan gelecek turist için kayıp bir yıl olacak.”

Sektörün salgında ciddi bir şekilde kötü etkilendiğini söyleyen Öztürk, “Yıllık gelirlerin yüzde 60-70’i civarında bir düşüş söz konusu” diyor.

Grup olarak bu düşüşe karşı neler yaptıklarını da şöyle anlatıyor: “Büyük ölçekte 553 odalı bir tesis olmamıza rağmen butik otel işletme tarzına dönüyor ve personel sayımızı ve işleyişimizi bu tarza göre uyarlayabiliyoruz. Giderleri azalttığımız için temmuz ayı itibarıyla para kazanır hale geldik. Ancak bu telafiden ziyade durumların olumlu gitmesi bizleri ancak motive edecektir.”

“Sektörü korumak için ekonomik olarak alınan önlemler bu krizi atlatmaya yeter mi?” sorusuna ise Öztürk, şu yanıtı veriyor: “Sektörde kayıplar çok fazla olduğu için yapılan veya yapılacak olan destekler krizi atlatmak için yeterli olmayacaktır. Ancak yapılacak desteklerin seviyesi kayıpları ve bu sürecin atlatılış biçimini de etkileyeceği için maksimum seviyede olması krizin daha hafif atlatılmasında büyük rol oynayacaktır.

Güvenli ülke zor

Türkiye’de turizmin açılması için otellerin sertifika sürecinin olumlu bir ortam oluşturduğunu ekleyen Öztürk, “Türkiye güvenli ülke imajını oluşturabiliyor mu” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor: “Oluşturmuyor. Çünkü bunu yapabilmek o kadar kolay değil. Özellikle Antalya bölgesi ciddi sayılarda turist ile beslenen bir bölge. Yani bölgenin iyi kazanabilmesi için milyonlarca turistin gelmesi gerekiyor. Biz Yunanistan’ın Mykonos’u veya İtaya’nın San Torino’su gibi az sayıda ancak üst seviyede gelir düzeyi olan kişilerle yetinebilecek küçük bir bölge değiliz. Güvenli bir destinasyon imajını oluşturabilmemiz için gelecek kişi sayısından feragat etmemiz gerekecektir. Bu da beraberinde ekonomik bir külfeti getirecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları