Jale Özgentürk

Dayanışma çağı

01 Mayıs 2020 Cuma

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü dünya emekçileri büyük bir krizin ortasında kutluyor. Küresel salgın sonucu 300 milyon işçi işini yitirecek. Toplam çalışan sayısı 3.3 milyar. Bunların 1.6 milyarı zaten kayıt dışı, yani güvencesiz. Bu durumda, “Tek yol dayanışma!”

Dünya bugün 1 Mayıs ‘Emek ve Dayanışma’ gününü kutluyor. Ama buruk. Yıllarca küreselleşme ile haklarını birer birer yitiren işçiler, çalışanlar bu kez yine bir küresel belanın mağduru. Küresel salgın nedeniyle bugün kitlesel mitingler yapılamayacak.

Yerini yeni dünya düzeninin altyapısını oluşturan internet üzerinden toplantılar ve balkonlardan ses vererek kutlanan bir dayanışma günü alacak. Bu dönemde salgının en büyük faturasını dünyada çalışan ya da çalışamayan emekçiler ödeyecek.

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) önceki gün açıkladığı son rapordaki rakamlar ürkütücü. ILO, salgın nedeniyle çalışma saatlerinde yüzde 10.5 düşüş beklendiğini açıkladı. Bugüne kadar yaptıkları tahminlerin çok daha üzerinde büyük bir sorunla karşı karşıya olunduğunu belirterek, gelecek tahminlerini de güncelledi.

305 MİLYON İŞSİZ

Yeni açıklamaya göre dünyada 305 milyon kişinin işsiz kalacağı belirtiliyor. Dünyada 3 milyar 300 milyonluk küresel işgücünün yarısı, 1 milyar 600 milyonu kayıt dışı çalışıyor. Yani sosyal güvenceden yoksun.

ILO’nun da vurguladığı gibi krizin etkilerine en açık olan da bu kesim. Yaklaşık 463 milyon şirket, işyeri ya da serbest meslek sahibi, yüksek risk altında. Tahminlere göre dünyadaki işsizlik oranlarının yüzde 25-30’lara çıkması bekleniyor. Gündelik çalışanlar, düzensiz işler bunların dışında üstelik. Yine rakamlara göre dünyada çalışanların ancak beşte biri işsizlik ödeneğine hak kazanıyor. Bir başka sorun ise çalışan yoksulluğu.

ILO rakamlarına göre işgücünün beşte biri yani 630 milyon kişi günlük 22 TL altında ücret kazanıyor. Dünyada çok büyük kitlelerin büyük bir yoksulluk dönemine girdiği ortada. Bu dönemde haklarını savunabilecek tek kesim örgütlü çalışanlar, yani sendikalılar. Bu nedenle sendikaların birlik olması, dayanışması bugün daha da önemli.

Dünyadaki sendikaların bir araya geldiği Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu da 1 Mayıs’a ilişkin açıklamasında buna dikkat çekiyor:“Nerede olursak olalım, farklılılarımız ne olursa olsun tek bir dünyada yaşıyoruz. Sendikalar dayanışmanın işe yaradığını biliyor. Dünyanın her yerinde dayanışma sergilenmesi için çabalamalıyız.” Salgından sonrası için çok tekrarlanan bir cümle var; “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”.

Yeni gelen, insan onuruna yakışır, gelir bölüşümü adil, güvencesiz işlerin son bulduğu bir düzen mi olacak? Bugün her balkon eylem alanı. Yukarıdaki sorunun yanıtı da ancak emekçilerin mücadelesinin gücüne bağlı!

TÜRKİYE’DE SANCI BÜYÜK

Salgına ekonomik bir kriz içinde giren Türkiye’de de çalışma hayatı büyük bir kaos yaşıyor. 290 bin işletme, 3.2 milyon çalışan için kısa çalışma ödeneğine başvurmuş. Ne kadarı buna ulaşabildi belli değil!

Türkiye’de emek dünyası yıllardır zaten küreselleşmenin sancılarını yaşıyor. Yüzde 99’u küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan ekonomide çalışan sayısı 28 milyon civarında. Bunun 18 milyonu Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı. Kayıt dışı çalışanların oranı ise 10 milyona yakın. Kayıtlı çalışanların yaklaşık 2 milyonu sendikalı.

Türkiye’de sendika kelimesi bile patronları korkutmaya yetiyor. Sendikalı olan işyerlerinin ağırlığını kamu ve belediyeler oluşturuyor. Özel sektörde ise sadece uluslararası bağlantısı olan büyük şirketler ve yabancı sermayeli gruplarda sendika var. Kamuda güçlü olan Türk-İş ve Hak-İş iktidara yakın, özel sektörde örgütlü olan DİSK ise muhalif kimlikte tanımlanıyor.

Salgının yarattığı fırtına ise ne iktidar ne muhalefet dinliyor. Önemli olan sınıfın gücünü doğru kullanmak. Burada da öne yine dayanışma çıkıyor!

YENİ NORMALİN MODASI KARAVAN TURİZMİ OLACAK

Salgının en fazla vurduğu sektörün turizm ve konaklama olduğu bilinen bir gerçek. Bu sektörde 2020’nin kayıp bir yıl olduğu da kabul edilmiş durumda. Salgın sonrası “yeni normal” olarak tanımlanıyor.

Yeni normalde turizm için de artık yeni şeyler söylemek gerektiği ortada. Turizmciler neler düşünüyor? Bu hafta da yıllarını turizme vermiş bir turizmcinin öngörülerini paylaşmak istedim.

Deniz Tüfekçi’nin.

Yeni dönemde seyahate çıkacak olanın kendini güvende hissetmek için az kişinin olduğu alanları seçeceğini söyleyen Tüfekçi, “Sanki 1990 öncesine döneceğiz” diyor. Öngörüsü ise o yıllarda sona eren karavan turizminin yeniden başlayacağı yönünde. Tüfekçi, “Turist için bir Karavan sahibi olmak, karavan kiralamak tekrar önem kazanacak. Artan uçakla ulaşım maliyetleri ile kıyaslandığında karavan ile seyahat etmek uygun maliyet olarak tercih edilecektir” diyor.

Tüfekçi’nin bu konuda önerisi ise şöyle: “Karavan kamping alanlarının yapılmasını teşvik etmek, mevcutları işler hale getirmek, Karavan sahiplerinin gerek duyduğu her türlü bilgiyi sağlayabilecekleri portalları oluşturmak ilgili yazılımları geliştirmek, lojistik noktalarını tesis etmektir. Türkiye karavan turistinin gerek duyduğu her şeye sahiptir.” Turizmde yeni normal ne olursa olsun kaybedecek kesim ise çoğunluğu kayıt dışı olan çalışan kesim olacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları