Jale Özgentürk

Açlık modeliyle bir yıl!

21 Eylül 2022 Çarşamba

“Akşam evde köfte yaptık. Yarım kilo kıyma aldım 67 lira. Üç ekmek 12 lira. Salatalık malzeme 30 lira. Dört kişilik bir aile evde bile köfte yaparken cebinden çıkan para 150 lirayı buluyor. Senin masallar güzel ama gerçekler bu.”

Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin pembe tablolarla anlattığı Türkiye modelinin bedelini ödeyen bir yurttaşın sosyal medyadaki sözleri böyle. Geçen yılın eylül ayında aynı sofraya 50 TL harcayarak oturan ailenin bir yılın sonunda yaşadığı şokun özeti bu.

Bugün hükümetin önemsemediği açlık sınırı 6 bin 890 lira, yoksulluk sınırı 22 bin 442 lira. 

Bir yılda Türkiye, dünyanın en büyük 20 ülkesi arasındayken bugün 21. sıraya gerilemiş durumda. 

Orta sınıfı yok eden, yoksulluğu katmerleyen bu politikalar bundan tam bir yıl önce başladı. 

O güne kadar faize mesafeli olsa da ekonominin gereklerini uygulayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Faiz sebep enflasyon netice” tezini yüksek sesle gündeme getirdi ve bunun üzerine kurulan politikalar, “Türkiye modeli” adıyla yürürlüğe girdi.

Politikaların hedefi “ihracat ve üretimi” desteklemekti. Böylece istihdam artarken cari açık da sona erecek Türkiye’nin dövize bağımlılığı azalacaktı.

Bunun için ilk adım olarak faizler düşürülmeye başlandı. Üretimi desteklemek amacıyla ortaya atılan faiz indiriminin asıl nedeninin ise dini referans “nas” olduğu Erdoğan tarafından açıkça ilan edilmiş oldu.

Politika faizi yüzde 19’dan bir yıl içinde yüzde 13’e indi. Döviz kuru ise 8.30’dan önce 18.30’a yükseldi. Gerçekten Türkiye’ye özgü bir model olan kur korumalı mevduat hesabı sayesinde dolar 14.70’e indirilse de bugün yeniden 18.30’lara yerleşti. Döviz aynı seviyeye geldi ama yurttaşın vergilerinden ödenecek para 75 milyar lirayı buldu, şimdiden. Modele göre ihracat artacak, cari fazla verilecekti, tersine ithalat patladı. İşsizlik düşecekti, TÜİK eliyle düşürülmeye çalışılsa da işsiz sayısı değil işgücü oranı düşüyor.

Faiz düşecekti. Bugün kamu bankaları eliyle yüzde 21 olarak verildiği söylenen kredilerin faizi komisyonlarla yüzde 30’ları geçiyor ama kredi veren banka bulunursa.

Bu modelin kazananı belli. Yüzde 500 kâr artışı ile bankalar, gayrimenkul yatırımcıları, paradan para kazananlar... Onlar bile yüksek enflasyon nedeniyle tedirgin...

BARINMA KRİZİ YAŞANIYOR

Yurttaşı bir yıldır inim inim inleten enflasyon yüzde 80’lere fırladı. Tabii resmi olarak. Bağımsız araştırma kuruluşu ENAG tarafından yapılan hesaplarda ise enflasyon yüzde 180’lerde.

Dövizin patlaması ile ucuzlayan memlekette konutlar, şirketler yabancılara geçiyor. Kiralar enflasyonla ulaşılmaz halde, ev sahibi olmak hayal olmuş. Barınma krizi yaşanıyor.

Adına ekonomi çevrelerinden kimsenin “model” diyemediği politikaların en büyük darbesini ise Türkiye’nin geleceği gençler ve okul çağındaki çocuklar yiyor.

Gençler umut göremediği ülkeden başka ülkelere gidiyor. 

Okulların açılması ile gündeme gelen başka bir sorun ise yürek burkuyor. Her dört çocuktan biri okula aç geliyor. Geçinemeyen asgari ücretli, çocuğuna beslenme için harçlık veremiyor. Kantinden tost bile alamayan çocuklar sınıflarda bayılıyor. 

Hükümetin soruna duyarsız kalması yüzünden imza kampanyaları düzenleniyor. Beslenme hakkının her çocuğa devlet tarafından sağlanması isteniyor. Her çocuğa bir öğün yemek verilmesi talep ediliyor. Yapılan harcamalar göz önüne alınırsa hiç de zor değil. 

Çocukların fiziksel gelişimleri geride kalıyor. Bu sorun pandemi ile başladı. Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo’nun sürekli gündeme getirdiği sorun artık daha büyük. 

Türkiye dünyada en mutsuz ülkelerden biri. 149 ülke arasında 104. sırada. Oysa bir ekonomik modelin başarısı ülkede yaşayan insanların mutluluğu ile ölçülmez mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları