Şiddet bir ülkeyi ele geçirdiğinde masumiyet ülkeyi terk eder!

19 Mayıs 2024 Pazar

Sevgili okurlarım belki de geçtiğimiz günlerin en vahim olaylarından biri, bir öğrencinin silahla okul müdürünü öldürmesiydi. Sağlık emekçilerinden sonra öğretmenler de şiddetin hedef tahtası olmaya başladılar. Şaşılacak bir şey yok, şiddet bir ülkenin can damarlarını işgal etmiş ve kanıksanmaya, çaresizce kabul görmeye başlamışsa artık masumiyet o ülkeyi terk eder. Ve artık her şey olabilir, canı sıkılıp palasını eline alan genç bir adam sokakta rastladığı ilk kadının boynunu keser, bir başkası uyuşturucu parası vermediği için annesini parçalar. Bir başkası dükkân camına kazayla gelen kartopu nedeniyle genç bir adamı sopayla vurarak öldürür. Bir başkası istediği şarkıyı söylemediği için gruplaşarak o müzisyeni acımasızca döverek öldürür. Kediler en çok bacakları kesilerek, köpekler başlarına baltayla vurularak öldürülür. Keklikler avlanır, güzelim dağ keçileri para için öldürmeyi zevk haline getirmiş avcılara teslim edilir.

Daha fazla dehşet hikâyeleri anlatmadan asıl konuma geleceğim. Psikologlar buna “akran şiddeti” diyorlar. Bu hepimizin bildiği bir konu, özellikle ergenlik döneminde çeşitli müşterekler nedeniyle çeteleşmiş akran grupları arasında hemen her okulda çatışmalar, kavgalar olur. Hepimiz yaşadık. Ancak cep telefonları ve internet sayesinde özellikle ergenler sınırsızca şiddet videosu ve porno izliyorlar. Üstüne üstlük “kutsal aile” bağları iyice zayıfladığından, aile içi sınırlar iyice kalktığından okullar ergenler için neredeyse bir savaş alanına dönüşmüş durumda. Bu durumdan ne imam hatipler ne vakıf ne devlet okulları ne de özel okullar muaf.

Şimdi “Çocuklar masumdur” sözünü unutup farklı bir söz söylemeliyiz: Çocuklar yaşadığı çevreden, anne babasından, dayılarından etkilenirler. Neden bugün akran şiddetinden söz ediyorum. Çünkü bu şiddet giderek tüm coğrafyayı ele geçiriyor, bugün bir öğrenci müdürü öldürüldü, gayet iyi hatırlıyorum Mersin’de 12 yaşındaki bir kız çocuğu tuvalette sınıf arkadaşı bir başka kızı bıçaklayarak öldürmüştü. Nedeninin öldürülen kızın, öldürenle zayıf not aldığı için alay etmesiydi. Bu tarifsiz şiddetin ardında neler gizli, rehber hocalar nerede? Veliler neden rehber hocaların öngörülerini reddediyorlar? Yıllar önce tanıdığım genç bir psikolog çok yüksek bir maaşla bir özel okulda çalışıyordu, ağlayarak istifa etti. Velilerin onu azarlamasından bıkmıştı.

Şimdi anlatacağım olayı duyduğumda dehşete düşmüştüm. Bir erkek öğrenci bir kıza âşık oluyor ama kız ona yüz vermiyor ve sınıftaki, ailesi zengin başka bir çocuğa sevgi dolu davranışlar gösteriyor. Kıza âşık olan çocuk, bir gün babasının ruhsatsız tabancasıyla okula geliyor, tabancayı okul bahçesine gömüyor ve teneffüste silahı gömdüğü yerden çıkarıp herkesin gözü önünde zengin çocuğunu öldürüyor.

İnanmakta zorlandığınızı biliyorum, şimdi bizzat yaşadığım bir başka akran şiddeti olayına da usulca giriyorum. Olay bir özel okulda oluyor, okul idaresi çocukların kaynaşması için müzikli bir toplantı düzenliyor. Müzik çok güzel ama kimse dans etmiyor, kızlar bir yanda erkekler öte yanda kendi kendilerine söyleşiyorlar. Olayın kahramanı çocuk belki de sınıfın en sessizi ama kitap okumayı, müzik dinlemeyi en çok da dans etmeyi seviyor. Müzik o kadar güzel ki çocuk dayanamayıp kızların yanına gidip elini uzatıyor, kızlar gülüşüyorlar ama biri uzatılan ele el veriyor ve dans etmeye başlıyorlar. Herkes şaşkın, hocalar alkışlıyorlar, çocuk ilk danstan sonra birkaç kızı daha dansa kaldırıyor.

Peki ertesi gün ne oluyor. Dersin tam ortasında herkes telefonlarına sarılıyor, hocanın “Durun ne yapıyorsunuz?” demesi fayda etmiyor, ekranlarda dans eden erkek çocuğu ve altında bir yazı: “Biliyorduk, o bir i...!”

TACİZ DURMUYOR

Düşünün 12 yaşındasınız ve tüm sınıf arkadaşlarınız “O bir i...” sözcüğünü okuyor, çocuk çantasını bile almadan okuldan fırlıyor. Hüngür hüngür ağlayarak olayı annesine anlatıyor. Anne okula gidiyor ve bunu yapanların bulunup cezalandırılmasını istiyor. Okul idaresi çaresizlik içinde ve taciz durmuyor. Çocuğun kadın kıyafeti giydirilmiş videosu her gün ekranlarda. Sonunda aile çocuklarını başka bir okula göndermek zorunda kalıyor. Ama çocuk o günden sonra hiç dans etmiyor.

Ne yazık ki bizim “Kol kırılır yen içinde kalır” sözümüz bu olaylarda da geçerli. Ne yapıyoruz, sadece her şeyi sedirin altına süpürüyoruz. Ve ben çocukları suçlamıyorum çünkü sadece gördükleri, izledikleri şiddeti sıradan bir yaşam biçimi sanıyorlar. Bu kadar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları