Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dubai çikolatası ve yeni bir kaosa nasıl dayanacağız?

03 Kasım 2024 Pazar

Sevgili okurlarım, bugün pazar. Size iç açıcı düşlerden, hayallerden bahsetmeyi çok isterdim ne yazık ki haftada tek bir gün sizlerle buluşabiliyorum bu da benim içimde bir yaradır. Neyse bugün de canınızı biraz sıkacağım. 

Günün olayları; Ekrem İmamoğlu’nun 29 Ekim konuşması ve hemen ardından Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in evine şafakta baskın yapılması. Başkan, anında PKK yanlısı olarak tutuklandı ve hemen yerine aynı gün kayyum atandı. Birkaç gün önce de PKK, Ankara’daki TUSAŞ kanlı baskınıyla asla silah bırakmayacağını cümle âleme duyurdu. 

Ve AKP iktidarı marş adımlarıyla yeni dinci ve faşist bir ülkeye doğru ilerliyor. Bu ilerleme 86 milyon insanı yaşlı genç, kadın erkek, çoluk çocuk yeniden korku dolu bir yolculuğa sürüklüyor. 

Öte yandan bu korku ve ülkemizi ateş çemberi gibi saran yoksulluk umurlarında olmayanlar, tıka basa dolu kafelerde, sabah kahvaltılarında Dubai çikolatasını konuşuyorlar. Geçenlerde bir pastanede alışveriş yaparken dokuz on yaşlarında bir erkek çocuk elinde babasının kartı pastaneye daldı ve heyecanla Dubai çikolatası istedi. Huyum kurusun “Neden Dubai çikolatası bak burada binbir çeşit çikolata var” diye müdahale ettim. Satıcı da benden yana, çocuk biraz durakladı ve ben gene sordum: “Nedir bu çikolatanın özelliği?” Çocuk: “Ben ilk defa yiyeceğim, okulda tatmayan bir ben kaldım. Sosyal medyada herkes bu Dubai çikolatasından söz ediyor.” Çocuk çikolatayı aldı. Ben gündemden bu kadar uzak düştüğüm için kendime kızdım. 

Sevgili dostlarım bu olaydan sonra aklıma birden, izlediğim bir belgesel geldi. 2. Dünya Savaşı başladı başlayacak evet o günlerde Berlin’deki gece hayatını anlatan belgesel çok ilginçti. Bir yandan Yahudilerin dükkânları taşlanıyor, sokaklarda insanlar öldürülüyor bir yandan da müthiş bir gece hayatı var. Travestilerin işlettiği kulüpler tıka basa dolu. Vur patlasın çal oynasın herkes yaşamındaki son gün gibi çılgınca eğleniyor. Tarihin derinliklerine dalmaya gerek yok günümüzde de durum böyle. İşte İsrail Filistin’i acımasızca bombalıyor. Hastaneleri, okulları, yolları her şeyi bombalıyor. Ölen çocuklar umurlarında değil ve hemen yanı başındaki Lübnan’da her devir meşhur olan eğlence hayatına devam ediyor. Ne oldu bombalar oraya da yağmaya başladı ve kaçan kaçana.

Evet dünya böyle bir yer. Ve biz 21. yüzyıldayız. İklim değişecek diyenlere kulaklarını tıkayan dünya yurttaşları İspanya’da yağan yağmurun en az 205 insanın öldürdüğüne ve yoğun bir kaos yarattığına tanık oldu. Bizim de sularımız son hızla azalıyor ama biz hâlâ büyük bir vurdumduymazlıkla seyrediyoruz, yağmur duaları da kâr etmiyor. 

Sularımıza da madenlerimize de sahip çıkmıyoruz. Yabancı şirketler madenlerimizde at koşturuyorlar. “Sağ olsun AKP iktidarı!” diyorlar. 

Şimdi her telden konuşuyoruz ya gelelim 2012 ve 2013 yıllarındaki Kürt açılımlarına ve ardından yaşanan kaosa. Şimdi düşünüyorum o güzelim topraklarda savaş olmasaydı Türkiye nasıl değişirdi? En azından savaş nedeniyle boşalan ovalarımız, meralarımız bereket saçardı. Onları sattık, güzelim Iğdır Ovası İsrail’e gitti. Tarihte ilk sulu tarımın yapıldığı Suruç Ovası artık ölü. Tüm köyler boşaltıldığı için meraları süsleyen büyükbaş hayvanlarımız usul usul yok oldu. Köylerini, evlerini, tarlalarını yitiren yurttaşlar göç etmek zorunda kaldı. Ve kentler yepyeni işsizlerle doldu. Bölgeye işim gereği çok sık gittiğim için biliyorum hiçbir teşvik yerinde kullanılmamıştı. Güneydoğu yol boyunca yarısı bitmiş ve bırakılmış kocaman binalarla doluydu. “Bunlar ne?” dediğimde teşvik alınan ama bitirilmeyen fabrika binaları olduğunu söylediler. Nedeni PKK izin vermemiş. Diyarbakır Sur çevresinde Sur bombalanırken yakında bir otelde kalıyordum ve sabah çıktığımda karanlık bir dehliz uyuşturucu şırıngalarıyla doluydu. Ah bu savaş ne kadar çok Türk-Kürt genç ölümlerine neden oldu.

Şimdi gene gündemde. Bu ülkenin ne biçim bir kaderi var, her şey hep yeniden başlıyor. Ve AKP iktidarı en korkutucu kozlarını öne sürmüş durumda. Satılan limanlarımızla, havaalanlarımızla, şeker fabrikalarımızla, özellikle bitirilen tarımımızla, işlevsiz hale getirilen ordumuzla, para para diyen ve her kötülüğü yapan insanlarımızla yeni bir kaosa nasıl dayanacağız? Son yirmi yılın getirdiği kötülüklerle nasıl baş edeceğiz? Bunu düşünmediğim gün yok. Bu iş zor görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları