Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Karamsarlık bırak yakamı!

09 Nisan 2023 Pazar

Sevgili okurlarım geçen pazar “Ben kös kös oturup milletvekili adaylığı beklerken” başlıklı yazımın özellikle kız kardeşlerime seslendiğim bölümü, pek çok erkek okuyucum tarafından kıskanılmış. Çok memnun oldum ve o gazla keyifli bir yazı yazacağımı düşündüm ama yapamadım. İYİ Parti ve CHP’ye mermi yağması canımı çok sıktı. En çok canımı sıkan da yetkili ağızların açıklamaları: “Neymiş efendim bir inşaat bekçisi hırsızı kovalarken mermileri boşaltmış, biri de tam da orada havaya ateş açmış.” Yani artık enayi yerine konulmaktan bıktım! 

(Bu fotoğrafı çeken kişiye ulaşamadım. Beni bağışlaması dileğiyle paylaşıyorum.)

Sonra nedir bu? Deprem bölgesi Hatay’da somyalı hastane açılışı, televizyonlarda Hasan Kaçan’lı ev reklamları ah unuttum bir de seccade olayı var. Aman da aman bir kutsalımız daha oldu. Bu arada Ayasofya’nın kapısı, kapıyı kemirenlerden korumak için camla kaplanmış. Deprem bölgesinde insanlar toplu mezarlara gömülen ölülerini bulmaya çalışıyorlar, bir parmak bile önemli. Bölgede cumhurbaşkanının çocuklara dilenci gibi para dağıttığını gördükçe benim ağlayasım geliyor. 

En önemlisi merhamet de ülkeyi terk etmiş ve vasatlık bir virüs gibi yayılıyor. Karamsar olmayıp da ne yapayım, bugünlerde belleğim birbiri ardına hep aynı görüntüleri, hep aynı sesleri inatla bana anımsatıyor. Yugoslav yönetmen Emir Kusturica’nın yurtseverlik adına yaratılmış bir destan niteliğindeki Underground (Yeraltı) filminin pek çok karesi ansızın aklıma düşüyor. Bir güzel yurt, yeryüzünü yöneten ve asla doymayan büyük şirketlerin inanılmaz oyunlarıyla parçalanıyor. Öylesine ağır bir iç savaş yaşanıyor ki kardeş kardeşin kanında boğuluyor ve bütün güzel ölüler, parçalanmış bir yurt için ağıt yakarken film bitiyor. Ve Yugoslavya artık paramparçadır ve her bir küçük parça da büyük şirketler ve emperyalist devletler için çok kolay bir lokmadır. 

Anılar beni bırakmıyor. Bu kez deprem sonrası Van’dayım. Görkemli Van Kalesi’nden vadiyi ve Van’ı seyrediyorum. Çevrem bana rehberlik yapmak için birbirleriyle kıyasıya dövüşen çocuklarla dolu. Öylesine çoklar ve öylesine yoksullar ki canım acıyor. Bu çocuklar bir zamanlar at sırtında rüzgâr gibi koştukları, koyunlarını, kuzularını güttükleri yurtlarından göç etmeye zorlandılar ve kent onları hiçbir biçimde kabul etmedi, şimdi umut Van Kalesi’ne tek tük gelen turistlerde. Peki Kürt işadamları nerede? Alınan milyon dolarlık teşvikler nereye gitti? Bilmeyenler için söyleyeyim, kıyılarda pıtrak gibi çoğalan pahalı plajların sahiplerini bir araştırın! Yurtdışına kaçmış ve mülteci oldukları için korkusuz ve sıkıntısız bir yaşam sürenlerin bu çocuklar umurları mı? 

Hakkâri’deyim, çoğu “bir kilo toz, bir otobos” sözünü benimseyenler tarafından işletilen tam 25 kuyumcu dükkânı saymışım. Bir dakika, bu kuyumculardaki altınlar öyle on sekiz ayar filan değil, bütün bilezikler, kemerler, kolyeler hepsi yirmi iki ayar. Bir kıza dokuz kilodan az altın takmak ona hakaret olarak algılanıyor, icabında silahlar konuşabilir. Kuyumcu dükkânlarının önünde mendil satan, su satan ve dilenen çocuklar. Ve her yerde göze çarpan bir uyuşturucu kullanımı. Bu çocuklar için kim, ne üretiyor? Bir Türkiye partisi olmaya çalıştığını söyleyen (benim de olmasını çok istediğim) HDP’nin bu çocukların daha iyi yaşamaları için ürettiği politikalar ne? Bölge halkı için ürettiği politikalar ne? “Yaşasın Kürdistan!” diye bağırmak bu çocukların hayatını değiştirebiliyor mu? 

Gerçekten bugünlerde çok karamsarım. Malum zattan bir balkon konuşması dinlemeye hiç dayanasım yok. Belki de bu karamsarlığın nedeni, seçimin bir oyuna dönüşmüş hali. Bir de gençlerle konuşuyorum ve artık siyasette inanmadıkları için oy vermeyeceklerini söylüyorlar. En acısı da bu. Geçtiğimiz seçimlerinde nabız yoklamak için Gaziantep’e gitmiştim, orada Tayyip Erdoğan’ın mitingine koşan, onunla birlikte Berkin Elvan’ın annesini yuhalayan kadınları gördüğümde, dehşete düşmüştüm ve seçim öncesi acayip karamsardım. Şimdi gene aynı karamsarlık beni buluyor. Ne diyeyim, bakalım Meclis aritmetiği değişecek mi? Ben anketlere güvenimi çoktan yitirdim. Seçim barajı da öyle kolay aşılacak bir baraj değil. Bu bile Meclis aritmetiğinin değişmesini istemeyenler için bir dayanışma nedeni olmalı! Dilerim karamsar ben yanılırım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları