Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Avluların Sessizliğinde
\n\n\n
Evet, oylarımızı verdik, heyecanla bekliyoruz, zaman da geçmek bilmiyor, en iyisi ben size bir hikâye anlatayım. Kendinizi bırakın, sanki bir avludayız. Avluda kocaman bir yasemin ağacı var, öte tarafta küçük bir havuz, havuzdaki fıskiye hiç durmadan küçük bir pinpon topunu döndürüyor. Onun ötesinde sonsuz bir sessizlik.
\nVe ben usulca söze başlıyorum:
\n“O mavi at orada, incilerin, mercanların istila ettiği vitrinde öylece duruyor. Kapalıçarşı’yı mekân tuttuğumdan beri onun sık sık ziyaretine gidiyorum, henüz kimseler onu görmedi ve sanırım Bedesten içindeki o dükkânın vitrininde daha uzun süre bekleyecek. Ve bana yeni düşler için ilham verecek. Küçük bir çocuk elinden çıkmış gibi, öylesine naif, öylesine sevimli... Firuze hiçbir şeye onun kadar yakışamaz sanırım. Masmavi bir at bu. Ona baktığımda sanki beni çağırıyor ve birlikte çocukluğumun özgür ve tasasız günlerine doğru yola çıkıyoruz.
\nBen on üç yaşındaydım ve Urfa’daydık. Bu peygamberler kentinde, balıklı havuzun başına gider, diğer memur çocuklarıyla birlikte balıkları çatlayacak kadar beslerdik. Ben onlar arasında misafirdim ve okul başladığında Antep’e dönecektim.
\nSıcak, uzun bir yazdı ve ben Urfa’nın avlusunda yasemin kokan, havuzlu evlerinden birinde, küçük bir konuk odasında kalıyordum. Odanın küçük bir penceresi vardı, pencereden uçsuz bucaksız bir toprak parçası görünüyordu.
\nPencereden bakardım ve toprağın rengi hiç durmadan değişirdi. En çok güneşin usul usul battığı o akşamüstlerini severdim. Pencerenin yanındaki sandalyeye oturur, alev alev yanan toprağın soğumasını ve ayın çıkmasını beklerdim. İşte tam o zaman da bir atlı hiç sektirmeden her gün gelir ve tam güneşin önünde dururdu. Kimdi, neden tam güneş batarken gelip neden hiç kımıldamadan güneşi seyrederdi? Bu benim için bir sırdı. Sırrımı konuk olduğum evdeki hiç kimseyle, arkadaşlarımla bile paylaşmak istemiyordum.
\n\n\n\n\n\nHer akşamüstü koşarak odaya gidip pencerenin önündeki sandalyeye oturuyor ve onu bekliyordum ve o tam vaktinde gelip güneşin önünde duruyordu.
\nGünler neşe içinde, tasasız geçiyordu. Ama bir gün her şey birdenbire değişti. Yaşadığım evin bulunduğu mahallede önce bir feryat duyuldu, ardından bir kadın sesi, o güne kadar duyduğum tüm seslerden farklı bir sesle, uzun ve anlaşılmaz bir ağıt söylemeye başladı. Biz çocuklar evin avlusunda birbirimizi suluyorduk, birden ölesiye korkup soluğu evin büyüğü Makber Hanım’ın odasında aldık. Makber Hanım sedirde oturuyordu. Beyaz yemenisinin çevrelediği güzel yüzü solgundu, bizleri görünce yanına çağırdı, hepimize teker teker sarıldı, korkumuzu gidermeye çalıştı. Ama ses durmuyordu, o zaman ben bütün cesaretimi toplayıp ne olduğunu sordum. Ve Makber Hanım anlatmaya başladı:
\nBir adam vardı. Bölgenin ve belki de dünyanın en güzel Arap atlarını yetiştirmekle ün salmıştı. İşte bu adamın gönlü bizim bulunduğumuz evden üç ev ötedeki evde yaşayan dünyalar güzeli bir Esma kıza düşmüştü. Ama Esma kız sözlüydü ve babası onu asla bir at yetiştiricisine vermek istemiyordu. Arap atlarıyla ünlü adam, bu nedenle her gün tam günbatımında gelip benim odamdan göründüğü gibi kızın odasından da görünen yerde duruyor ve güneşe bakıp kıza sevdiğini söylüyordu. İşte böyle zamanlardan birinde kızın babası sinsi bir tuzak kurup Arap atları yetiştiren adamı tam güneşin battığı yerde beklemiş, ondan sonra da bir el ateş edip adamı öldürmüştü. Adamın Arap atı, adamı sürükleyerek getirip kızın evinin kapısına koymuş ve orada beklemeye başlamıştı. Sonra kız önce atı, sonra ölen adamı görmüş ve işte ağıda başlamıştı. Bitmek bilmeyen bir ağıda.
\nBunları duyunca hemen odama koşup pencereden bakmıştım. Bu kez güneş batarken Arap atının sırtındaki adam gelmemişti. Bir daha da hiç gelmedi.”
\nİşte böyle, mavi at belleğime dokunup geçmişin bütün anılarını, seslerini aklıma getiriyor. Onu kim yaptı acaba? Düşünüyorum, hangi rüyanın atı bu? Kim bilir hangi yollardan, karadan ve denizlerden geçip nice maceralardan sonra bu vitrine ulaştı. Ona bakıp gülümsüyorum.
\nBelki bir akşamüstü o da kendi mavi rüyasını yaşar. Kim bilir?
\n\n\n\n\n\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
-
Trump döneminde ABD ve dünya nereye gidiyor?
-
Yurttaşın Ekonomi Çığlığı:
-
'Erken kaos bekliyorum' Fatih Ergin açıkladı!
-
Türkiye’de siyasi ve toplumsal baskı artıyor
-
'Bilirkişi' skandalı kamuoyuna açıklanmıştı:
-
Uğur Mumcusuz 32 yıl: Öldürüldük ey halkım unutma bizi!
-
Doğuma 1 hafta kala bebeklerini kaybettiler!
-
76 kişiye mezar olan otelde son kez arama yapılacak...
-
Özdağ’dan ilk mesaj: ‘Tek endişem Kozinoğlu gibi suikast
En Çok Okunan Haberler
-
Fark kapanıyor, 4 parti barajı geçiyor!
-
Demirören Holding yöneticisine tutuklama!
-
'Erdoğan talimat verdi, Ali Erbaş durdurdu'
-
Erdoğan, Özel'e açtığı davada kaybetti
-
AKP'li milletvekilinden skandal sözler!
-
Gazeteci Meral Kara Delen hayatını kaybetti
-
'Kral Kaybederse' dizisinin Kenan Baran'ı gerçekte kim?
-
Devlet Bahçeli'den flaş 'TÜSİAD' çıkışı
-
Başkana bu kez sendika binasında gözaltı
-
Dokuz belediye başkanından Yavaş'a destek