Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
3 yıl önce, 3 yıl sonra
Aradan 3 yıl geçmiş. Eylül 2012’de Hatay’a ve sınıra gidip AKP iktidarının ABD güdümünde Suriye ile yarattığı gerginliğin yansımalarını, bölgede gerçekleştirdiğimiz bir röportaj ile gazetemizde yansıtmıştık.
Henüz cemaat ile Saraydaki sultanın arası bozulmamıştı. Kardeş kardeş geçiniyorlardı ve AKP’nin Suriye’ye karşı savaş politikasını birlikte yürütüyorlardı.
Röportajda, Hatay sanayi sitesinde herkesin gözü önünde bomba yapımı için çok sayıda boru kesildiğini duyurmuştuk.
Afganistanlı, Pakistanlı, Libyalı, Çeçen, Katarlı birtakım insanların paralı lejyonerler gibi sınırı geçip Suriye’de çatışıp geri döndüklerini yazmıştık. El Kaidecilerin, Talibancıların sokaklarda askeri kamuflaj elbisesi ile dolaştıklarını, sınırdaki Yayladağı ilçesinde dükkân tezgâhlarında mücahitler alınlarına taksınlar diye siyah bantlar satıldığını dile getirmiştik.
Mavi Marmara gemisinden anımsayacağımız İHH’nin (İnsani Yardım Vakfı) Reyhanlı’ya bir TIR dayadığını ve Suriyeli muhaliflere lojistik destek verdiğini ifade etmiştik.
Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütünün Suriye’deki lideri Adnan el Arur’un, Arap televizyonlarına çıkıp “Bu kâfir, Nusayri, Alevi kâfirlerini kıyma makinelerinde kıyıp etlerini yiyeceğiz” dediğini de kaydetmiştik.
Yaklaşık 3 yıldır Meclis’teki milletvekillerinden tutun sokaktaki yurttaşa değin herkes AKP’nin daha dün sarmaş dolaş olduğu Esad yönetimine karşı örtülü bir savaş açtığını öğrenmişti, biliyordu.
Ancak, savcılardan ve cemaatten “gık” çıkmadı.
Aradan geçen 3 yıl içinde Reyhanlı bombalandı. Canlarımız öldü. 3 yıl önce Hatay’da ve ilçelerinde sokakta savaş kıyafeti ile dolaşan Afganistanlı, Pakistanlı, Libyalı, Çeçen, Katarlı El Kaideciler, Talibancılar; IŞİD’i kurdular, tüm bölgede kıyıma başladılar.
Eski genel yayın müdürümüz Özgen Acar’ın geçen 2 Haziran tarihli yazısında yer alan ve şimdiye değin dünya basınında hiç gündeme getirilmeyen çok önemli bilgilere göre, Suudi Arabistan askeri uçakları Hatay’a ve Ankara’ya düzenli inişler yaptı, Katar’daki Amerikan üssünden kalkan uçaklar 2013 Haziran ayında Türkiye’ye 30 kez geldiler, Ürdün’den kalkan uçaklar da Türkiye’deki havaalanlarına indiler.
Bütün bunlar olurken savcılar ve cemaat yine kılını bile kıpırtmadı.
Ne zaman öküz öldü, ortaklık bozuldu; ne zaman AKP, ABD’den çok ABD’ci bir tutumla Esad düşmanlığını abarttı; ne zaman ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaati ile sultanın arası bozuldu, işte o zaman kimi savcılar da cemaat de 3 yıldır sürdürülen örtülü kirli savaş ile, tümüyle “siyasi kin gütme” amacıyla ilgilenir oldu.
Kinin diğer yanındaki sultan da giderek hırçınlaştı, giderek tehdit dozunu artırdı. Önüne gelene saldırıyor. Çünkü, daha çok güç elde etmek, daha çok yetkilenmek istiyor.
Artık geriye dönüşü kalmadı, biliyor.
Ruh hali
Kısa değini, eğitimci-yazar Nusret Ertürk’ten:
“Bir tiyatro topluluğu Anadolu’ya turneye çıkmıştı. Oyun saati gelmesine karşın salona gelenlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmemişti. Seyirci azlığının verdiği moral bozukluğuna salondan gelen gürültü tuz biber ekiyordu.
Oyuncularından biri sahneye çıktı ve seyircileri uyardı:
- Lütfen, sessiz bekleyiniz! Gürültü yapmayınız! Yoksa, biz içeride daha çoğuz.”
Ensemizde boza pişirenlerin ruh halidir bu.
Seçim sonucu
Kamuoyunun bilinçaltına propaganda şırıngası ile itilmeye çalışılan senaryolara, egemen çevrelerin beklentilerine bakılırsa yarınki seçimden çıkacak ya da çıkarılacak sonuç aşağı yukarı şöyle olacak:
AKP birkaç puan gerileyerek birinci parti, CHP ikinci parti, MHP üçüncü parti, HDP de kılı kılına barajı aşarak kilit parti.
HDP neyin kilidi olacak?
Koalisyonun kilidi olacak.
Topluma algı yönetimiyle adeta zorla dayatılan siyasal havanın yoğunluğuna bakılırsa, HDP’nin eline Türkiye’nin geleceği verilecek yani.
Ancak, toplumda derin bir sessizlik var. Turgut Özal’ın -o da Köşk’ten parti yönetmeye kalkmıştı- ANAP’ına 1989 yerel seçimlerinde atılan tokadı anımsatan bir hava sezinliyoruz.
Saraydaki sultan da bunun ayrımına varmış ki, “Bu seçimde nedense hiç heyecan yok” diyor.
Seçim öncesi çok konuştu. Yurttaş da “Anlat anlat heyecanlı oluyor” diye dinledi ve gına getirdi.
Yarın sandıktan “bıkkınlık” çıkarsa hiç şaşmasın kimse.
Rejimin otoriterleşmesi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sencer Ayata’nın önderliğinde hazırlanan “AKP İktidarı ve Rejimin Otoriterleşmesi” adlı kitapçık, yaşadığımız son uğursuz 13 yılı örnekleri ve kanıtları ile çok iyi çözümleyen kalıcı bir belge olmuş.
Saptama, kitapçıktan:
“Yurttaşların temsilcilerini ‘seçebildiği’, ancak onları denetleyemediği bir ‘keyfiyet rejimi’ oluşturulmaya çalışılmaktadır. Türkiye’nin kurallar ve kurumlar sistemi, keyfi bir lider ve dar siyasi kadrosunun tahakkümü altına alınmıştır. Kişisel kaprislere ve ahbap çavuş ilişkilerine dayalı, hukuk tanımayan bir sultanlık rejimi topluma zorla dayatılmaktadır.”
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- 'Açız' diye bağırdı, yaka paça dışarı atıldı!