Hikmet Çetinkaya

Zamanın Sesi...

12 Haziran 2011 Pazar
\n\n\n

Giderek yükselen bir sıcaklık yerini yağmurlu ve serin bir havaya bırakıyor... Yalova Topçulardan İstanbul Eskihisara geçerken ufukta gri bir çizgi beliriyor... Turuncu, lacivert, sarı donuk ışıklar...

\n

Güneş batıyor...

\n

Dağınık bir ufuğun kesilmesi, gölgenin bozduğu duvarlar, kıyı kasabalarının durağanlığı belki 12 Hazirandan sonra hareketlenecek.

\n

Karaburunda güneşin doğuşu, Datçada batışı, Kaş ve Kalkanda havanın yarılışı, Meis Adasının o yalnızlığı.

\n

Sabah uyandığımda yağmur çiseliyordu İstanbulda...

\n

İçimde büyüyen bir sıkıntı, beni alıp götürüyordu Hopaya... Hopada ölen Metin Lokumcunun kız kardeşi Ayşe Neşe Lokumcunun gözyaşları, gece baskınları, gözaltına alınan gençlerin Erzuruma götürülüşü.

\n

***

\n

Yeni bir 12 Eylül 1980i mi yaşıyorduk yoksa...

\n

Nedim Şener, Ahmet Şıkla birlikte 100 gündür Silivri zindanında yatıyordu. Bakırköy Adliyesine getirilmişti cuma günü. Karısı Vecide Şeneri gördü ve sordu:

\n

Nasılsın?

\n

Ne diyecekti Nedime, Vecide Şener?

\n

Çok iyiyimdedi ve ardından ağlamaya başladı. Nedim duruşmaya girdi ve çıktı. Yürürken gözyaşlarını tutamadı.

\n

Birden düşünceler ormanında hissettim kendimi...

\n

Üzerimize yağmayacak yağmurları, güneşin doğuşunu, gökyüzündeki yıldızların kayışını düşündüm.

\n

Kaçkarları, Fırtına Vadisini... Hopayı... HESlere karşı eylem yapan çevreci gençleri... Onlara şehir eşkıyasıdiyenleri...

\n

***

\n

Bir gölge düştü ansızın. Karanlıkta ara sokaklardan. Bir sessizlik kapladı her yeri.

\n

Parçalanmış hayatlardan!

\n

Gördüğüm ve düşlediğim tüm renkler kayboldu. Kayboldu tüm yıldızlar. Okunmuş şiirler... Darmadağın oldu kelimeler.

\n

Bir ağacın altında Edip Canseveri okumaya başladı genç bir adam...

\n

Derin, sessiz, iyi böylece

\n

Güz, ölülerini bırakan kuşlar

\n

Yer kalmadı acıya ülkemizde

\n

Derin, sessiz, iyi böylece

\n

Gün ortası alacakaranlık bakışlar.

\n

Bizi taşıyan toprağın titrediği saatlerdi... Meyvelerin fenerleri asılıydı ağaçlarda... Özellikle acıya dayanan bir yürek gibi.

\n

Ürkek ve kırılgan.

\n

Bir şaşkınlık vardı tüm insanların gözlerinde... Bir yakarış, acı ve hüzün...

\n

***

\n

Jacques Dupin Düşey Duruşunda haykırıyor adeta...

\n

Gördüğüm ve sustuğum korkutuyor beni. Söz ettiğim ama bilmediğim, kurtarıyor. Kurtarma beni. Bütün geleceklerim yetebilecek mi ayrıştırmaya bu şimşeği? Ey görülen yüz, beyaz ve kör havanın dövdüğü, acımasız.

\n

Ormanlar yok edilince karanlıklar kalır...

\n

Şimdilerde yok ediliyor ormanlar, dağlar ve ovalar...

\n

Akarsular!

\n

Nedimin fotoğrafına bir kez daha bakıyorum... Gözlerinden haziran bulutu geçiyor ıslak...

\n

Hopa çarşısında dolaşıyorum, gözleri yaşlı analar, babalar.

\n

Tutkunun derinliğinde rüzgârı duyuyorum, denizin sesini.

\n

***

\n

Görkemli yalnızlıklar...

\n

Sessizlik... Ansızın bir ışık olayı... Uyuyan bedenin yarattığı... Gizli bir eylem zamanın sesine uyanış...

\n

Albertonun dizelerinden arıyorum sessizliği:

\n

Kim çaldıysa günlerimi, söyleyin ona... Gelsin alsın beni götürsün ölümsüzlüğe... Güzellik bir başka geceye salar köklerini... Ve bir başka günde doğar yeniden...

\n

Fotoğraflar ve umutsuz notlar...

\n

Akıp giden yıllar.

\n

Her şey boşuna, belki yaşam da dahil.

\n

Yüreğimi kavrayan bir yumruk gibi öfkem.

\n

Bu gece yıldızlar da yok... Heceler uçuşuyor havada...

\n

Yakalayabilirsen yakala!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları