Hikmet Çetinkaya

‘Yetim Kalacak Küçük Şeyler’

16 Kasım 2014 Pazar

Bir coşkuyu, acıyı, sevinci, hüznü, çığlığı, korkuyu geçmişte yaşanan duygularla bugüne taşıyarak yaşamak olanaksızdır...
Belleğiniz, duygularınız ne denli güçlü olursa olsun, tüm yaşanmışlıkları anlamak zordur.
Çekilen acı ballanmıştır...
Savaş, kıran ve ölüm yaftaları size acının gerçek yüzünü bugün gösterebilir, eğer belleğinizde bilgi varsa...
Duygu dünyasıyla düşünce dünyası bu yüzden farklıdır...
Oya Baydar’ın yeni kitabı “Yetim Kalacak Küçük Şeyler” herkesin hayatından kesitler ya da sahneler sunan “an”lar kitabı...
Benim için, yakın tarihimizin o acılı, kanlı, zincirli, hücreli günleri...
Umutlarımız!
Sevdalarımız!
Çocuklarımız!
Unutup yazamadıklarımız!
Yapayalnız geçen çocukluğumuz, gençlik yıllarımızda yanardağ gibi patlayan öfkelerimiz, insan sevgimiz, zalimlere karşı başkaldırışımız...
Oya Baydar Cumhuriyet Kitap’ta Gamze Akdemir’in bir sorusuna ne yanıt veriyor:
“Evet bellidir, huzursuzluğum var. Duyguların çıplaklığı bedenin çıplaklığından daha ürkütücü olabiliyor. Hele ki insanların en kötüsü de aydın kesimlerin birbirinin açığını yakalamak, zaaflarını kaşımak; duyguları, düşünceleri, siyasal, ideolojik tercihleri, kimlikleri üzerinden yıpratmaları...”

***

Cehalet pazarından satın alınan pek çok insan tanırız...
Köle düzeninin ya da para havuzunun “aydın”, “liberal”, “demokrat” hokkabazlarıdır onlar.
Sapla samanı karıştırırlar...
Yazılanı, okunanı anlamazlar...
Aydınlıktan korkup karanlıkta yaşamayı severler...
Çözüm süreci gibi ne olduğu, bir kavramın içinin nasıl doldurulacağı tartışmasında, “AKP’nin hakkını yemeyin, biz akiller neler yaptık neler” diye yanıt verirler...
Oya Baydar’ın “An’lar” kitabı usta işi bir roman bana göre...
Yabancılığın ürkekliği!
Ötekileştirilmenin yıpratıcılığı, ezilmişliği!
Sıkıyönetim mahkemeleri...
Kelepçelenmiş günler...
’68 ve ’78 kuşakları...
Bir ağıt, daha çok “şey”edir aslında...
William Stafford’un deyişiyle, bir çiçeğin soluşunu, bir taşın düşüşünü anımsatır insana...
Öyledir elbet!
İnsanı yapay duygusallıktan arındırıp belleğini bilgiyle donatıp arşive dönüştürebilirsen Oya Baydar, anılarımızın izdüşümünü, dışavurumunu görebilir, şöyle diyebilirsin:
“İnsan emeğini bilgiyle yüklerse, baskı ve zulme karşı devrimci ruhunu, umudunu yitirmez.”

***

Gerçekten unutulmayacak nitelikte bir kitap sunuyor...
Benim için bir roman!
Ünlü yakın tarihimize bir pencere açıyor...
Acılar denizi, aşklarımız, sevdalarımız, tutkularımız, öfkelerimiz, o sönmeyen devrimci ruhumuzun ateşi.
Belleğini duygularının yanı sıra bilgilerle donatmış bir Oya Baydar, bana yaşamın derinliğini, dünyayı, yaşadığım coğrafyayı anlatıyor.
Hayata doyumsuz güzellikler sunuyor...
Öyle anlar vardır ki, duygularla örülmüş bir dünya yaratırsınız...
Bazen karamsar olursunuz...
Anlar sizi, duygularınızla tek başına bırakır...
Dışarıda yağmurlu, soğuk bir hava vardır... Boğazın lacivert sularına bakarken Selimiye Kışlası’nı görürsünüz. Harem İskelesi ve Selimiye Kışlası...
70’li yılların başlarıdır...
Zindanlar gelir aklınıza, Ziverbey Köşkü...
İşkenceler, Kontrgerilla, Orgeneral Faik Türün.
Görüş günüdür. Bir bebek, yaşlı adam.
İki minik, iki büyük el soğuk cama çarpar...
“Parmaklıklar arkasındaki adamın, yaşlı babanın, minik bebeğin gözlerinde biriken yaşlar, o an okyanus kadar bir damla olup görüş hücresini doldurur...”
“Yetim Kalacak Küçük Şeyler”de Oya Baydar o anları derliyor; yetim kalmasınlar, başkalarında yaşamasınlar, diye...
Bir yaşamöyküsü...
Hepimizi anlatan bir şeyler var bu bir çeşit “otobiyografik” romanda...
Can Yayınları’ndan çıktı, mutlaka okuyun derim, kendinizi bulacaksınız...
Ben buldum çünkü!    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları