Hikmet Çetinkaya

Umudun Rengini Aramak...

06 Kasım 2011 Pazar
\n\n\n

Güçlü atışını duydu suların nabzında...

\n

Hayatın gül patlamalarında bir çocuk yüzü gördü. Geçmiş zaman masallarını dinlediği yıllara döndü.

\n

Hüznü yüreğine mıhlayıp nice acıları, umutsuzlukları...

\n

Bunlara karşın umut toplamayı sürdürüyordu.

\n

Susturulmuş şarkılar gibiydi; devinimli, yırtıcı, güçlü...

\n

Gençlik yıllarında o çok sevdiği kiraz ağaçlarını düşledi... Portakal bahçelerinde gezinmeye başladı...

\n

Gözlerini yumduğunda Paris metrosundaydı...

\n

Ay ışığının geceye dokunduğu saatlerde, eflatun kelebekler vadisinde koşuyordu.

\n

Baskılara, zulümlere, işkencelere dirençliydi, boyun eğmemeyi öğrenmişti.

\n

Hapislik günlerini düşündü...

\n

Karaburunda nergisler çoktan açmıştı... Hava poyrazdı... Foçada siren kayalıklarında esen poyrazın eşliğinde mızıkasını çalıyordu.

\n

***

\n

Kirpiklerini ve uykularını ısıttığı sevencenliğin doruğunda ülkesinin tüm insanlarını seviyordu o.

\n

Korkusuzdu!

\n

Ataktı!

\n

Kendisiyle baş başa kaldığında, ya şafak sökerken ya da gecenin yıldızları oynaşırken mırıldanmaya başlardı:

\n

Bütün karanlığı versem size giden geceyi durduramazsınız/Işır odamızın havası kaçar çeşmelerinizden durduramazsınız/Ben denize bakarım sandalca uzaktan/Siz yüzersiniz bir kuş uçar bir gemi geçer durduramazsınız.

\n

Salonun bir yerinde açan çiçekler onun mutluluğunu gösterirdi... Severdi çiçekleri, onlarla bazı geceler konuşurdu...

\n

Koltuğuna oturduğunda Oktay Rifatı okurdu:

\n

Güneşimi arılar yedi gecesiz kaldım/Dört köşe taşların üstünde/Balıklar geçti düdük çala çala/Yaşamaya başladım kaldığı yerden/Yosunlu kapıların ardında gizli/İkiz martıları bulmak için.

\n

***

\n

Bulutsuz mevsimleri, maviler giyinmiş kızları, bozkırın yabanıl kuşlarını ve yitip giden yılları anımsadı.

\n

Masasının üzerinde Umar Ömer Oflazın Anaulu Anadolu(Pia Yayınları) kitabının sayfalarını karıştırırken yaşadığı coğrafyayı anlamaya çalıştı.

\n

Yüzyıllarca o denli atlı, o denli çok yayan geçmişti ki bu topraklardan... Toprağı çiğneyerek, çiğnediklerini yeniden toprak ederek.

\n

Yüzyıllar boyu binlerce, on binlerce kez üst üste konmuş taşlardan örülü duvarda taş üstünde taş kalmamıştı.

\n

Apaçıktı her şey, çırılçıplak...

\n

Çileli, yiğit ve katıksız bir kadın gibi...

\n

Yüzlerce, binlerce kez talan edilmiş, yakılıp yıkılmıştı ama yeniden dirilmeyi becermiş; yıpranmaz, yaşlanmaz, haz dolu... Ana Ulu... Anadolu...

\n

Bir gelin gibi gözü yaşlı, hüzünlü bir kadın, bir çocuk gibi.

\n

Acıyla bezenmiş, başkalık içinde geçmiş bir zaman dilimini, Anadoluyu ustaca anlatıyordu Umar Ömer Oflaz...

\n

Haz dolu, hazan dolu, her geçenin elleyip yokladığı bir yurdu...

\n

Başını kaldırıp çiçeklere baktı...

\n

Zambakgillerden kış çiçeği lilyum gülümsüyordu...

\n

Dışarıda güneş, ılık ve ışıltılı bir gün.

\n

***

\n

Renklerin çoğalttığı bir güz çiçeği, mavi masallar, yağmurlar, güneşli günler.

\n

Çocukluğunu anımsamak, gençlik yıllarını, vurgun yediği süreci...

\n

Yitip giden yıllar değil, belki de güneşlerdi...

\n

Bir tutam umut ve sevgiydi istediği.

\n

Bir türlü kıramadığı umutsuzluklar, akan suların fırtınası, erişemediği mevsimler...

\n

Yalan, dolan, ikiyüzlülük!

\n

Zincire vurulmuş hayatlar!

\n

Faili meçhuller, düşünce özgürlüğüne geçirilen kelepçeler...

\n

Tüm dönüş yolları gerçekten kapalı mıydı?

\n

Yaşadığı coğrafya, Anadolu, sevgi, söylenceler...

\n

***

\n

Bu topraklarda insanca, kardeşçe, barış içinde yaşamak çok mu zordu?

\n

Sermaye-emek çelişkisini görmeden, tüm zırvalıklara boyun eğmek mi gerekliydi?

\n

Yelken gibi fora edilen aşklar, bir ressamın yalnızlıkların rengini araması...

\n

Umutlar!.. Umutlar!.. Umutlar!..

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları