Bir paylaşımın, küresel düzenin acımasızlığında, apansızın gelir ölüm haberleri.

Emperyalizmin ağababaları umursamazlar ölümü...

Çünkü yaşamın o derin suyu umurunda değildir onların.

Irak’ta renkli misket bombaları karanlık göğü aydınlattığında, yeşil, sarı, kırmızı ışıklarını saçtığında, Bağdat’ın gecenin içinde ne denli güzel olduğunu düşündüğümüz yılları çoktan unutmuştuk.

Savaş uçakları bombalıyordu oysa Bağdat’ı!

Çocuklar ölüyordu!

Genç ve yaşlı siviller!

Bilmem anımsar mısınız, o yıllar yazılıp çizilenleri:

“Şimdi Irak’ta olmak vardı!”

Onlara göre ABD ve İngiltere “demokrasi” getirecekti Irak’a Saddam’ı devirince.

O savaşı, ekranlar başında savaş oyunu sanıp çoluk çocuk izledik.

Vicdanımız sızlamadı, yüreğimizde bir acı duymadık...

Bizim kuşak bu filmi Vietnam’da görmüştü yıllar önce... Yıllar önce Kahramanmaraş’ı, kanlı 1 Mayıs’ı görmüş, emperyalizmin maşalarının seslerini unutmamıştık:

“Komünistler Moskova’ya!”

***

Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından soluğu Moskova’da alanlar kimlerdi?

68’lilere taş atıp bıçak ve muştayla saldıranlar.

Vatan uğruna Türkiye’de komünistleri kökünden kazımaya yemin etmiş, derin devletin himayesinde cinayetler işlemiş muhteremler Moskova’yı mesken tutmuşlardı işadamı olarak.

Kaç gündür Afganistan’da düşen helikopterimizi ve şehit düşen askerlerimizi düşünüyorum.

Gözü yaşlı analar, eşler, babalar:

“Vatan sağ olsun!”

Sağ olsun tamam da bizim işimiz ne Afganistan’da?

ABD Taliban’la masaya oturmuş konuşurken emperyalizmin ağababaları adına oraya giden askerimiz ne yapıyor?

ABD askeri 16 Afgan köylüyü insafsızca öldürürken Savunma Bakanı Panetta Kâbil’de açıklama yapıyor:

“Katliama rağmen doğru yoldayız!”

***

Türkiye ise hazin bir törenle şehitlerini uğurladı...

Toplum olarak zaten alışığız böyle törenlere biz...

Sınır boylarında, eli kanlı PKK baskınlarında çocuklarımızı yitirdik.

“Vatan sağ olsun!”

Afganistan bizim vatanımız mı?

Ata topraklarımızmış!

Bunu Dışişleri Bakanımız söylüyor!

Emperyalizm adına oradayız biz, lamı cimi yok...

Oraya demokrasinin memokrasinin geleceği falan da yok; tıpkı Irak’a, Libya’ya, Mısır’a gelmeyeceği gibi...

Şu anda Afganistan’ı yönetenler de söylüyor:

“Bizim burada şeriat yasaları işler, ulemaların dediği olur...”

Bir de alabildiğine hırsızlık, yolsuzluk!

***

Burnumuzun dibinde neler olup bittiğini biliyor muyuz?

Peki bizim “tampon bölge” kurmamızdaki bu istek neyin nesidir!

Suriye topraklarına girmek, bir ülkenin egemenlik haklarını çiğnemektir.

Yani savaş demektir!

Yarın bir başka ülke Türkiye sınırları içinde “tampon bölge” kurmak isterse ne yapacağız?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yerden göğe kadar haklı ama gelin görün ki gazetelerde bu açıklaması iç sayfalarda kibrit kutusu kadar yer almış.

ABD, İngiltere ve AB’nin egemen güçleri, Irak ve Afganistan’dan çıkardığı derslerden sonra “Arap Baharı”nda “Müslüman Kardeşler”i taşeron olarak kullandı.

Müslüman Kardeşler bunu Suriye’de deniyor, ancak başarılı olmadı bugüne dek.

***

Bir soru:

“Yarın bir başka ülke Türkiye’ye ‘Sen Suriye sınırları içinde tampon bölge kurdun, şimdi sıra sana geldi’ derse biz ne yapacağız?”

Egemen emperyalist güçler Suriye konusunda Türkiye’ye taşeronluk yaptırmak istiyor.

Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir ülkedir. Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kurulmuştur.

Türkiye bir başka ülkenin ya da ülkelerin taşeronluğunu yapamaz...