Hikmet Çetinkaya

Suçlu Ayağa Kalk...

04 Nisan 2015 Cumartesi

Toplum olarak paylaşımın ne olduğunu biliyor muyuz? Mutluluğun temelini paylaşım oluşturur...

Yaşama sevdalı, insanlığa sevdalı, özgürlüğe, eşitliğe, dayanışmaya, kardeşliğe sevdalı bir toplum yaratmak o denli zor mudur?

Akan zamanın içinde kan gölüne dönüşen coğrafyalar, kıyımlar, kırımlar!

Karşımıza çıkan engeller... Demokrasilerin yasaklarla değil yasalarla işleyeceğini unutan siyasetçiler, ülkeyi yönetenler.

Kör teröre alkış tutanlar, Çağlayan Adliyesi’ne yapılan saldırıyı neredeyse avukatların ve gazetecilerin üzerine yıkmaya çalışanlar...

Paylaşımın mutluluğun bereketi olduğunu bilmeyenler, “ölü evi”nin önünü bir siyasi partinin miting alanına çevirenler, toplumu ayrıştırmayı başardılar...

Yaşanan bir anı, acıyı kendi siyasi çıkarları için kullananlar, kin, nefret sarmalında yaşatmak istiyorlar insanlarımızı...

Zaten terör böyle havaları sever!

Duygularımızı yazıyla somutlaştırmak, yüzleşmektir...

Bunu yapabilirsek, eşzamanlı nice anlar yaşar, tutkularımızı, sevdalarımızı, özgürlüğümüzün çiçeklenmiş bahçelerinde doyasıya yaşarız.

Gerçek mutluluk budur zaten!

Çocuksu düşlerden sıyrılıp gerçeği görebilmek, anların anlarla harmanlaştığı yaşamda paylaşımın tadına varabilmek...

***

Canım ülkemin neredeyse her yanının elektrik kesintisi nedeniyle karanlığa gömüldüğü gün, çok korunaklı olduğu söylenen Çağlayan Adliyesi’ne iki terörist ellerini kollarını sallayarak giriyor...

Ben Çağlayan Adliyesi’ne gazeteci kimliğimle böylesine rahat, silahla falan giremem.

Televizyonlarda izledim...

Görüntülerde iki kişinin Çağlayan Adliyesi’ne girdikten sonra ne denli rahat olduklarını gördüm. Yok avukat cüppesi giymiş, silahını böyle saklamış... Güvenlik varmış, yokmuş... Sahte kart çıkarılırmış, bir başkası silahları getirebilirmiş... Geçin siz bunları...

Bu ülkede savcılar, yargıçlar, polisler, gazeteciler, gençler, aydınlar, sosyalistler katledildi...

Bu ülkede, teröristler Sabancı Holding’in gökdelenine girdi, patronlar katında cinayet işledi, aynı gün yurtdışına kaçtı. Fehriye Erdal, Sabancı’nın binasında, temizlik şirketinin elemanı olarak aylarca çalışmıştı... Hem de en sevilen eleman olarak patronlara hizmet etmemiş miydi? Anlarla anlar, ölümlerle ölümler harmanlaştığında, derin mi derin güçler, kışkırtmalar, yasadışı örgütler bir fotoğraf olarak ansızın karşımıza çıkar... Bir süre bakarız o fotoğrafa 35 yıl önce baktığımız gibi... O yüzden gerçek mutluluğu, sevgiyi, insan sıcaklığını yüreğimizde çoğaltacağız...

Suçu avukatların, gazetecilerin üzerine atıp halkı kandırmaya çalışırız, dini siyasette araç olarak kullanır, “ölü evi”nin önünü miting alanına çeviririz...

Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan kanlı terör eyleminin faturası avukatlara ve gazetecilere çıkarılmak isteniyor... Sanıyorlar ki avukatlar üzerleri didik didik arandıktan sonra adliyeye girerlerse savcılar, yargıçlar öldürülmeyecek... Tunceli Ovacık Cumhuriyet Savcısı Murat Uzun 19 Eylül 2012’de, Ağrı Doğubeyazıt Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç 5 Şubat 2012’de öldürüldü.

Savcı Uzun, lojmanın girişinde silahla tarandı. Güvenlik kamerası koymamıştı devlet lojmanlara. Üstelik MİT uyarmıştı, kamu görevlilerine eylem yapılacağı konusunda. Ağrı Doğubeyazıt Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç ise Güven Caddesi’nde alışveriş yaparken... Devlet, savcısını, yargıcını, polisini koruyamıyor. Eylem yapan çocuklarını ise üniversite yerleşkelerinde kıyasıya dövüyor... Devlet, Çağlayan’ın suçlusunu buldu zaten: “Birkaç onurlu, başı dik gazete, bir o kadar gazeteci!”

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları