Hikmet Çetinkaya

Sahranın Derin Hayatı...

07 Ağustos 2011 Pazar
\n\n\n

Önce hiç soluk almadan baktılar birbirlerine. Bahçede gülümseyen çiçekler gibiydiler. Bir sevdanın resmi ellerinde, yüreklerinde büyüdü o anda.

\n

Serin bir yaz gecesiydi...

\n

Sahranın derin hayatında, kumun alevi üzerinde kokusunu, ışıltısını düşündüler kentin.

\n

Denizin dalgalarını...

\n

Terli bir fırtınayı, bulutlarla kaplı göğü, sermayenin ve salt vurgunların egemenliğindeki o boş kâğıt düzeyi.

\n

Dünyadaki tüm yıkımları, talanı, soygunu...

\n

Temiz kalmayı...

\n

***

\n

O anda baktı kadının gözlerine adam...

\n

Simsiyah gözlerinde bir özlemin olduğunu fark etti. Kuytu bir pınarda sarmaşığın su içtiğini düşündü; derin bir kaynağı bulabilmek için gösterdiği çabayı düşündü.

\n

Başını göğe çevirdiğinde ay yüzünü göstermişti...

\n

Bulutların dağıldığını anladı.

\n

Bir sevdanın resmi ellerinde, yüreklerinde büyüyordu. Bunca kıtlıklar, Somalide açlıktan ölen çocuklar.

\n

NATO acımasız!..

\n

Libyalı göçmenleri taşıyan teknenin motoru durunca aç ve susuz kalan 370 göçmenden 100’ü öldü...

\n

Ölenlerin çoğu kadındı...

\n

Somalide 500 bin çocuk ölümü bekliyor. 90 günde 20 bin çocuk öldü.

\n

Ey aşk, ey sevgi, ey insanlık neredesiniz?..

\n

***

\n

Sonsuzluğun içinde yeni bir güne doğru el ele tutuşup yürürlerken ikisi aynı tümceyle sarıldılar birbirlerine:

\n

Seviyorum!

\n

Galiba aşk buydu... Yannis Ritsosun kadınlarına benziyordu kirpikleriyle konuşan kadın. Uzun siyah saçları, kapkara gözleriyle Bağdatın kenar mahallelerinden çıkıp gelmişti sanki.

\n

Patika bir yolda yürürlerken adam haykırdı birden:

\n

.....Ve açım sana.. ve susadım sana.. ve yakarıyorum sana.. haydi saklan.

\n

Sahranın ortasından, sanırım İskenderiyeden, Akdenizin yosun kokusunu getiriyordu poyraz...

\n

Bir çığlık gecenin içinde yankılanıyordu:

\n

Bedenin, sevişmelerin gül patlamaları. Bedenin sarhoş gemiciler ve tütün tüccarlarıyla dolu. Bedenin ince bir gül tacıdır bir bardak ince suda. Bedenin soluğunda eser bir fırtına, bir taş boğa. Bedenin derin buğu basmış bir ova güneş doğmadan önce...

\n

***

\n

Yalnızlık hem hüzün, hem acı, hem de kutsaldır.

\n

Somalide açlık, Libyaya atılan bombalar, Suriyede mezhep çatışması, Mısırda yalancı demokrasi...

\n

Tüm bunlara karşı, kana, baskıya, zulme karşı direnen sadece aşktır, aşk...

\n

Yumuşak bir aydınlıkta çalan ziller, aşağılarda düz bir yeşilin ortasında akan ırmak, bir kadının gözbebeklerindeki ışık, güzel kokuların kuşattığı yorgunluk bir sonbahar beklentisidir doğanın tükenmeyen rüzgârında.

\n

Sonra sessiz bir çığlık.. uzanan eller.

\n

Anlatılan bir masal, öykü:

\n

Burada yolda yürürken alınıp verilir sevgi

\n

Sokaklarda, tozunda otellerin ve bulvarların;

\n

Bir günden fazla yaşamaz burada çiçekler. Nerede o alçakgönüllü kırılgan güzellik.

\n

***

\n

Yitik ve kuytu ormanlar, âşıkların o mutluluğu... Bir resim, bir anı, koparılmış yaz çiçekleri...

\n

Dağılan maviliklerde doğan bir çocuk... Sevinçlerin bir an için hüzne dönüştüğü... Mutluluk ve umutsuzluk...

\n

Zindanlar ve hapislik günleri...

\n

Duvarlara yazılan o dizeler:

\n

Gündoğumuna birkaç saat kala saçlarına düşen mavi gibidir

\n

mahmurluğun güneşleri;

\n

bir kuşun mezarının üstünde, otların hızıyla

\n

biterler.

\n

Onları da baştan çıkaran, zevkin teknelerinde

\n

oynadığımız rüya oyunları.

\n

Zamanın tebeşirden kayalıklarında onları da hançerler bekler.

\n

Daha mavidir derin uykunun güneşleri: Bir zamanlar saçının bukleleri gibi.

\n

***

\n

Bak ay gökyüzünde o bildik şarkıyı söylüyor...

\n

Aşkı büyütüyor, sevgiyi yorgun bedenlerde alıp götürüyor çok uzaklara.

\n

Yüreğinde o sınırsız sevinç Bağdatın, Kahirenin üzerinde çığlıkları çoğaltıyor Ortadoğu ve Kuzey Afrikada.

\n

Tutun ellerinizi... Yüreklerinizin çarpıntısını duyun... Aşk sözcüğünü anlayın, sevgi sözcüğünü...

\n

O bildik dizeleri okuyun çığlık çığlığa:

\n

Kanlı zamanlar içinde büyüdük geldik

\n

Uzandı yiğit ellerimiz yeni sabahlara

\n

Güpegündüz karanlığa yenildik.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları