Hikmet Çetinkaya

'Kafka'nın Böcekleri Gibiyiz...'

11 Ocak 2012 Çarşamba
\n\n\n

Soğuk bir İstanbul sabahında yazı masamın başına geçmiş, günlük gazeteleri okurken pencereden gökyüzüne bakıyorum her zaman olduğu gibi.

\n

Bulutlar gri bir yalnızlığı yansıtıyor insana...

\n

Tutuklu Gazeteyi okuyorum...

\n

Yazarların çoğu aylardır, yıllardır tutuklu...

\n

İçlerinde tanıdıklarım da var, tanımadıklarım da...

\n

Müyesser Uğur Yıldız Odatv davasının tutuklu sanığı...

\n

Yazısının girişi şöyle:

\n

Bazılarımızmuhalefetdiye bir hastalığa yakalandık. Bunun antibiyotik benzeri ilk tedavisi tutuklama.

\n

Gazetenin manşeti ilginç:

\n

Terörist Değil Gazeteciyiz!

\n

Haberde cezaevlerinde tutuklu gazeteci sayısının 97 olduğu yazılıyor. Tutuklu gazetecilerin tümünün suçu, terör örgütü üyesi olmak.

\n

Mustafa Balbay, Doğan Yurdakul, Nedim Şener, Ahmet Şık, Ragıp Zarakolu, Hikmet Çiçek, Soner Yalçın, Tuncay Özkan, Deniz Yıldırım, Barış Pehlivan...

\n

Başta söyledim, daha pek çok gazeteci...

\n

Kimileri Silivride, kimileri Diyarbakırda, kimileri Gaziantepte, kimileri Ankarada yatıyor...

\n

Aralarında salıverilen gazeteciler de var.

\n

Onların tutkuları, hüzünleri, yalnızlıkları...

\n

Hasan Coşarın yazısının başlığı şiirsel:

\n

Sevgimiz sevgisizliğin üzerini çizecektir...

\n

***

\n

Sevgiyi, tutkuyu, özlemi, aşkı, yalnızlığı sık yazarım bilirsiniz.

\n

Bugün darmadağın olmuş düşlerin içindeyim, bağışlayın beni... O nedenle sorular soracağım, yanıt verilemeyeceğini bilsem de...

\n

Kelimelerin bittiği yerde, gölge oyunlarını, demokrasi ve özgürlük maskesi takan tetikçileri koruyan güç kim?

\n

Maviden yeniden doğmuş bir beyazlığı, sevecenliği, onurlu yaşamayı, boyun eğmeyip dik durmayı yeğleyenlerin suçu ne?

\n

Toplum olarak karanlık bir dalganın sarkacında olduğumuzun farkında mıyız acaba?

\n

Derin bir tasayı, çılgınca bir isyanın izdüşümünü, sevgi ve özgürlük tomurcuğunun ne anlama geldiğini biliyor muyduk?

\n

İçerideki meslektaşlarımızın tutkularını... Eşlerini, çocuklarını, sevgililerini, annelerini, babalarını, kardeşlerini...

\n

Kabaran bir ırmak gibi, dağların yamaçlarında açan çiçekler gibi çoğalan özlemler, demir sürgülü kapılar, küf ve beton kokan hücreler...

\n

Tutuklu Gazeteyi okurken şiirsel bir yolculuğa çıkmış, Turhan ÖzlününSilivri Toplama Kampı yazısı içimi acıtmıştı.

\n

Tutuksuz yargılanan Barış Açıkel, Kafkanın Böcekleri Gibiyizderken 12 Martı, 12 Eylülü anımsadım...

\n

Yarınların aydınlığının, Edirneden Hakkâriye dek uzanan coğrafyada insanca yaşamanın demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesiyle gerçekleşeceğini görmeyen gözlere nasıl gösterebileceğimizi düşündüm.

\n

***

\n

Sevginin alacakaranlığında yürüyordum dün sabah... Dün yazdığım gibi kelimelerin bittiği yerdeydim...

\n

Yaşamın masalımsılığını, sevginin karanlık sokağını, Kafkanın böceklerini düşünür, Balbayın yazdığı Kızılderili reisi Seattlenin yaşadığı toprakları satın almak isteyen ABD yönetimine 1885’te yazdığı mektubunu okurken Efrain Huertanın dizilerinde gezinir gibiydim.

\n

Onlar benim meslektaşımdı...

\n

Tanıdıklarımın sayısı beşi geçmiyordu...

\n

Bunca yıl ne acılara tanıklık etmiştim, ne hüzünlere, ne ölümlere...

\n

Demir sürgülü kapıları, küf kokan hücreleri bilirdim...

\n

Anılar bir iğne batışıydı dudaklarımda!

\n

El değmemiş bir ovaya, bir ırmağa, denize, dağlara, ağaçlara, kuşlarla dolu bir koruya teslim edilen yalnızlık ve özgürlük...

\n

Niçin tutuklandıklarını bilmeyen gazeteciler, yayıncılar, bilim insanları, yazarlar...

\n

Alacakaranlığın sesi gibiydi onların yazdıkları Tutuklu Gazetede...

\n

Zaman hepimizi yok etti, belki de denizler yuttu bizleri.

\n

***

\n

Yerimden kalkıp yeniden pencerenin önüne gidip göğe baktım uzun uzun...

\n

Oktay Rifatın gözüne uyku girmediği saatleri, Cevdet Kudretin surların üzerine konduğu akşam saatleri, umutla umutsuzluk çizgisinde birleşiyordu...

\n

Efrainin dizelerini anımsamaya çalıştım:

\n

Hayatının masallarını kurdun bugün

\n

bir elmanın ince kabuğunda.

\n

Bu ara hep tedirginim,

\n

bir pencerenin açılışını bekliyorum şimdi

\n

arkandan gideyim

\n

Ya da parçalanayım diye üzgün kaldırımlarda.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları