Hikmet Çetinkaya

Hesap Verin Çocuklara...

06 Kasım 2014 Perşembe

Kareli defterimi açtım, dünü ve bugünü düşündüm yıllar önce yazdıklarımı okurken...
Gök masmavi, hava ılık...
Pastırma yazı derler böyle havalara...
Yaşadığım ülke, demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak görüyor mu, görmüyor mu?
Sadece sandıktan çıkıp iktidar olmayı demokrasi sayıyorsa, “Ben çoğunluğun oyunu aldım, ülkeyi istediğim gibi yönetirim” diyorsa, düşünme, temel hak ve özgürlükleri sakın arama...
İster yüzde 50 al, ister 55...
Çocuklarımızın geleceği ne olur, diye kaygılanırım ben...
Güvercinle şahini düşünürüm!
Genç ölümleri!
Zindanları!
Barış umudumuz yiter, düşünmekten, konuşmaktan korkarız...
Bir korku toplumu yaratılır, yaratıldı zaten!
Sessiz sakin, ağırbaşlı, köleliğe boyun eğmiş bir sadaka toplumu nasıl da işine yarar ülkeyi yönetenlerin aklınız durur!
Bir bölge halkı yarına dair umudunu yitirmiş, terörü önemsememişsiniz, ne istediğini bilmemişsiniz...
Türkiye’nin en büyük sorunu terör, ikincisi işsizlik, üçüncüsü eğitim...
Aslına bakarsanız Kobani’de yaşananların uluslararası bir boyutu var...
Daha açık yazayım; Kobani IŞİD’e yem, bir oyalamaca...
Asıl mesele, Suriye’ye girip Esad’ı devirmek ama Rusya ve İran, o denli dik duruyor ki, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa temkinli...
Düşünüyorlar...
Bu işin sonu ne olur, Putin doğalgazı keser mi, İran şöyle bir adım atar mı falan...

***

O kareli defterimde yakın tarihimizi, yaşananları, acıları, hüzünleri görüyorum...
Cumartesi Anneleri’ni...
Gözlerimizin içinden geçen beyaz yelkenli tekneleri.
Kırık yıldızların altında dolaşmışız hep!
Bir bilinmezlik, bir yalnızlık!
Nefret, kin, öfke gökten inip gelmiş değil...
O yakın tarihin ayrıntıları ortaya çıktığı için, para akışını, köle düzenini yakından göreceğiz...
Sıcak para ve sıcak ölüm!
Soma, Ermenek!
Thiago de Mello’nun dizeleri:
“Bu yasaya göre yasaklanmıştır özgürlük sözcüğünü kullanmak, Ağzın aldatıcı pisliğinden ve sözlüklerden kaldırılacaktır: Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte diri ve saydam bir şey olacaktır özgürlük... Ateş gibi, ırmak gibi, bir buğday tanesi gibi ve insan yüreğine yerleşecektir.”
Tam o yıllarda Kocasinan Mezarlığı’nda ağlayan bir anneyi görmüştüm...
Gözlerinde bir yağmur bulutu...
Yakın tarihin sayfaları...
Aydınlanmayan cinayetler, kayıp çocuklar, asit kuyuları, ölümler...

***

Masmavi bir gökyüzü ve çocuklar...
Suriye’de Esad hani üç ay içinde gidiyordu!
Saddam gitti, Kaddafi gitti...
Arap Baharı ne oldu?
İran ve Rusya niye dik duruyor! Irak’ta sustu, Libya’da sustu, Suriye’de kararlıydı:
“Yemezler, buraya kadar!”
Yurttaş kimden hesap sorabiliyor, Ortadoğu’daki savaşlar kimin işine yarıyor?
ABD, AB, Suudi Arabistan, Katar...
Para akışı, kan akışı...
Kadınlar, çocuklar...
IŞİD, Kobani’yi yutar mı, büyük balık, küçük balığı ham yapar mı?
Despotu devirmek, savaşlar, Sünni-Alevi, Şii, Arap, Türk, Kürt savaşını bölgeye yaymak kimin işine gelir?
Emperyalist güçlerin!
Sen nerede duruyorsun peki!
Kürtleri yok ederek ne kazanacaksın söyle bana?
Sınırının biraz ötesinde, bir yandan barış, çözüm falan derken!
Önce kendi yaşadığın ülkede demokrasiyi ve özgürlükleri genişlet, çocuklara kıyma, önüne geleni “terörist” diye yaftalama...
Bir sağına bak, bir soluna...
Akan kan mı, para mı?
Tarih Baba da yaşananları, yok olan hayatları yazıyor benim gibi kareli deftere...
Aklınızda olsun!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları