Hikmet Çetinkaya

Hem dinci hem kafatasçı...

14 Nisan 2016 Perşembe

Çaresizliğin sarmalında acılarımızı çoğaltarak yaşıyoruz...
Bir bilinmezlik içindeyiz!
Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız...
Televizyon ekranlarında altyazılar; şehit cenazelerini, bomba yüklü araçlarla askeri birliklere yapılan saldırıları, teröristlerin etkisiz hale getirilmesini haber veriyor bize.
Ülkemizin kıyılarından açılan lastik botların patlaması, 5, 10, 15 mültecinin ölmesi.
6’sı bebek, 10’u çocuk.
Altyazılar dönüp duruyor hız kesmeden...
Bir çocuk babasını, annesini arıyor... Şırnak’ta bir kadın ağıt yakıyor, yaşamlar yerle bir oluyor.
Baktığım fotoğraflarda hüznün, acının, ölümün yüzünü görüyorum...
Tam bu sırada aklıma bir soru geliyor:
“Türkiye’yi yönetenler bu acıları yüreklerinde duyumsuyorlar mı acaba?” Bir dönemin yiğitleri, mangalda kül bırakmayanları, şu “Ortadoğu Politikası”nı bir kez olsun gözden geçirdiler mi?
Mehmetlerimiz, polislerimiz dağlarda, kentlerde, mahallelerde ölürlerken, Kilis bilmem kaçıncı kez vurulurken siyasal erk ne yapıyor söyler misiniz?
Aslında bu soruyu sormamalıydım. Çünkü birkaç gün önce Başbakan Davutoğlu, Urfa’da Bakanlar Kurulu toplantısı yaptı, kardeşlikten, beraberlikten söz etti...
İyi de turizmciler ne diyor?
Rusya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden iptaller hız kazanmış...
Bu arada anlı-şanlı Ortadoğu politikamız iflas etmiş... ABD ve Rusya bu konuda anlaşmış... Ekonomimiz giderek dibe vuruyor...
Vatan sağ olsun, evlatlarımız şehit düşsün!
Hayat bu denli ucuz işte.
Daha doğrusu bir akıl tutulması...

***

Hüznün, acının, ölümün fotoğrafları beni geçmişe götürüyor...
İnsan sevgisi yok olmuş bu coğrafyada. Kadınlarımız öldürülmüş, tecavüze uğramış.
Çocuklarımızı koruyamamışız...
Yazılar yazmışız, olayların peşini bırakmamışız...
Dayanılmaz bir acı içimizin en derin köşesine saklanmış. Yitirdiğimiz insanların, çocuklarımızın anılarına gömülmüş.
Anımsayın o annenin çığlığını:
“Bir oğlum askerde şehit düştü, bir oğlum dağa çıktı, öldürüldü.”
IŞİD, PKK terörü dalga dalga yayılırken sevdalarımız eskisi gibi parmakuçlarımızda filizlenmiyor.
Buz kesmiş ellerimiz ve yüreklerimiz.
Terör, korku, şiddet sarmalında yaşıyoruz...
Çaresiziz!
Yorgunuz!
Umutsuzuz!
Emperyalizm, küresel güçler Ortadoğu’da denge hesapları yaparken Rusya, ABD’yle anlaşıyor.
Türkiye bir çıkmaz sokağa doğru sürüklenirken hukuk devleti olduğumuz unutuluyor, vakıflar baştacı ediliyor.
İçeride terör belası, komşumuz Suriye’de iç savaş.
Irkçı, kafatasçı bir zihniyetin tutsağı olduğumuzun farkında bile değiliz...
Yazık oluyor bu ülkenin insanına!
Emperyalizmin sahneye koyduğu, “insanlık dramı”dır yaşanılan.
Bu tiyatro sahnesi değil hayat sahnesi...
Ölümler, katliamlar, köşe dönmeler, yoksulluk ve yolsuzluk!
Hepsi bir arada...
Sahnenin perdesi kapanmayacak gibi geliyor bana...
Suskunluk ve korku hep sürecek gibi.
Çünkü insanlar sindirilmiş...

***

Çağlar boyu uygarlıkların boy verdiği bu topraklarda “kör teröre” karşı “kör ırkçılık” ivme kazanıyor, dini temelde bir inanç öne çıkıyor, intikam duyguları zirveye tırmanıyor...
Soy bağını yurttaşlığın üzerine koyup Türk-İslam ve Kürt İslam Sentezi siyasal araç olarak kullanılıyor...
Sermaye-emek çelişkisi rafa kaldırılıyor...
Din ve inanç temelinde halkları birleştirmekle bir yere varılmaz...
İnsancıl, evrensel bir hukuk anlayışı yok artık benim ülkemde...
Bir hüzün bulutu, rüzgârın ıslık çalışı...
Bir de “teröre karşı kardeşlik” demiyorlar mı!
Nasıl bir kardeşliktir bu?
Din kardeşliği mi, kan kardeşliği mi?
Ne!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları